Kurbanlık almak için gittiği Bayburt’un Aydıntepe İlçesinden geri dönerken 1 Ağustos 2020’de cinayete kurban giden muhtar Hüseyin Yılmaz’ın ailesi mahkemenin verdiği karara isyan etti.
Sanık Ş.H. hakkında 24 Haziran 2021’de 22 yıl hapis cezası verildiğini ancak eksik ceza nedeniyle hükmün bozulduğunu açıklayan Yılmaz Ailesi, “Kendisini bu cinayete azmettirenler, yardım ve yataklık yapanlar keyiflerini sürerken, onlar tarafından kullanılan katil hapishane köşelerinde sürünmeye terk edilmiştir.” açıklamasında bulundu.
Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Yeşilalan köyünde 1 Ağustos 2020’de cinayete kurban giden muhtar Hüseyin Yılmaz’ın ailesi mahkemenin verdiği karara tepki gösterdi. Sanık Ş.H. hakkında 24 Haziran 2021’de 22 yıl hapis cezası verildiğini ancak eksik ceza nedeniyle hükmün bozulduğunu açıklayan Yılmaz Ailesi, azmettiriciler hakkında işlem yapılmadığını öne sürdü. Mahkeme sürecine ilişkin açıklama yapan Yılmaz Ailesi, “Muhtar Hüseyin Yılmaz cinayetinde tetikçi içerde, azmettiricilerle cinayete yardım edenler serbest. Trabzon ili Çaykara ilçesi Yeşilalan köyü eski muhtarı Hüseyin Yılmaz’ın 1 Ağustos 2020 tarihinde öldürülmesine ilişkin, Ş.H’nin sanık olarak yargılandığı dava dosyasında, Bayburt Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 24 Haziran 2021 Perşembe günü karar verildi. Sanık Ş.H olası kastla öldürme suçundan 22 yıl ceza aldı.
Ancak yapılan itiraz üzerine eksik ceza nedeniyle hüküm bozulmuş olup sanık Ş.H hakkında yargılama Bayburt Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir. Ancak sanık Ş.H. haricindeki diğer şüpheliler hakkındaki soruşturma tamamlanmamıştır.” açıklamalarında bulundu. Ş.H.’nin kiralık katil olarak tutulduğunu öne süren Yılmaz Ailesi, “Olaydan bir süre sonra cinayet zanlısı Ş.H. yakalanarak gözaltına alınmış ve delillerin ortaya çıkması üzerine muhtarı hiç tanımadığını, bir yol tartışması nedeniyle cinayeti işlediğini iddia etmişti.
Ancak ne ilginçtir ki rahmetli muhtar, son bir sene içerisinde katil Ş.H.’nin yakınları tarafından defalarca ölüm tehditleri almıştı ve bu durum cinayetten önce de yöre halkı tarafından bilinmekteydi. Cinayetten sonra da, söz konusu şahısların, önceden işlediği suçlar dolayısıyla kanun kaçağı durumundaki yakınları Ş.H’yi kiralık katil olarak tuttukları ve cinayeti organize bir şekilde işledikleri yöre halkı arasında konuşulmaktaydı.
Nitekim tahkikat sonucunda suça yardım ve yataklık yapanların muhtarın o bölgede olacağını haber alıp kendisini takip ettikleri ve cinayetin bu şekilde işlendiği anlaşılmıştır. Bu durum Ş. H’nin kiralık katil pozisyonunda olduğunu, kanun kaçağı olarak dağlarda yaşadığı için birtakım maddi menfaatler elde etmek niyetiyle bu cinayeti işlediğini, yakalanmayacağını düşündüğünü, yakalandıktan sonra da en hafif ceza ile kurtulabilmenin hayallerini kurduğunu göstermektedir. Ancak durum sanığın düşündüğü gibi olmamış, yakalanıp hapse atılmış ve cezalandırılmıştır. Kendisini bu cinayete azmettirenler, yardım ve yataklık yapanlar keyiflerini sürerken, onlar tarafından kullanılan katil hapishane köşelerinde sürünmeye terk edilmiştir.” eleştirilerinde bulundu.
GEREKİRSE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE GİDECEKLER
Adalet için mücadele edeceklerini ifade eden Yılmaz Ailesi, açıklamalarını şöyle tamamladı: “Jandarmanın hazırlamış olduğu fezlekede isimleri geçen, azmettirici, yardım ve yataklık edici durumda olan kim varsa her birinden ayrı ayrı hesap soruluncaya, hak ettikleri cezaları alıncaya dek bu dava devam edecektir. Zira en az kiralık katil kadar onu kiralayanlar, suça teşvik edenler ve ona yardım ve yataklık yapanlar da suçludurlar. Ayrıca katilin ve azmettiricilerin suç örgütleriyle ve mafyayla olan bağlantıları da aydınlatılacaktır. Dolayısıyla bu dava burada bitmiş kamu vicdanı rahatlamış değildir.
Cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılması, cinayete azmettiren veya cinayete başka şekilde dahil olan kim varsa ortaya çıkarılması ve sanık Ş.H’ye cinayet sonrası yardım yataklık eden kişilerin gerekli cezayı alması için sonuna kadar mücadeleye devam edilecektir. Bu mücadeleye Yargıtay ve Anaysa Mahkemesi dahil tüm iç hukuk yolları tükenene kadar devam edilecektir. Dahası ulusal yargı sisteminde çözüm bulunamadığı durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulacaktır. Hak arayışları yasal tüm mecralarda yüksek sesle dile getirilmeye devam edilecek, adalet tam manasıyla yerini buluncaya kadar her ortamda her türlü mücadele sürdürülecektir.”