Çaykaralı Eğitimci, Araştırmacı,Yazar Yılmaz Keskin’in kaleminden’’ BATI DİLLERİ VE DİLİMİZ’’adlı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Batı dilleri ve dilimiz
Dilimizin batı dillerinin burgaç alanına girmesinin ilk somut adımı, 31. Padişahımız Sultan Abdülmecid’in Yenileşme Buyruğunun Dışişleri Bakanı olan Koca Mustafa Reşid Paşanın 3 Kasım 1839 günü Gülhane parkında okumasıyla atılmış oldu. “Avrupa Dilleri” ni ne yazık ki Türk insanı “Avrupa Malı”nı değerli saydığı gibi benimsedi, kutsadı. 21. Yüzyılın başlangıcı olan 2001 yılından sonra da bu durum daha da hızlandı.
Kendi varlığını yadsıyanlar, bir türlü kendi olmayı beceremeyenler, bu özellikleri ile de yönetim erkini ellerinde bulunduranlar, “elin ekmeğini daima büyük görüp” halkın yaptığını, soyut ve somut her değerini küçümser, beğenmez; “elin ekmeğiyle büyüyeni ölsün de elin ekmeğiyle” der. Yerli olanı, milli olanı bırakıp “Avrupa malı” diyerek Avrupa malını ve buna paralel olarak da dillerini yüceltir. Bunu da özentiden, ayrı olma, özel olma, bütüne tepeden bakma isteğinden; gösterişten, bencilliğin tavan yapmasından, eğitimsizlikten ve en önemlisi de inandığını söylediği değerlere inanmayışından yapar.
Bu sakat kişiliklerin yönetimlerinde Türk insanı oradan oraya savrulur, savrulmaya da devam eder. Türk insanı Kendi dilini yazı dilinden yoksun bir şekilde yüzyıllarca sözlü geleneklerle yaşatmış, “Harf Devrimi” ve “Dil Devrimi” ile de tavan ile taban arasındaki anlama ve anlatma farkını ortadan kaldırarak Avrupa ile olan ekin farkını kapatmaya çalışmıştır. Ancak, bu defa Batının uygulayım bilim (teknoloji) üstünlüğünün burgacının ve yerli yabancı sevicilerin çekim alanı içinde kendini bulmuştur.
Batı ile ilişkiler, 1839 Yönetimi ile Yenileştirme Buyruğundan sonra hukuk, siyaset ve bilim alanında öncelikle Fransızca ile başlamıştır. Aşağıdaki çizelge incelendiğinde yabancı kaynaklı sözcüklerin dilimizde kullanımı artış gösterdiği görülmektedir. Neden? Avrupa kendine yeni şekiller ararken, kendini düzeltirken konusunda ilerlemeler sağlarken; bizim bazı yöneticilerimiz, Fatih Sultan Mehmet İstanbul surlarını toplarla döverken Bizans’ın ileri gelenleri, bugün müze olan Ayasofya’da meleklerin cinsiyetini tartıştıkları gibi arıların yaptıkları balın helal mi, haram mı tartışması ile gönlerini geçiriyorlardı.
Diller 1998 Yılı 2005 Yılı
Arapça 6455 6463
Farsça 1361 1374
Fransızca 4702 4974
İngilizce 470 5381
Dilimizin bu sarmaldan, bu gibi düşünce iyelerinden kurtulması için Türk Dil Kurumu’nu, 12 Temmuz 1932 tarihinde başlayan “Dil Devrimi” ayarlarına getirmek, bir kesimin dilde sadeleşme hareketinden öç alırcasına yeniden Arapçaya sarılmasına, bir kesimin de Uygulayım bilimi (teknoloji) sözde uygarlık nedeni sayıp Avrupa dillerinin kapımını görmezden gelmesine dur demeliyiz. Nasıl mı? Buyurun:
Türkçe Karşılığı Olan Bazı Fransızca Sözcükler:
Filtre sözcüğü yerine süzek
Ambalaj “ “ balyalama
Ambalaj “ “ balyalama
Egoizm “ “ bencillik
Kültür “ “ ekin
Komedya “ “ güldürü
Alfabe “ “ abc
Analiz “ “ çözümleme-inceleme
Aktüel “ “ güncel
Türkçe Karşılıkları Olan Bazı İnglizce Sözcükler:
Bestseller çok satan
Part-taim yarım gün
Ful-taimtam gün
Mega büyük
Skor durum-sonuç
Viyadük köprü
Miting açık hava toplantısı
Volkmen gezerçalar
Türkçe Karşılığı Olan Bazı Tıbbi Sözcükler:
Frontal alın
Ünsinatkancamsı
Proses çıkıntı
Etmoideleksi
Haitus yarık
Semilunarisyarımaysı
Paradoks tersine
Septumun bölmesinin
Paypass damar aktarımı
Check-Up tam bakım
Türkçe Karşılığı Olan Bazı Felsefi Sözcükler:
Empirik deneyimsel, görgül
Egzistansiyalizm varoluşçuluk
Ontoloji varlıkbilim
Apriori önsel
Opjektifnesnel
Bu tür sözcükleri direnimle arka plana bırakmalı, yani bu yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını yazılı ve sözlü alanlarda direnimle kullanmalıyız. Kısacası Batı dillerini yüceltip özümseme yolunu terk ederek, kendimize düşman olmaktan, bilinçsiz köle olmaktan, bilinçsiz lider uğruna kurban olmaktan kurtulmalıyız. Kendi sancılarımızla doğurduğumuz dil değerlerine ana, baba, dede, nine sevecenliğiyleyaklaşırsak dil bağımızla birlik bağımızı kuvvetlendirmiş, bütün bilgi kollarında bilim adamları yetiştirmiş, güneşe, daha fazla ışığa ve daha temiz bir havaya kavuşmuş oluruz.
