Papaz Brunson meselesi bitti derken, Kaşıkçı cinayeti tazeliğini korurken, Danıştay And’ımızın okullarda okutulmama kararını bozdu ve yeni bir tartışma konumuz oldu çok şükür(!)
Türkiye’de gazeteci olmak, haber programları yapmak, konuşulacak konu bulmak kolay. Toplum olarak tartışmayı seviyoruz. Sorun olan herkesin her konuda kendini yeterli görmesi. Bir de, birbirimize karşı çok kırıcı oluyoruz. Karşıdakini tam anlayamadan onu vatan haini, dinsiz, yalancı, sahtekar vb. sıfatlarla yargılayabiliyoruz. “Ben andımızı savunuyorum vatanseverim, sen farklı bir şey söylüyorsun sen vatansever değilsin” söylemi yanlıştır. Kişiler geldiği, yetiştiği ve beslendiği kültür ortamının bakış açısıyla olayları değerlendirir. Ülkücü ve milliyetçi birinin “andımız”a bakışıyla, İslamcı ve ümmetçi gelenekten gelen birinin bakışı tabi ki farklı olacaktır. Marksist veya Kemalist çizgiden gelenler farklı değerlendirecektir. Bu noktada herkes ülkesi için en iyisini düşündüğüne ve yaptığına inanmaktadır. Marjinal gurupları ve PKK’vari yapıları hariç tutuyorum. Benim bakış açımla vatanseverlik, milliyetçilik veya dindarlık kişinin söylemlerinden çok, davranışlarında saklıdır. Size verilen emaneti(yaptığınız işi)
dürüstçe ve hakkıyla yerine getiriyorsanız siz vatanseversiniz, dindarsınız, sosyal demokratsınız velhasıl insansınız. Ölçü budur.
Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğunun mirasından tek uluslu milli bir devlet ortaya çıkarmak zor olsa gerek, ümmet anlayışından, ulus millet anlayışına geçmek için Türklük ve Türk kavramları cumhuriyetin ilk yıllarında öne çıktı. Atatürk, milletin özgüven duygularını güçlendirmek, yeni bir ulus inşa etmek adına milliyetçi söylemleri ön plana çıkardı. Mesela “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Ne mutlu Türküm diyene”, “Türk, öğün, çalış, güven” gibi, bu arada Türk tarih ve Türk dil kurumlarının kurulmasını da bu noktada değerlendirilebilir. Bu milliyetçi söylemler, o dönemin şiir ve edebiyatına da yansıdı. Şairlerin şiirleri, düşünürlerin düşünceleri mesela, Atatürk’ün fikir hocası “Ziya Gökalp “Vatan” şiirinde
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın” demesi de Türkçe ezan fikrinin öncülüğünü yapmıştır. Bütün bu çalışmalar, Milli ve tek uluslu bir devlet oluşturma adına yapılan çalışmalardır.
Andımız da bu çalışmaların bir parçası, öğrencilere, Türküm,doğruyum, çalışkanın, büyükleri saymak, küçükleri sevmeyi söyletmenin yanlış olmadığını düşünüyorum. Benim düşüncem, Andımızın içeriğindeki düşünceleri bugünün şartlarında yeniden değerlendirerek, itirazı olanları da dinleyerek, kimsenin rencide olmadığı ortak bir metin haline getirmek.
Şu da bir realite, sürekli söylenen en güzel metinler bile zamanla anlamsız bir nakarata veya tekerlemeye dönüşerek şekli bir ritüele dönüşebiliyor. Andımızın içeriğini öğretmenin sınıfta işlemesinin daha doğru olacağını düşünüyorum.
“Ortak akıl” diyorsak, pedagojik bakış açısıyla eğitimcilerin, sosyologların, kısaca bilimin ışığında, ideolojik
hislerden ve duygulardan uzak bir yaklaşım sergilemeliyiz. Kimse ortak değerlerimiz üzerinden kendi düşünce ideolojisine dayanak aramasın. Hamaset, fırsatçılıktır ve en kolay yoldur.
21/10/2018/TRABZON
NOT: şiir kısmen alınmıştır.