ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
34,0200
EURO
37,7277
ALTIN
2.726,78
BIST
9.771,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

Dr Necmi Kurt: Anılar ve hatıra defterleri

Dr Necmi Kurt: Anılar ve hatıra defterleri
11.04.2020 13:00
A+
A-

Bu yazacaklarım 50 yaş ve üstünü ilgilendiren konular..

Ama nasıl yaşadığımızı, nasıl bir çocukluk ve gençlik geçirdiğimizi, imkanlarımızı ve nasıl süreçten geçtiğimizi anlamanız konusunda okunmaya değer .

Hatıralarımız..
Nasılda yok oldular?
Anlamsız kağıda dönüştüler …
1967-1972 Lise yıllarımı ve 1973-1979 Fakülte yıllarımı hatırlıyorum.
Lise yılları çok daha hassas ve anlamlıydı
Bir fotoğraf, bir sahife yazılmış anı defteri bizim için çok önemli ve anlamlıydı.. Bu günlerde onları önüme aldım ve gözden geçirdim..

Hekimlik yıllarım…
Sivil toplum örgütleri çalışmaları
Doğduğum yer; Köyüm, Çaykara, Trabzon anıları hepsini.. bir bir, ayrı ayrı
fotoğraflardan ve yazılı anılardan gözden geçirirken hafıza şeridini de tazelemiş oldum.

İlkokul fotoğrafım, paçaları dizin altına kadar çıkmış, dizler ve kıçı yamalı, 3 sene giyilmiş ve yıkanmış.. Siyah önlük ve yakalık da öyle.. ayağımızda iki sene giymek zorunda olduğumuz siyah kurşun lastikleri., Top oynarken topuğu yırtıldığı için kendir ipliği ile dikilmiş. Siyah beyaz 4-5 fotoğrafla ilkokulu bitirdik..

Yavuz Selim öğretmen Lisesi ve Ankara Yüksek öğretmen okulu Deneme Lisesi hatıraları; giyim-kuşam ve hatıra defteri konusunda daha üstün..Hepsini okuyorum.. 50-100 kadar siyah beyaz fotoğraf, Özenle ciltlenmiş 1-2 hatıra defteri.. benim için anlamlı ama bunları okuyan yeni kuşak İçin anlamsız..hatta gülünç olabilir.. Çocuklarıma anlattığım zaman gülüyorlar.. Çocukluğumuzda biz böyle yetiştik diye birkaç kere söylersen “Üf be baba sen de ne yapıyorsun o devirler geçti,eskide kaldı”.. Zamanın kıt imkanlarıyla senin yokluktan var olma ve mücadele edebiyatını öyle çok önemsemiyor ve sevmiyorlar.

Ortaokul ve lise döneminde yaşanan platonik aşkları, aşıklar Caddesi’nde yürümeyi, Her akşam etüt başlamadan önce yol kenarına dizilip sevdiği öğretmeni seyretmek ve onu ilah gibi görmek ne kadar güzeldi.. Sınıflar arası bilgi yarışması nda birinci olduğumuz akşamı ne kadar mutluyduk. Sporu çok severdik, spor ve ders çalışmak tutkumuzdu.. 1967 yılında girdiğim öğretmen okulundan 1972 yılında okulu bitirmeden ayrılmak zorunda kalmıştım..Okulda dereceye girenler Ankara yüksek öğretmen okulun hazırlık lisesine gidiyorlardı, Ben de öyle yaptım.Bugün öğretmen yerine doktor olarak karşınızdayım..

Bilgiye ulaşmak o kadar zordu ki Ömrümüzün bir kısmı kütüphanelerde geçerdi.. Şimdi öyle mi; Bir akıllı telefon ile bütün kütüphaneleri cebinde..eskiden akıllı ve zeki öğrenciler vardı, parmakla gösterilirdiler.. Şimdi akıllı telefonlar Google amca var.. yazıyorsun sana cevabını veriyor.. cebinizde kütüphane ile geziyorsunuz.

