Çaykaralı
olanlar bilir. Uzungöl’den Çaykara’ya
doğru nazlı bir gelin gibi kıvrılarak giden Solaklı deresini Çaykara’ya
gelenler de bilir.
Çünkü bu dere ve onun çıktığı Uzungöl dünyanın gözbebeği…
Derenin
etrafındaki muhteşem doğa, tüm uğraşlarımıza rağmen yok edemediğimiz güzelliklerden…
Dere dediğime bakmayın Solaklı Türkiye’nin debisi en yüksek ırmaklarındandır.
Çevresi, ülkemizin ekolojik çeşitliliğin en zengin vadilerinden birisi ile
çevrilidir…
Yaz
aylarında özellikle yörenin, ülkenin ve dünyanın (özellikle Çin ve Ortadoğulu)
değişik yerlerinden gelen doğa sevdalılarının ilgisine mazhar olan bir
güzelliktir, Solaklı deresi ve yaklaşık 30 km. boyunca uzanıp giden vadi…
Şimdilerde
bu “nazlı gelin”in boğazına ilmek geçirmekle meşgulüz. Solaklı deresine
hükümetimiz 8 adet HES yapacak, hatta yapıyor. Hatta bazıları bitti bile…
Geçtiğimiz
ay yaptığım son seyahatte, dağların nasıl “başarıyla” delindiğini, tepelerin
aşağılara indirildiğini gördüm…
Yetkililer
tünel HES yöntemi ile yapıldığı söylenen santralların çevreye zarar vermediğini
iddia ediyor. ÇED raporu da alınmış. Bu yöntemde dere suları tünellerden
geçiriliyor ve santrale yönlendiriliyor. Yine iddialara göre dere yataklarını “idame” ettirecek kadar su derelere
bırakılıyormuş…
Bu “idame”
iddiası bile meselenin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Geçiminizin hayatınızı
“idame” ettirecek şekilde tekrar düzenlendiğini hayal edin… HES’in derelere ve
doğal olarak ekolojik dengeye yol açacağı tahribat da o kadar işte!…
Hatırlarsanız
daha önce de Fırtına Vadisi için aynısı söylenmişti. SİT alanında HES’lerin
çevreye zararı olmadığı iddia edilmişti.
Daha sonra ÇED raporu ile barajlar durdurulmuştu. Bu duruma sinirlenen
devletlu, “HES’ler için ÇED raporuna gerek yok” deyivermişti…
HES projeleri için ihaleye gerek
duymamışlar…
Meselenin
çevre boyutu ortada. Doğa katlediliyor, ekolojik denge bozuluyor, halk isyanda,
yetkililer ise firmalarla görüşüyor…
İnşaat
boyutunda ise ilginç ayrıntılar var. Bugün (17 Ocak) ajanslara düşen bir
haberde HES projeleri için ihale yapılmadığı iddia ediliyordu. Gerçi bu iddia
değil, CHP’li vekil Şevket KÖSE’nin soru önergesine verilen cevapla ortaya
çıkan bir gerçek.
Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun verdiği cevaba göre başvurular Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı Teklif
Verme Toplantısı’nda şeffaf bir şekilde değerlendiriliyor, firmalar
internet duyurusuyla çağrılıyor, kapalı zarf usülü ile yapılan teklifler 5
kişilik komisyon tarafından “şeffaf” bir şekilde değerlendiriliyor…
Kurumlarda
50 bin liranın üzerinde alımlar için ihale şartı koyan Bakanlığın trilyonluk
(eski parayla) HES’ler için ihaleye gerek duymaması ilginç…
“Elinizi memleketimin güzelliklerinden çekin!” diye yazıyı
sonlandıracaktım, şunu da ekleyelim “aynı zamanda cebimizden de çekin!”…
******
Yazımız
birilerini uyandırdı ama geç kaldılar…
İşletmede
beceri eğitimine giden meslek lisesi öğrencilerinin gerek çalışma şartları
gerekse de ücretleri ile ilgili yazımıza dair ilginç sonuçlar ortaya çıktı.
Bu yazı sonucunda;
– Milli Eğitim Bakanlığı’nda ilgili Genel
Müdürlüklerin torba yasa kapsamındaki bu değişiklikten haberi olmadığını,
– Mesleki teknik eğitimle ilgili sivil toplum
örgütlerinin konunun muhatabı bürokratik birimlere daha önce konu ile ilgili
uyarıları yaptığını,
– Yasa oylanırken, Bakanlığın dikkatini çeken
yazımızın “gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı” ile ilgili bir araştırmanın
yapıldığını,
– Bakanlık bürokratlarının “bir bakalım
yahu, hakikaten bu çocukların cebinden giden bir şey var mı?” derecesinde
meseleden bîhaber olduğunu öğrenmiş bulunuyorum…
Anladığım
kadarıyla Bakanlık yetkililerinin “Torba Yasa” içeriğinden haberi yoktu. Veya
çok uzun olduğu için okumaya üşendiler.
Umarım,
Bakanlık yetkilileri torba yasayı edinebilmişlerdir. Eğer edinmemişlerse
kendilerine gönderebilirim.
Peki tüm bu
çırpınışlarımız neyi değiştirdi?
Tabii
ki hiçbir şeyi…
Büyüklerin
elleri çocukların cebine girdi ve bugünkü asgari ücret paritesine göre “50”
liraları gitti…
Netice-i
kelâm, neymiş?…
Meslek Lisesi Memleket
Meselesiymiş…