Allah’ın mescidlerini, sadece Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve ancak Allah’tan korkan kimseler onarır. İşte onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler.” (Tevbe/18)
Taşkıran halkı imanının gereğini yaptı ve çok güzel bir mabet inşa etti.
Böylesine ulvi bir eserin tanıtımı amacıyla hazırlanan kitaba katkım istendiğinde, hem heyecanlandım hem de bundan şeref duydum. Zira ibadete açıldıktan kısa bir süre sonra Rabbim bana üç yıl bu camide görev yapma bahtiyarlığını nasip etti.
Her şey bir ihtiyaçtan hâsıl olur. 2000’li yıllarda artık eski cami halkımıza cevap veremez hale gelir. Düşüncesi sürekli var olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen yeni bir cami yapma fikri yüksek sesle konuşulmaya başlanır. Bu fikir kısa sürede olgunlaşır. Hemen eyleme geçilir. Emsallerinden farklı olarak cami çok kısa zaman denilebilecek bir sürede bitirilerek ibadete açılır. Elbette ki süreç burada yazıldığı kadar kolay olmaz. Hele hele büyük bir tepe olan araziyi eritip cami arsasının hazırlanması işin en zor kısmı olur. Aşılan bu zorluk, sonrasında hızla yükselecek olan görkemli bir camiinin habercisidir artık.
Caminin bulunduğu yerin eski halini bilenler ‘cami öncesi’ ve ‘cami sonrası’ farkı çok daha iyi ayırt edecekler.
Buradan hareketle Taşkıran’ı da ‘Camiden Önceki Taşkıran’ İle ‘Camiden Sonraki Taşkıran’ olarak ikiye ayırırsak ortaya çıkan değişimi sanırım daha iyi anlamak mümkün olur.
Burada teknik ayrıntılara girmeye niyetim yok. Ancak Taşkıran Merkez Camii’nin, Taşkıran’a hatta Solaklı Vadisi’ne kazandırdıklarına değinmek istiyorum.
Yapımı esnasında arsasından tutun da son aşamasına kadar gösterilen azim ve gayret, sonradan yapılacak olan bu tür yapılar için bir cesaret örneği oldu.
- Özellikle cenaze, bayram ve cumalarda caminin cemaatle dolup taşması bu camiye ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ispatlamış oldu.
- Vadi arasında sıkışan Taşkıran’a cami çevresiyle beraber yeni bir merkez kazandırdı.
- Taşkıran Merkez Camii, Uzungöl gibi önemli bir turizm merkezinin yolu üzerinde olması sebebiyle, bölgeye gelen ziyaretçilere, dış görünüşüyle kartpostallık seyir zevki verirken, iç mekânıyla da huzurlu bir ibadet yapma imkânı sundu.
- Taşkıran’a ilk girişte bu yeni cami göze çarpsa da, akabinde dikkatler elbette ki eski tarihi merkez cami üzerine toplanıyor. Her iki camimiz de Taşkıran’ımızın gururu.
- Cami inşa edilirken baştan sona yöre halkı yardımlarının ön plana çıkması, ilerde yapılacak olan cami ve benzeri hayır kurumlarının yapılabilirliği imkânını ispatlamış oldu.
- Cami inşa edilirken yürütmenin başındakilerin projeye sadık kalarak prensiplerinden taviz vermemeleri, neticenin mükemmel olmasını sağladı.
- Yıllar önce büyük umutlarla inşasına başlanan dört katlı ve halen atıl durumda olan devasa Kur’an kursu inşaatında düşülen hataya düşülmemesi, geçmişten ders alındığını gösterdi.
- Camide yapılan her şey araştırılarak en mükemmel olan ortaya konuldu. Bana göre “keşke” denilebilecek tek konu, caminin alt kısmının ‘sosyal faaliyet alanı’ olarak düzenlenmemesidir.
- Taşkıran’da 2007, 2008 ve 2009 Ramazanlarında mahallelere servis konulmuştu. Bu servislerle teravih namazlarının daha çok cemaatle kılınması sağlanmıştı. Bu uygulama devam etmeli.
Eski Camimiz
Gelelim yeni camiyi doğuran eski camimize.
Bu camimizi birkaç satırla anlatmak çok zor. Sayfalarca anlatsak da onun güzelliklerini, özelliklerini ortaya koyamayız. Ahşap oyma sanatının en güzide örneklerini içinde bulunduran ecdat yadigârı camimizden söz etmeden yazımı tamamlarsam vefasızlık yapmış olurum.
Bilindiği üzere 2005 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğünün restorasyonuyla koruma altına alınan eski merkez cami ibadete kapalı durumdadır. Şu an sadece ziyaretgâh olarak kullanılmaktadır.
Taşkıran’da görev yaptığım sürede; yaz Kur’an kursunu eski camimizde açmıştık. Bu vesileyle kısa bir süre de olsa açık tuttuk. Kur’an kursu gibi anlamlı bir organizasyonu da orada yapma fırsatı bulduk. Kurs boyunca caminin açık olduğunu duyanlar, yoldan geçenler mutlaka ziyaret ederdi. Hayranlıklarını gözlerinden ve ifadelerinden anlamak zor değildi. Özellikle yabancı ziyaretçilerin şaşkınlığını yüzlerinden okunabiliyorduk. Onlar bu muhteşem mabedin neden ibadete kapalı olduğunu anlamakta zorluk çekiyorlardı.
Aslında eski caminin başlı başına bir araştırma konusu olduğunu söylemek en doğrusu. Eski ama eskimeyecek olan camimizin yeniden ibadete açılmasının doğru olacağı kanaatindeyim.
Söylenecek ve yazılacak çok şeyin olduğunu biliyorum. Bunları büyük oranda elinizdeki kitapta bulacağınızı umuyorum.
Son olarak gerek eski camimizin gerekse yeni camimizin maddi manevi banilerinden ahirete irtihal edenlere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sağ olanlara da sağlık ve afiyet diliyorum. Bu eserlere katkı sağlayan şahıslara, kamu kurum ve kuruluşlarına, derneklere, sivil toplum örgütlerine, Taşkıran ve çevre köyleri halkına, bu yazımıza sebep olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Yazımı, Şair Yahya Kemal’in Süleymaniye Camii için yazdığı şu mısraları Taşkıran Camii’miz için de mırıldanarak tamamlıyorum:
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim
Sevgi ve saygılarımla…