Paramız yetmediği için öğrenci yurtlarında kalmak ve o öğrenci yurtlarının yemekhanesinde yemek zorundaydık.Rutin yemeğimiz çorba, kuru fasulye ve pilav idi.Et yemeğini Bursu aldığımız gün yani ayda bir yerdik..diğer günler karnımız doymadığı zaman bol bol ekmek yerdik.

Okula giderken masraf olmasın diye dolmuşa veya otobüse binmeden Yürüyerek çok gitmişimdir.. Özel otomobilimiz yoktu şehirler arasında otobüsle gidip gelmek zorundaydık. Uçağa ilk defa cerrahi asistanı iken yurtdışına Eğitim için giderken binmiştim.

Bilmek, ”bilim adamı olmak teknolojiyi geliştirmek” bunlar insanoğlu için çok yararlı şeyler.. Eğer bilimi ve teknolojiyi İnsanoğlunun yararına kullanmaz isek çok korkunç bir silah olarak karşımıza çıkar.. GDO’lu tohumlar yani genleri ile oynanmış tohumlarla tarım yapılan ülkeler ileride hem sağlıklarını hem de tohumlarını kaybedecekler.. Atmosferdeki oksijen tabakasının delinmesi ve güneşten gelen vücudumuza zararlı ışınlarının süzülmeden direk dünyamıza gelmesi sağlığımızı ve yaşadığımız dünyayı tehdit etmektedir.. Süpergüç ve kapitalist ülkeler bunu bilmelerine rağmen yaptıkları anlaşmayı bozmadılar mı? peki ne uğruna? daha çok para kazanma uğruna değil mi.. eskiden bilim ve teknoloji insanlığın yararına kullanılırdı.. maalesef şimdi değişti..şimdi ülkelerin veya kişilerin çıkarları doğrultusunda zararlı bir şekilde kullanılıyor.. dünyayı yok etme pahasına.. gözü dönmüş şerefsiz mahlukların yüzünden insanlık yok oluyor, dünya yok oluyor..anılarımızı, sağlığımızı herşeyimize alıp götürüyor

Ben eskiden Gençliğimde geçirdiğim fakirlik günlerimi özlüyorum..Mezirelerde , yaylalarda, dağlarda Dumanlı havada Rosun, çisenin altında çimlere veya toprağa basarak yürümeyi özledim..Çaykara boğazında, Sultan Murat’ta Yankılayan kavalın sesini dinlemeyi ;Lahanayı ,kuymağı,kızdırmayı, turşuyu, Mısır ekmeğini yemeyi özledim.
Siz hiç yayık yaydınız mı? Ordan çıkan ayranı içip tere yağını yediniz mi? Veya süt olmuş daha bayatlamamış mısıri soyup suya atıp Koliva yaptınız mı? Yogurdu torbaya döküp süzme yoğurt elde ettiniz mi? Sırtınızda odun veya ot taşıdınız mı? veya Değirmene gidip mısır öğüttünüz mü? Değirmencilik yaptınız mı? Tırpanla Çayır kestiniz mi? Fındık toplayıp eve taşıdınız mı?

Zamanımızda evlerde şeker bulmak zordu. Olsa bile ambarda kilitli olurdu .. ya hastalık veyahutta misafir için kullanılırdı. Sadece mısır onundan ekmek yapardık.. buğdayı unundan ekmek yapmak lükstü.Arada bir Bayburttan buğday getirir onu öğütür un ve ekmek yapardık.. tatlı yemeği yedigimiz zaman kendimizi çok mutlu hissederdik.. hiç oyuncağımız olmadı.. sadece odundan binek arabaları yapardık. Paramız hiç olmazdı.. okula giderken bile Mendilin içine mısır ekmeği ve peynir koyarak giderdik, bunuda her zaman bulmak mümkün değildi.. rutin yemeğimiz çorba,kuymak, yoğurt, nadiren süt,lağana ve muhlamaydı.. Şimdilerde millet çocukların ağzına teperek yemek yediriyor.. zorla yumurta veriyor, zorla tatlı veriyor, zorla süt içiriyor,et yediriyor..Onlar bizim önümüze konsaydı acaba onlardan en küçük bir parça kalır mıydı? Hiçbir şey ihtiyacı olmayan maddi doygunluğa ulaşmış, yokluk görmemiş hiçbir zorlukla karşılaşmamış bir nesilden ne beklenirki? Laptopları dizlerin üstünde, akıllı telefonları ellerinde, kulaklıkları kulaklarında yangın olsa, İmdat dahi bağırsan,kapının zilini çalarsan dahi kapıyı bile açmazlar; Çünkü seni duymuyorlardır.

