Din, çok geniş ve neredeyse herkesin bir fikir beyan edebildiği, bilgeliğini alabildiğine sergileyebildiği bir alan. Çok yaygın bir kanaat vardır toplumda. “Üç konu vardır ki bu konuları herkes bilir” denilir. Bunlar da din, futbol ve sağlıktır. Hakikaten de öyledir. Futbol maçlarına herkesin bir yorumu, hastalıklara herkesin bir tedavi önerisi vardır. Çoğu zaman en derin âlimlerin cevaplamakta mütereddit olduğu konuları dini bilgisi yetersiz samimi Müslümanların tereddütsüz cevapladığına tanık olmak mümkündür. Bakıyorsunuz birisine dinle ilgili bir soru yöneltiliyor. O da başlıyor anlatmaya: İslam’da… diye başlayan cümlelerle bodoslama dalıyor konuya ve sorunun içerisinde saklı maksat ve tuzakları öngörmeden anlatıyor.
Özellikle televizyona çıkan her başörtülü adeta başını neden örttüğü konusunun dini referansını vermek, hatta 1400 yıllık fıkıh birikimini hatmetmiş olmak zorunda bırakılıyor. Bir insan sadece ve sadece başörtülü olarak kendisini Rabb’ine daha yakın hissedemez mi? Buna hakkı yok mudur? İslami ilimlerde ne kadar “tartışmalı” konu varsa bunların cevabını başını örtenler bilmek ve hatta vermek zorunda mıdır?
Bakıyorsunuz televizyon ekranlarında zaman zaman gündem olan başörtülülerden biri bir gazetecinin karşısında. Soru soranlar hep hesap sorar pozisyonda ve cevaplayan başörtülüler hep izah etmek, durumuna açıklık getirmek zorunda. Hâlbuki soruyu sorana neden o ceketi giydiğini, neden o şalı taktığını kimse sormuyor. Başını örten program süresince sıkıştırılıyor.
-Peki, İslam’da dört evliliğe ne dersin?
-Ya mirastan kadına bir, erkeğe iki hisse verilmesine?
-Erkeğin kadını dövebileceği ayeti?…
-İslam’da recim var mı?
Ig mıg!
-Peki, recim Kur’an da var mııı?
Başörtülüler de belki samimiler ancak yetersiz bilgilerine rağmen bu konuların âlimi gibi sorulan soruların hepsine yarım yamalak, sistematik olmayan, tutarlılığı yoklanmamış bilgileriyle cevap vermeye çalışıyorlar. Çalışıyorlar ama bazen işi daha da çıkmaza götürüyorlar.
Halbuki başını örten değerli kardeşim!
Bileceğin şudur ki: 1400 yılı aşkın bir süredir yeryüzünü nurlandıran İslam’a gönül veren mü’mine kadın modeli tarihin her döneminde başını örtmüştür. Kimse bu yüzyıla kadar bu konuyu sorgulamamıştır. Yani bu konuda tam anlamıyla bir icma söz konusudur. Son yüzyıl hariç tarihin hiçbir döneminde de başörtüsü tartışılmış değildir. İnanıyorum ki yüz yıl sonra tarihin bu dönemine bakanlar da acı bir tebessümle hatırlayacaklardır yaşadığınız sorunları. “1980-2015 yılları arasında 35 sene Türkiye’de kadınlar başlarını örtsün mü örtmesin mi tartışılmış” diye bir yerleriyle gülecekler yaşadığımız yüzyıla.
Müslüman kadının başörtülü olması durumu bütün İslam toplumlarında biline gelen bir şeydir. O bir kimliktir. Bir kalkandır ve en önemlisi bir otokontrol mekanizmasıdır. Bunun sorgulanması hakkı da kimsede yoktur. Senin söyleyeceğin budur.
İslam alanı ile ilgili müteşabih konulara gelince; eğer tutarlı bir açıklaman ve yeterli bilgin yoksa sorulan soruyu âlimine havale et. “Benim bu konuya cevap verecek düzeyde bilgim yok ama başımı örtmeye inancım var” de ve çık işin içinden.
Ne kendini ezdir ne de başörtünü…