Haber programında küçücük bir yüreğin söylediği büyük söz tam olarak bir değere sahip olmanın vakar ve erdemiydi. Ayağından yaralanan altı yaşlarındaki Suriye’ li kızın annesi babası da, Esat rejimi tarafından öldürülmüştü. Zulum güçleriyle savaşan genç asker, küçük kıza belki moral vermek belki kendine hedef koymak amacıyla bilinmez, son derece samimi bir şekilde eğilen Mehmetcik, yaralı ayağına baktı ve:
—– Anneni babanı öldüren, seni yaralıyanları öldüreyim mi? diye sordu. Yüksek ihtimal izleyicilerin beklentisi küçük kızın, çocuk olmanın gereği muhakemesizce vermesi gereken cevap tüm hak ve haklılığıyla evet evet öldür demesiydi. Hatta bunun için onu hiç kimse kınamayacaktı bile. Ancak öyle olmadı. Anneni babanı öldüren, seni yaralayanları öldüreyim mi? diye soran asker, belki de onun bile beklemediği bir cevap almıştı. Küçük kız;
—–Günah yapma, öldürme!
Küçük kız , üstelik öyle bir günah yapma diyordu ki koşulsuz şartsız, merhamet dolu. İçinde öfke ve intikam barındırmayacak kadar temiz, inanmışlığın temsiliydi adeta. Çok düşündürücüydü. Peki neydi? Ona bunu söyleten. Hangi eğitim? Hangi yasa? Hangi yaptırım? Ne korkusu? Ne sevgisi? Cevap belliydi. Acıların içinde doğmuş ve belki de başka yaşamlardan haberi bile yoktu. Türlü kıyafetler, eğlenceler, partilerin rüyalarını bile süslemediği küçük kalbin anne babası belki ona birçok dünya süsü sunamamıştı. Ancak çocuğuna öyle bir değer bırakmış ki o da “bir cana kıymanın günah olduğuydu”.
Çünkü değerlerin oluşumu ve bireyin içselleştirmesinde en önemli unsur kişinin inancıdır.Ahlaki değerler iyi-kötü, dini değerler de günah ve sevap kavramlarıyla değerlendirilir. İşte öldürülen bu ailenin, çocuklarına kazandırdığı ve içselleştirdiğine şahit olduğumuz inanç ve ahlak değeri ile beraber günah ve sevap kavramıydı.
Alınacak çok dersler vardı. Hani çocuklarımızın ayağına değen taşı bu mu açıttı canını al dövdüm onu diye çocukların ağlamasını sustururken verilen mesaj aslında, kim sana ufak bir zarar verirse sende ona zarar ver den başka bir şey değildi elbette. Arkadaşının dövdüğü çocuğunuza senin elin armut mu topluyordu, sen de onu dövseydin gibi söylemleri sorun çözme yöntemi olarak görüldüğünde böyle bir çocuk yetişmezdi elbet. Bir taraftan toplumsal hayatımızda çocuk büyütülürken sıklıkla şahit olduğumuz bu ve benzer davranışların sonucu oluşan tahammül eşiği düşük çocuklar, gençler ve dahi yetişkinler. Diğer taraftan Suriyeli minik kızın cevabı, “GÜNAH YAPMA”.
Selam ve saygılarımla
İnsan merhametin ustası olsaydı…
Ne güzel olurdu şu dünya…Bu güzel makale için teşekkürler. Yüreğinize sağlık.
Çok hem de çok güzel bir yazı. İnşallah günah yapmamayı öğreniriz.Demek ki düşmanın da olsa şefkati esirgemeyeceksin. Gazetede bu konuların işlenmesine ihtiyaç vardı. Allah,beynine sağlık, eline ve kalemine güç versin.