Akıllı telefonlarıyla selfie yani özçekim yapmak video kaydetmek, Her türlü oyunu oynamak her türlü bilgiye sahip olmak artık ellerinde..Ama bu aletlerinde zararlı olduklarını radyasyon yaydıklarını bilmemekteler. Özellikle gözler ve beyin üzerinde büyük etkileri var..Bumerang,Portre, ağır ve hızlı çekim varken bu nesil senin Siyah-beyaz çekilmiş fotoğrafların ile ilgilenir mi? Elbette ilgilenmez?

Bilgi ve teknoloji öyle bir çabuk değişiyor ki başımız döndü desek yeridir.. 1973 yılında Siyah-beyaz televizyon varken 1983 yılında ilk renkli televizyon STAR olarak açılmıştı.. Şimdi yüzlerce televizyon kanalı var. Önce akılsız telefonlar sonra akıllı telefonlar; bilgisayarlar laptoplar,biri birinden Forslu özel arabalar, pahalı arabalar, geniş ve dıştan giydirilmiş evler, villalar, arsalar Her şey var bir tek yok olan insanlık..

Her eti yemiyoruz.. Günaydın’dan veya cemil Usta’dan veya Marmara etten olacak diyoruz.. evimizde henüz eskimeyen koltukları sırf Moda’ya uysun diye komşununkine benzetmek için değiştiriyoruz.. Yemen’de Somali’de Sudan’da milyonlarca çocuk açıldıktan ölürken Bizler şan şöhret peşinde koşuyoruz.. yüzlerce takım elbise yüzlerce takım ayakkabı ve çanta taşıyoruz.. Ben şahsen bu düzenden bıktım..

Soğan ekmek yiyelim sağlıklı olalım komşumuz açken tok yatmayalım yardımsever olalım savurganlıkdan vazgeçelim.. Allah’ın suyu demeyelim suyu bile Ölçülü kullanalım..

Aksi taktirde bir gün bir virüs gelir hepsini elimizden alır gider..

ETİKETLER:
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

  1. Nizamettin alkan dedi ki:

    Çok güzel ve özel bir yazı olmuş hocam, yaşadıklarınızın bir kısmı hariç bende yaşadım. Teknoloji çok hızla ilerliyor buna uyum göstermek zorundayız. Çocuklarımızı bireysellikten kurtarmalıyız bunun da en önemli yolu onlara toplumsal çalışmalarda örnek olmak ve onların sosyalleşmesine destek olmaktır diye düşünüyorum.

  2. Ilyas NUHOĞLU, İzmir dedi ki:

    Sayın doktorum. Teşekkür ediyorum. Ben sizden 10 yıl daha önce zamandan geliyorum. Sizden biraz daha çileliydik. Ortaokul son snıfda yanyana iki sıra bitişik 90 kişilik sınıfta rahmetli İzzet Şahin’in ögrencileriydik. Öğretmen Okulu sınavında %95 başarı göstemiştik. Çileli bir hayatımız vardı. Ama çok mutluyduk. Yokluktan okumak zorundaydık. Üniversitede 5 kişi tek odada kirada kalıyoduk. Ama çok başarılıydık. Torunlarıma anlatıyorumda bana dede hikaye anlatıyorsun diyorlar. Diğer bütün değerlendirmelerine aynen katılıyorum. Ve de geçmiş günlerimi bana yaşattığınız size teşekkür rdiyorum.