Almanlar, başta Luther ve Leibniz gibi düşünürlerin önderliğinde Fransızca ve Latince işgalinden dilde tutucu(!) bir tutumla nasıl kurtulduysalar, bizler de yüce Atatürk’ün “Harf Devrimi” ve “Dil Devrimi” yolunda kararlılıkla ilerleyerek kurtulabiliriz. Aksi halde kafası beline düşmüş insanların, çocuklarla evliliği savunan profesör ünvanlı sapkın düşüncelilerinyol ve yöntemiyle ulus olarak, devlet olarak istenmeyen sonu –Peçeneklerin, Kumanların, Bulgarların ve Macarların dil ve ekin konusundaki düş kırıklığını-yaşarız.
Yüce Tanrı, yüce betiğinin Neml Suresinin 18. Belgüsünde adı geçen karıncanın sözlerini Hz. Süleyman Yalvaca ilgili olduğu dille; buradaki olayı da 1500 yıl sora yeni yalvacına(Hz. Muhammed’e) yine ilgili olduğu dille iletmiş olması bizlere en doğru, en iyi, en nitelikli ve en eksizsiz öğrenme ve öğretme eyleminin kişinin konuştuğu anadille olacağını göstermektedir. Yüce Tanrı buna benzer vurguları değişik belgülerde de buyurmuştur.
Yüce Yalvacımız Hz. Muhammed bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Ben Arapların en açık, en düzgün konuşanıyım. Çünkü Kureyş boyundanım ve Sa’d b. Bekr oğulları içerisinde büyüdüm,” diyerek Arapça dilini, ailesini ve boyunu övmektedir. Bizlere de dilimizi, ailemizi ve boyumuzu sevmemiz gerektiğini, yüceltmeniz gerektiğini buyurmaktadır. Hal böyle iken birileri Türkçeyi, Türk insanına kötü göstermesini nasıl yorumlamalı, görmeli Allah aşkına!
1900 yılında dil hazinemizdeki sözcüklerin ancak %4’ü Batı dillerinden alınmış iken 1973 yılındaki bu oran % 14,5’e yükselmiştir[1]..2015 Yılına Göre Batı Dillerinin Dilimizdeki Özgün Kullanım Oranları Fransızca %4,1, İtalyanca %22, Almanca 33,3, İngilizce % 38[2]olmuştur. Bütün bu rakamlar Batı dillerinin söz varlığımızdaki yeri gittikçe arttığını göstermektedir.
Bu kapımdan nasıl kurtulabiliriz? Dil bir ulusun varlık nedenidir. En büyük erdemin insanın kendi varlığını koruması, kollamasıolduğu gerçeğinden yola çıkarak, hemen şimdi, bu satırları bitirir bitirmez yabancı sözcükleri, Arap, Fars, Batı ayırımı yapmadan ve yadsımadan, ancak, Türkçe karşılıklarını olanaklar ölçüsünde konuşma ve yazı dilimizdedirenme ile kullanmaya başlayarak. “Dil Devrimi”nin ışığında Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarını, yazarların bu yöndeki eserlerini önceleyerek.Türkçe düşmanlığını sıradanlaştıranları öğrenmeye engel olan en büyük düşman kabul ederek;atalarımızın bizlere kalıt bıraktığı geleneksel acıları ve yanlışları tekrar etmeyerek;Türkçe olan sözcükleri çocuğumuz, türetilecek olanları da torunumuz gibi severek bu kapımdan kurtulabiliriz.
KAYNAKLAR 1 Mesut Bulut, Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi, Doktora Öğrencisi, Salih Orhan , Dr., Ilıca Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni,
1-Emin Özdemir, Dil ve Yazar, TDK Yayınları, 1973, s.177
[2] Yrd. Doç. Dr. Oğuz ERGENE, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN ÖLÇÜNLÜ DİLİNDE ÖZGÜN
YAZIMLARINI KORUYAN BATI KÖKENLİ SÖZCÜKLER,315, Ulaşılan Adres: file:///C:/Users/user/Downloads/Publications_009.pdf
Yazınızı zevkle ve istifade ile okudum değerli arkadaşım.
Çok teşekkür ederim.