Doğrudur, bir dönem kapanıyor…
Okuduğum ve çalıştığım yıllar içinde köy enstitüsü ve öğretmen okulu çıkışlı öğretmenlerle de çalışma ortamında bulundum. Bu okullardan mezun olan öğretmenlerin mesleğinde daha başarılı, amaçlarına kilitlenmiş, bu ülkenin gelişmesinin yükünü ve sorumluluğunu omuzlarında hissederek çalışan fedakar ve idealist olduklarını gördüm. Çünkü okula başlarken “öğretmen olacağım” diye başlar bu hedeflere odaklanılır. Günümüzde de ilköğretim sonrası öğretmen yetiştiren bu kurumlara yeni bir anlayışla dönülmesinin iyi olacağını düşünüyorum.
Bu dönemin son temsilcilerinden birini daha, Merhum Muharrem Durgun hocamızı geçen hafta ebediyete uğurladık. Bir dönem kapanırken giden değerlerimizin boşluğunu hissetmemek mümkün mü? İlkokulu okuduğumuz 60’lı yıllardan yakın tarihimize kadar Çaykara’nın kurtuluş günlerindeki canlandırmalarda ilçeye giren Türk subayı olarak görürdük kendisini ve ben çoğu zaman kıyafeti ve benzerliği ile onu Milli Mücadele kahramanı Kazım Karabekir Paşa’ya benzetir o durumuna özenirdim. Sonraki yıllarda da ilçemizdeki tüm sosyal etkinliklerin içinde yer alır üstlendiği tüm görevleri başarılı bir şekilde yerine getirirdi. Gözlemlediğim diğer bir özelliği hayatının her safhasındaki disiplin anlayışıydı. Bir gün elektrik fatura sorunu yaşadığımı söyleyince bana “köye elektrik geldiği 1983 yılından beri tüm faturalarım yıllık olarak düzenli bir şekilde arşivlerim” demişti.
Tanıdığınız birisiyle karşılaşınca “ne desem acaba” yı düşünürken malum, “ne var ne yok” cümlesini kullanırız. Ama Muharrem Hocayla karşılaşınca “ne var ne yok” cümlesini kullanmıyorsunuz. Çünkü içtenlikle konuşulacak o kadar gündem var ki! Sizin yaşlı anne babanızdan hasta eşinize, çocuklarınızın eğitim durumuna kadar samimi bir sorgulama yapar ve selamla sizi uğurlar. Mahallenin eczacısı, doktoru, Çaykara’da işi olanın yardımcısı, köyün sorunlarına çözüm için köyün muhtarı, sohbetlerin tamamlayıcı elemanıydı. Son günlerine kadar bir şeyler üretme adına Çaykara ve köyümüz adına yazılar hazırladığını biliyorum. Dilerim bu notları kitap haline getirilir..
Biz şimdi artık Muharrem Hocayı başına topladığı üç beş kişi ile çay ocağı başındaki sohbetinde veya eczanedeki sohbetinde veya dernekte masasına toplananlarla yaptığı sohbetlerde göremeyeceğiz. Gerçekten kendine özgü bir dönem kapandı.
Herkesle konuşacak ve herkese dokunacak, bu yapıdaki kaybettiğimiz diğer bir rahmetli Yıldız Uygun hocamızla bu anlamda çok benzerlikleri olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de farklı siyasi görüşte olmalarına rağmen siyasi kimliklerini öne çıkarmaz her kesimle çok iyi diyalog kurabiliyorlardı. 80’li yıllardaki gözlemim, rahmetli Yıldız hocanın cebinde Tercüman, Muharrem hocanın cebinde Milliyet gazetesi olurdu. Hatta, Muharrem Hocaya bir gün sordum bu Milliyet gazetesi bağımlılığını, “alışkanlık”dedi. “Bir de Trabzonspor haberlerini daha çok ve tarafsız verdiği için” demişti.
Ağaç yıkılmayınca yeri belli olmazmış. Evet, çınarlarımız yıkılıyor ve de boşluklar çok bariz görülüyor. Bu ölümlü dünyada hoş bir sadâ bırakmak için boşalan yerlerde yeni çınar olabilecek fideler, alternatifler yetiştirebiliyor muyuz? Ben çok ümitvar değilim doğrusu!!! Mekanları cennet olsun!
23/02/2020/TRABZON
Sevgili Sami abi muharrem amcayı yıldız amcayı rahmetle anıyorum. Ama bu okullarda babam İsmail özerde görev yapmış ve çok kaliteli insanlarda yetiştirmiştir. Babamla probleminiz nedir bilmiyorum ama o köyde onunda cok emeği vardır keşke babam için de bir yazı yazsaydınız tesekkur ederim…