ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon
Az Bulutlu
17°C
Trabzon
17°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
19°C
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Salı Parçalı Bulutlu
24°C
reklam

Gürkan Zengin: Tarık Bin Ziyad Gibi

Gürkan Zengin: Tarık Bin Ziyad Gibi
28.10.2009 11:10
A+
A-

Gürkan Zengin: Tarık Bin Ziyad Gibi 1

Tarık Bin Ziyad Gibi

İşte bir kez daha dış dinamik Türklerin kaderini çizmeye başladı. Bütün tarihi, coğrafyasının

başına ördüğü çoraplarla uğraşmakla geçen Türkiye bu kez coğrafyasının ona bahşettiği imkânlarla karşı karşıya. Coğrafyamız, kimi zaman kriz üreterek kimi zaman vizyon yaratarak kaderimizi belirliyor. Tanzimat Fermanı’nı ilân etmenin, NATO’ya girmenin, çok partili hayata geçişin arkasında hep dış dinamik faktörü vardı.

Tarih, Türkiye’ye geldiği bu kavşakta göz kırparak seçeceği yeni güzergâhı işaret ediyor. İran, Irak ve Suriye gibi komşularıyla ile sorunlarını çözmüş, Ermeni sorunu gibi tarihin sırtına yüklediği ağır yükleri atmaya başlamış, kendi bölgesiyle ekonomik ve sosyal entegrasyon süreçlerini başlatabilmiş bir Türkiye var. Dahası dünyanın tek süper gücü durumundaki Amerika ile Berlin Duvarı ve İkiz Kuleler’in yıkılmasından sonra ilkkez bölge sorunlarına bakışta ‘birliktelik’ gözleniyor. ‘Bakış birlikteliği’ var. Bazı Türk elitleri bunun farkında değil ama tarih Türkiye’nin lehine akıyor. Hem de çok uzun yıllar sonra ilk kez. Bu yönüyle Kürt sorununu çözmenin ‘barış’a bir şans verme’nin ötesinde boyutları var. Türkiye, tarihi ona biçtiği yeni rolleri üstlenebilmesi için Kürt sorununu aşmak zorunda. Dış dinamik, Türkiye’yi Kürt sorununu çözmeye zorluyor, onu çözmesini kolaylaştırıyor.
 
Kürt sorunu virajını dönebilmiş, bu sorunu aşabilmiş bir Türkiye’nin çok farklı bir Türkiye olacağı ortada. Kürt sorununu çözerek yoluna devam eden bir Türkiye, Ortadoğu-Kafkaslar-Balkanlar üçgeninde ‘düzen kurucu’ bir rol üstlenmeye başlayacaktır.

‘Dokuzuncu Kürt isyanı’nı bir şekilde sona erdirmek, hem ülkenin iç barışını tesis etmesi hem de terörle mücadeleye ayırdığı kaynakları –ki muazzam boyutlardadır- ekonomik ve sosyal kalkınmasına yönlendirebilmesi demektir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki gücünü katlayacaktır. Kimileri ise Türkiye’nin geldiği kavşağı bir ‘tarihi fırsat’ değil, ‘uçurumun kenarı’ olarak görüyor…

Süreçlerin devamını uçurumdan yuvarlanmak olarak değerlendiriyor. Türkiye ufkunu daraltan Soğuk Savaş tünellerinden çıkıyor. Güneş ışıklarını, ‘tünelin içinde üzerimize gelen trenin ışıkları’  zannetmek büyük bir gaflet. Öcalan’ın İmralı’da dört duvar arasındayken okuyabildiği bu tabloyu Türk siyasi elitlerinin görememesi hazindir. Türkiye, tarihin ona işaret ettiği yola girmiştir, bu yolun geri dönüşü de yoktur. Başbakan, DTP’lilerin dağdan inenleri karşılamalarındaki taşkınlıklarına kızarken, ‘başladığımız yere döneriz’ diyor. Dönemez. Türkiye bu süreci başlatırken Tarık Bin Ziyad gibi gemileri yakmıştır. Geri dönmek artık mümkün değildir. Erdoğan, sürecin tek sahibinin Türkiye olmadığını unutuyor galiba. Süreci yönetmek, sürecin kendisi kadar önemli. İlk günlerin heyecanından kamuoyuna yansıyanlara bakınca bu sürecin sosyal psikoloji ve medya ayaklarının iyi yönetilemediği görülüyor. Kamu diplomasisini yapamamak, medya ayağını hiç düşünmemek Türk devletinin temel mâlûliyetlerinden biri oldu hep. Nice haklı dava bu unsurların ihmal edilmesi yüzünden ya kaybedildi ya da gereğince savunulamadı.

Kürt açılımı da aynı riskle karşı karşıya görünüyor. Bu ‘açılım’ın bir medya ayağı planlamasının olmadığı anlaşılıyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, süreci başlatırken sayısız sivil toplum kuruluşuyla görüştü, onları dinledi, destek istedi. Ancak medyayla neredeyse hiç temas etmedi. Medya ile temas etmek Ankara temsilcileriyle sohbet toplantısı yapmak demek değildir. Her gün ve her gece milyonların evlerine giren ve girecek olan görüntüleri düşünmeden ‘açılım’ yapmak mümkün mü? Unutulmasın, Türkiye’nin tarihi dönüşümünin en hayati halkası Kürt sorununu aşmaktır. İnşaallah bu çabalar medya kazalarına kurban edilmez.
 
Gürkan Zengin

zengingurkan@gmail.com

Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.