ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
32,5272
EURO
34,7165
ALTIN
2.486,81
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon
Az Bulutlu
18°C
Trabzon
18°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
17°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
19°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
19°C
reklam

Baba oğul Yediye

05.12.2021 00:32
A+
A-

Yedi ya da yediye; bizim kültürümüzde düğünden yedi gün sonra, damadın kız tarafıyla ilk görüşmesinde yapılan buluşma şenliğinin adıdır. Bu yedi gün mutlak bir zaman değildir. Görüşme ve şenliği, 3-5-7… hatta 10 gün sonra bile yapılırdı.
Düğün yapılır biter. Gelin yeni evine tam olarak yerleşir, yeni yaşama ve yeni çevresine uyum sağlamaya çalışırken, baba evi hasreti, anneye babaya, kardeşlere ve mahalle arkadaşlarına özlemi de kısa sürede büyürdü.

Bunu bilen “kız tarafı”; kısa sürede gelini çığırma (çağırma) için hazırlıklara başlardı. Baklavalar yapılır, daveti yapılacak kişiler belirlenir, çağırma günü ayarlanır, oğlan tarafına çağırma yapılacağı haberi ulaştırılırdı. Gelini çağırmak için gençler görevlendirilirdi. Kızın kardeşi, yoksa yengesi veya ailenin en genç gelini, hiçbiri yoksa komşu kızı ya da gelini seçilirdi. Seçilenin yanına bir de delikanlı katılır ve damat evine gönderilirlerdi.

Çağırma daveti gündüz saatlerinde yapılırdı. Baklava sinisini kadın(kız) taşır, erkek ona yol arkadaşlığı yapardı. Oğlan tarafı “yediye davetçileri”ni güler yüzle karşılar, onlara yemek, çay-kahve ikramlarında bulunur, ilgide, hitapta, nezakette eksiklik etmezlerdi. Daveti alan oğlan tarafı – çoğunlukla kaynana – önce “olur”u verir, sonra gelini hazırlar, dünürlere gönderilecek hediyeleri çantalara koyar, sonra da gelinle çağıranları gelinin baba evine yolcu ederdi. Bu yolculamaya o an evde bulunanlar katılır, “haydi güle güle akşama biz de geleceğiz, görüşürüz” derlerdi.

Damat için davet “akşam buyursun O da gelsin” şeklinde yapılırdı. Damat birlikte gideceği arkadaşlarını ayarlar hazırlıklarını tamamlar, akşam saatini beklerdi.

Gelin, baba evine erken gelir, evdeki herkesle, konu komşuyla hasret giderir, yaşlıları ve hastaları ziyaret ederdi. Gelinin baba tarafı tam anlamıyla akşamki görüşmeye ve yapılacak şenliğe hazır olurdu.
Damat ve arkadaşları 10-20-30 hatta 50 kişi kadar olabilirdi. Yediye evine akşam gün karardıktan sonra gelinir, kapı çalınır, misafirler tabiki damat içeri buyur edilirdi. Damat arkadaşları tarafından tam korumaya alınırdı. Çünkü damada şaka olarak birçok saldırı yapılırdı. Bu şakalar, zarar vermeyen, çevredekileri çoğunlıkla da damadı ve onunla gelenleri güç durumda bırakan komik ve suluca yapılan şakalar olurdu. Eve girişte damadın üzerine un atmak, su atmak, kafasına yumurta fırlatmak, ayakkabısını çalmak, gizlemek, arkasına kağıttan yapılmış kuyruk takmak, odaya sokmamaya çalışmak, altına verilen mindere iğne koymak, kulağının dibinde balon patlatmak … gibi bir çok şaka yapılırdı. Yapılan şakalara özellikle ev sahibi tarafından olan misafirler kahkahalarla gülerdi. Sonra her yediyede olmasa da kaval – kemençe horon, E vaybeni atışması yapılırdı. Yemekler yendikten sonra nihayet damat el öpmeye çağrılırdı. Damadı erkeklerin oturduğu odadan gelinin yakını olan bir erkek, odadaki en yaşlı olan damat yakınından izin isteyerek davet ederdi. Bu daveti sözlü de yapabilir yazılı da. Odadakiler damadı geç vermek için oyalayabildikleri kadar oyalar daveti anlamazlıktan gelirlerdi. Ya da davet yazılı yapılmışsa, yazılı kağıt elden ele dolaştırılır ve kağıt güya bir türlü okunamazdı. Eninde sonunda izin çıkınca, damat ve beraberinde gidecek kişi (damadın en yakın arkadaşlarından biri) odadan çıkartılır, mabeyin geçilerek mutfakta beklemekte olan kaynana ve kayınpederin yanına gidilirdi. En uzunu 10 metre olan bu mabeyin yolculuğu, damadı görmek isteyen gençlerin ve kadınların oluşturduğu izdiham denilebilecek kalabalığın arasından geçilerek dakikalarca sürerdi. Bu arada atılan unlar, yumurtalar, damada çelme takmalar, yol kesmeler söz atmalar, boyuna posuna, saçına başına yönelik laf söylemeler, esprili ve ironik iğnelemeler, sataşmalar derken damat kan ter içinde mutfağa ulaşırdı. Kendisine uzatılan elleri(kaynana kayınpeder, varsa büyük baba nine, kim varsa hepsinin) öper, sofra başındaki bir iskemleye otururdu. Sofrada damat için yapılmış yemekler (kuymak ya da yağda pişirilmiş yumurta, etli yemek, pilav, komposto ve baklava) olurdu. Damat ve arkadaşı yemeğe başlamadan damat cüzdanından para çıkartır, bahşiş olarak sofraya bırakırdı. Bu bahşiş “süt hakkı” adıyla kızın annesinin olurdu.
Artık damat görevini yapmış, “yediye”nin sonuna gelinmiştir. Yemekten sonra horon, eğlence, E Vaybeni Vay bana diye bilinen türkü atışması yapılır; ziyafetler, ikramlar devam ettirilirdi.
Ve damat gelini yanına alır, evine dönerdi.
Yazımın başlığıyla ilgili anekdotu anlatarak bitireyim.

Zamanın birindeki bir yediyeye damatla birlikte babası da gider. Bu alışılmış bir olay değildi. Vaybeni sırasında kız tarafından bir büyük karşı tarafa, özellikle damadın babasına yönelik dedi ki;
“Boyle şey görmeduk, baba oğul yediye”…
Damadın babası da bu atma türküye şöyle cevap verdi;
“Sizunki köy işidur, bizumki belediye”…
Başlığı da bu atışmadan aldım.

Öyleyse bu yazının sonunuda Vaybeni atışmasıyla bağlayalım.

Z kuşaği deyuler, yediye bilmeyuler…
Bize cahil deyenler düğüne gelmeyuler….

NACİ ALTUNCU

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

  1. Fahrettin Kurşun dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık…