ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
34,7556
EURO
36,6444
ALTIN
2.960,41
BIST
9.886,05
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

Geçmişte yayladan köye göç

06.11.2018 11:20
A+
A-

Geçmişte yayladan iniş tam bir merasimdi. 8-10 saat süren Kuşmer Yaylası-mezire yolculuğu için iyi bir hazırlık ve kondisyon gerekirdi.

YAYLALARDAN GÖÇ HAZIRLIKLARI

Yayladan inme vakti gelip çattımı yani güz geldi mi bir başkadır yaylalar. Hele de inim hazırlıkları başladı mı dağları sarar bir gariplik. O gariplik her gün daha bir ağırlaşır, daha bir hissettirir kendini. Dağlar inlemeye başlar sanki. Rüzgar estikçe dağlar karşılıklı konuşur gibi olur. Konuşurlar da inleye inleye, ağlaya ağlaya konuşurlar. Gün karardıkça konuşmalar çığlığa, yatsı vaktinden sonra da ağıta dönüşür o güz havalarında. Bu ağıt dağların isyanıdır. Yanlızlığa, kimsesizliğe, sekiz ay sürecek sessizliğe, insanlara, evcil hayvanlara ve hatta araba uğultularına hasretin çığlığıdır bir bakıma bu ağıt…

Bir de, gelinlik giymiş genç kızlar gibi, çimenleri miting alanına çevirdi mi Vargit çicekleri; Hüzne inat, yaşanacak hasretlere inat, yaylacılar inecek. İşte bunun adıdır inim. Ağıt da çığlık da engel değildir inim için. Yayladan inmek zor iştir. Çocuklar için hüzündür, burukluktur, kadınlar için ise iştir meşakkattir, çiledir. Kısacası çok zordur inim. Bir hafta öncesinden, inim hazırlıklarına başlanır. Bahçeler temizlenir. Kuruyan tezekler içeri alınır. Kurumayanlar kurutulmaya çalışılır. Evler silinir süpürülür. Yolculuk için azıklar hazırlanır. Filobidalar, pastalar, börekler pişirilir. En iyileri köydekilere dağıtılmak üzere ayrılır, paketlenir. İnekler tımar edilir. Bağları hazırlanır, süsleri boncukları zilleri takılır. Ğhanekadaki son kaymaklar yayıklanır, tereyağları yapılır. Kavranlara, küfelere bastırılır. Yaz boyu kavranlara bastırılarak saklanan peynirler sökülür, çuvallara doldurularak kamyona yüklenecek hale getirilir. Bu arada bu peynirlerden birazı, üç-beş kilo kadarı, yazbaşı yaylaya çıkıldığı zaman yenilmek üzere çamur bir testiye bastırılır ve bu testi bahçenin bir yerinde toprağa gömülür. Gönderilecek yükler bir iki gün öncesinden kamyonla köye gönderilir. Yaylada kalacak kap-kaçak temizlenir yerlerine yerleştirilir. Yatak yorgan yıkanır, güneşlendirilir, tiftiklenir, dikilir ve odaya gerilen bir ip üzerine asılır. Yayla evinin çatısı onarılır, evin sağı solu kontrol edilir. Varsa sıkıntılı, arızalı yerler tamir edilir. Son gece pencere kapakları kapatılır. İçeriden kilitlenir. Sağlam olsun düşüncesiyle dışarıdan çivi ile çakılır. Son olarak sığırlar ahırdan çıkartılır, kapılar kilitlenir. Yolculuk için hazırlık tamamlanır.

İNİM YOLCULUĞU

İnim yolculuğu bazen geceden başlar. Eğer hava iyi ise ve ay ışığı varsa akşam, bilemedin yatsı ezanından sonra yola çıkılır. Hava soğuksa, fırtına olma ihtimali söz konusu ise sabaha karşı şafak sökmeden yola çıkmak en iyisidir. Yola çıkışın dizilişi bellidir. Evin kadını önde; elinde bir el feneri, sırtında içine öteberi ve azık konulmuş sepet, arkasında sığırlar ve sığırları süren çocuklar ile baba. Ellerinde değnek, şemsiye ve el fenerleri. Kadının sesi geceyi şenlendirir adeta.

