Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Makber…
Şair’i Âzam Abdülhak Hamit Tarhan’ın unutulmaz şiiri. Bu şiiri diplomatik görev yaptığı Bombay (Hindistan)’dan dönerken Beyrut’ta kaybettiği eşi Fatma Hanım için yazmıştı (1885).
Ölümün yüzü soğuktur derler. Dünyevi olarak bakıldığında “el hakk” doğrudur. Ancak bir de gönül gözü ile görenlere sorun bunu. Onlar için Şeb-i Arus’tur. Yani sevgiliye kavuşmak, düğün gecesi…
Kobanoğlu Hoca’yı ne Abdülhak Hamit ne de Mevlana ile karşılaştırmak gibi bir niyetim var. Onlar yazdıkları şiirleriyle dünyevi ve uhrevi aşklarını edebiyat ve tasavvuf dünyasında ebedileştirdiler.
Burada ben, şiir diliyle meramını anlatan ve samimi tavrını vücut diline yansıtan bir gönül adamını sizlere tanıtmaya çalışacağım.
Kobanoğlu Mustafa Hoca, yöresel aksanı ve gür sesi ile gerek camilerde vaaz verirken, gerekse cenaze merasimlerinde dua ederken ya da helallik alırken ölüm hadisesini normalleştirerek yüreklere su serpen bir edaya sahiptir.
O, Çaykara ve Of havalisindeki icazet ve cenaze merasimlerinin vazgeçilmezidir. Bu törenlerde yapmış olduğu konuşmalarla ve saatine sürekli bakıp zamana olan riayetiyle tüm iştirakçilerin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. O’nun üslûbu candandır ve öğreticidir. Aynı zamanda coşkuludur ve interaktif yöntemi benimseyerek karşısındaki kişi ya da kitleyi etkileyici ve sürükleyici bir nitelik taşır.
Dinî, vicdanî ve ahlaki sorumluluğunu yerine getirmek için cenaze törenlerine katılan insanlar içlerinden bir an önce alandan ayrılmanın hesaplarını yaparken; onun “Kıymetli Musafirlerumuz” hitabıyla karşılaşınca söyleyeceklerine dikkat kesilmek mecburiyetinde kalırlar. Çünkü o, hitap ettiği kitleye değer vererek sözlerine başlar; ardından dini birikiminden damıttığı mesajlarını sıralar. Bu, doğal olarak cenaze merasimine katılanlarda bir gönül ferahlığına yol açmaktadır.
Kobanoğlu, icazet merasimlerinin de aranan hocasıdır. Törenlerde yapmış olduğu coşkulu dualar, vermiş olduğu etkili vaazlarıyla katılımcıları derinden etkiler. Bu tarz, yeni mezun olmuş talebelere ve hafızlara bir mesleki rota çizmek şeklinde olmuştur. Çünkü kendisi de geleneksel din eğitiminden geçmiş bir din adamıydı. 1938 yılında Çaykara’nın Akdoğan Köyü’nde doğan hoca 13-14 yaşlarındayken hafızlık eğitimini tamamladıktan sonra 1955 yılından itibaren köylüsü Hacı Hasan Efendi’nin “rahle-i tedrisine” girmiştir. Çaykaralı büyük din âlimi Hasan Rami Yavuz’un yetiştirmiş olduğu 300 talebesinden biri olmuştur. Mustafa Akın Hoca geleneksel din eğitiminin yanında 1967 yılında da Trabzon İmam Hatip Okulu’ndan mezun oldu.
Bayburt’un Aydıntepe ve Artvin’in Arhavi ilçelerinde beş yıla yakın bir süre görev yaptıktan sonra 1968’den, emekli olduğu 1988 yılına dek Çaykara Akdoğan Köyü Büyük Cami’de imamlık görevini yürütmüştür. Hacı Hasan Efendi’nin 1982 yılında vefat etmesi üzerine onun talebelerinin yarım kalan eğitimlerini de tamamlatmıştır.
Emekli olduktan sonra kendini sosyal sorumluluklara adayan Kobanoğlu Hoca, Solaklı Vadisi’nin aranan ve saygı duyulan din adamlarındandır. Hemen hemen bütün köylere giderek cenaze merasimlerine iştirak eder ve görev alır.
O, ölümü hak bilip büyük bir tevekkül ile ona hazırlanan Çaykara kadınlarının cenaze namazlarını kıldırmak üzere vasiyet olarak nitelendirdikleri/istedikleri nadir bir insandır.
Bu yazımızda içimizden yetişen, yaşı 80’i devirmiş olan, artık eski gücü ve takati kalmayan bir büyüğümüzü sağlığında iken okurlarımıza tanıtmak ve hatırlatmak istedik.
Allah sağlık ve uzun ömür ihsan eylesin…
(Hocamızın vefatı nedeniyle defnedildiği gün olan 5 Temmuz 2024 tarihinde yazı yeniden yayınlanmıştır. Allah KOBANO hocaya rahmet eylesin)
Prof. Dr. Hikmet ÖKSÜZ
İlk yayın 3 MAYIS 2020
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah kederli ailesine yakınlarına sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim
Çok güzel olmuş Harika.
Çok güzel olmuş
Değerli tespit ve yazılarınız için teşekkürler.
Öyle bir zamana denk geldikki bayramlarda elini öpüp duasını alacağımız Allah dostları kalmadı gibi. Galiba, zaman ahir zaman
Allah; sağlıklı, uzun ömürler versin…