“Gel kizum, gel kinalim geeeel gel.

“Sığrlar cevap verir gibi

“muooo… muooo… muuu!”

Kadın geriye seslenir.

“Hayde Allah’a emanet.

“Sonra kendi kendine söylenir

“Eyyy gidi dağlaaar! Yaaa nasip seneye…. Görermiyuk görmezmiyuk Allah’um bilur. Bakalum kim sağ kalacak. Kimler gelemeyecek” Tekrar arkaya döner seslenir.

“Gel Yaylali’m, gel Cilveli’m, gel yavrim gel kizum geeeel!”

Arkadaki çocuğun sesi duyulur.

“hoooo hoo!”

Ve baba sert bir şekilde,

“Hayden bakalum ho. ho.. hooo.”

Kuşmer’den çıkışta birkaç göç peş peşe yola dizilir. Kararlaştırdıkları o saatte birlikte çıkarlardı yola. Karşıdan bir başka ses:

“Haydeeen, hayden biz çiktuk.”

“Biz da peşunuz deyuuuk.”

“Beyuk Kemeri geçelum hele… birleşuruk.

“Leman suyina ulaşan beklesuuun.”

“Temam temam …Hayde eyi yolculuklar”.

“Hepumuze hepumuze ğheyirli yolculuklar.”

Sisli ve yağmurlu havalarda rüzgar şiddetini artırmaya başladığı ölçüde yolculuk zora girerdi. Göçler Küçük Kemer’i geçip Büyük Kemer’e doğru tırmanırken soğuk çiseyle birlikte herkesi üşütmeye başlar, sığırların yürüme temposu düşer, insanlar da yüzlerini esen soğuk rüzgarın şiddetinden ve soğuktan korumak için başlarını öne eğer öyle yürürlerdi. Hava iyi olunca değme yolculuğun keyfine. Hele Küçük Kemer Büyük Kemer arası; Komarlık dağının yamacından, aşağıdaki Celep Deresi ‘ne doğru haykırmak. Karşıdaki Hart Yaylası’nın ışıklarına bakmak, Bayburt Ovası köylerine “Allah’a simarladuk Bayburt” diye sesli gönderide bulunmak çok zevkli olurdu. Hele Kemer dağından, Bayburt Ovasına doğru, ılgıt ılgıt esen rüzgara karşı yürürken Bayburtlu’nun şivesini taklit edip “Es Kemer es Yigidin Bögrüne” dedikten sonra kahkahalar atmak da başka bir keyif olurdu. Kemer’den sonra Panduki. Files yol ayırımının merkezi. Eskiden burada hanlar vardı ama artık yok. Bir yol sola Sürmene tarafına, diğer yol sağa Files Köyüne ayrılı Panduki’den. Yayladan gelen göçler ise sapmadan yola devam ederlerdi. Yedi Çuğurlar meşakkatli bir yoldu. Şimdilerde, araba yolu buradan geçişi çok kolaylaştırdı. Ama eskiden birbirine paralel ve yarım metre aralıkla on on beş patika yolun oluşturduğu bu yolda sekiz tümsek ve bu tümseklerin arasında yedi çukur vadi vardı. İn-çık, in-çık… Yaklaşık iki saatte zor geçilir, Anemoraş’a çıkılırdı. Anemoraş’ın yağmuru dolu, rüzgarı fırtına, sisi gece gibidir. Bu dağda yolunu şaşıranlar, ya da donma tehlikesi geçirenlerle ilgili yaşanmış çok hikayeler anlatılır. İyi havalarda bile serinliğiyle ürpertir, paltoyu giydirir, atkıları kuşandırır Anemoraş.

İLK KONAKLAMA

İlk konaklama yeri, Lemansuyu. Sabah kahvaltısının yapıldığı, ineklerin sağıldığı, sütlerinin oradaki hancılara paylaşıldığı yerdir Lemansuyu. Orada yaşanmış hikayelerden anlatılanları unutmak mümkün mü? Sığırlar sağılır, yedirilir, içirilir, dillendirilir.. Sonra yola devam. Hoşça kal Lemansuyu. Aşağıda ocakları tüten Arpalı köyüne de iyi kışlar, sağlam soğuklar Lemansuyu’ndan sonra Lanetleme’ye kadar yavaş bir yolculuk olur. Lanetleme; çok eski zamanlarda “recm” edilmiş ve lanetlenmiş bir adamın recmedildiği yere halkın koyduğu isimdir. Sonra, Yeni Yayla, Büyük Şinek. Etraftaki yaylalar yeni güne çoktan uyanmıştır bu saatlerde. Mavreyas, Öküzli ve diğerleri. Yeni Yayla Sürmenelilerin silahla zaptettikleri mi desem, gasbettiklleri mi… Her neyse 40-45 sene önce kurdukları yaylanın adıdır.

Geçmişte yayladan köye göç 1Yine bir yokuş, bir iniş ve bu kez gelinen yer Küçük Şinek. Yıllardır aynı han, bitişiğindeki çeberli çayırıyla sadece altı han olan bir tek ev, resmi olmasa da fiilen sit alanı olmuş tarihi nitelikte bir yer gibidir. Ama yine de dikkat çekmez burası. Burası ile ilgili çok anılar anlatılmaz. Çimeni dışında çamurlu yolları ve ağır toprağıyla bilinir. Burada kısa bir ihtiyaç molası bazıları verir o kadar. Yeni bir yokuş çıkıldıktan sonra hava değişikliği hissedilmeye başlanır. Soğuk azalır, nefes almak kolaylaşır, görüş alanı genişler. Önde-karşıda Şehitler Tepesi görülür. Solda Madur Dağı, Sağda uzaklarda, Soğanlı Dağları manzarasıyla Sultanmurat’a kadar bu yol harika bir güzergaha dönüşür. Şehitler Tepesi bana ve bir çok kişiye, ilkokul sıralarında okuduğu o şiiri anımsatır.

“Ey mezar taslarına sarmaşıklar dolasan,

Ey dumanlı dağları yıldırım gibi aşan,

Türk soyunun kahraman evlatları, erleri,

Can verip de aldınız yattığınız yerleri”

Tepenin altına gelindiğinde şehitlere dönülür, dualar okunur, Ama Mundar suyundan kimse içmeden Sultanmurat’a girilir. Sultanmurat yolun kolaylaşması demek. Mezirelere 2, 3 saatlik yol kalmıştır demek. Burada ufak tefek ihtiyaçlar için alış veriş yapılır, çaylar içilir, çevre yaylalardan gelenlerle ayaküstü hasbihal yapılır, sonra vedalaşılır ve yola devam edilir. Solda Vartan, sağda Sıçanoba, daha uzakta Sarıkaya ve Hanirmak Yaylaları geçilerek Barma’ya inmek, çam kokusunu, çayır kokusunu ve ılık havayı doyasıya içine çekmek … 8-10 saatlik yolculuğun yarı yorgunluğunu atmaktı. Yamakoğlu Yusuf’un Hanı geçildikten sonra, mezireleri Yangun ve Kazankıran’da olanlar buradan sağa ayrılır, sığırları Çiplak diye anılan tepenin eteklerine doğru sürerlerdi.

Görnek… Dursunbey’in ve Hafız’n Hanlarının bulunduğu merkezi yerdir Görnek.

“Dursun Bey çay var mi?”

“Var var vaaar.”

“Ver bakalım bi çay”

“Har har har!”

Bir çay molası . Bir kemençe dinletisi. Bir de yolculuğun kazasız belasız bitmesiyle ilgili şükür. Ya nasip bir daha ki inime…

Kim sağ…

kim selamet

Naci Altuncu

egitiyorum@hotmail.com

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

  1. İBRAHİM AYAN dedi ki:

    BİR YAYLA İNİMİ YAŞATTINIZ. ELİNİZE SAĞLIK KALEMİNİZE KUVVET. SELAM VE SAYGI İLE.