Hoş Geldin Ya Şur-i Ramazan
Çocukluk günlerimize rastlayan ramazanlar, günlerimize ayrı bir ivme kazandırırdı. Ayrı neşesi vardı ramazan günlerinin. Ramazanda oynanan oyunların ayrı bir güzelliği, yenen yemeklerin, meyvelerin ayrı bir tadı vardı. Ramazanda çocuk olmak vardı…
***
Hocaya yemek sırası…
Köy halkı, güzel ibadet yapmamızı sağlayan hocaya en iyi yemekleriyle mahcup olmamaya çalışırdı.
***
Temcidi kalkmak vardı.
Kıyıp ta uyandırılamadığımızda savur yemeklerinden bizlere ayrılan kuymak, şekerli sirığtanın tadı bir başka olurdu.
Ramazanda daha önceleri her zaman ulaşamayacağımız birçok şeye daha kolay ulaşma imkânımız olurdu. Bu yüzden ramazan hatıralarımız neşe ve mutluluk doludur.
***
Sırf evden akşam müsaade alabilmek için “teravi”yi bahane ederek arkadaşlarımızla birlikte olmak… Teravi namazlarının öncesinde sonrasında yaptuğumuz aksiluklerun haddi hesabi yoktur. Meye hırsızlıkları, namazda kıkırdamalar, yanımızdaki arkadaşımızı güldürmek için yaptığımız türlü numaralar…
***
Elektriğin köyümüze henüz gelmediği günlerde ramazanların ayrı bir ışıltısı olurdu köyde. Hemen her evde bir lüks yanardı akşamları. Teraviye ellerde lüksler, elektriklerle gelinirdi. Yollar, evler cami bir başka şenlenirdi. Sanki içimizdeki aydınlık, mutluluktu bu ışıklar…
Camiye gelen lambalar ve elektrikler genelde caminin pencere kenarlarına, minbere yakın yerlere konarak her zamanki bildiğimiz cami de başka bir güzelliğe bürünürdü… Lükslere hava vurmak, havasını almak, namazın genelde “Amenerresulu” molasında yapılırdı. Bütün çocukların gözleri merakla bu işlemin yapıldığı noktaya yönelirdi.
***
Amenerresulu:
Allah uzun ömür versin sevgili Mahmut Akaç Hoca’nın emekleri çoktur üzerimizde… Beni ve birçok arkadaşımızı o okuttu. Ortanca oğlu Cemal abinin sesi çok güzeldi. Onun ezan ve “Amenerresulu” okuması bize ayrı bir tat, heves ve mutluluk verirdi. Yemek sonrası tatlı gibi gelirdi bizlere…
Çocukluğumuzda hemen hepimizin ezberlemesini hevesle arzu ettiği “Yasin”den sonra gelen en önemli Kur’an metniydi “Amenerresuli”. Amenerresulu’yu okumak hele de bunu camide kalabalığın içinde okumak herkesin harcı değildi. Bu işi başaranlara imrenirdik. Sesin ve ezberin güzel olması köyde büyük bir avantajdı…
Konuyla ilgili Mahmut kardeşimin bir hatırasını burada nakledeyim:
Hoca baş ve göz işaretiyle Mahmut kardeşime: “oku” komutunu verince sevgili Mahmut davudi sesiyle okumaya başlar. Biz arkadaşları okumasına imreniyor, heyecanlanıyor değişik bir korkuyla onu dinliyorduk. Derken Mahmut rebbena diye başlayan ayetleri okumaya gelince (buralar güzel okunabilecek ve okuyanın kendini güzel okuduğuna dair ispat edebileceği yerler olarak bilinirdi.) :
– Rebbenaaaa
Olmadı devamı gelmiyor. Bu durum önce herkes tarafından olağan bir durum olarak değerlendirildi. “Tamam, şimdi toparlar. Hoş ne oldi şaşurdi.” Ve herkesi haklı çıkaracak şekilde de Mahmut okumaya yeniden baştan alarak devam etti:
-Rebbbbbenaaaaaaaa
Aksiluk işte yine olmadı. Mahmut nefesinun yettuği kadar rebbenayı uzattı ama devamı bir türli aklına gelmiyor. Yanında bulunan bizler ve hoca müdahale edecek ama Mahmut her seferinde öyle bir giriş yapıyor: “tamam şimdi geri kalanını hatırlayıp devam edecek” diyoruz. Ve Mahmut yılmıyor, kimseye bırakmıyor ve kimseden yardım almıyor; cesaretle üçüncü kez deniyor:
-Rrrrreeebbbeeennaaaaaaaa
Her seferinde öncekinden daha güzel bir girişle okumaya çalışan ve geri kalan kısmını hatırlayabilmek için zaman kazanmaya uğraşan bunun için de “rebbena”yı nefesi yettiğince uzatmayı deneyen Mahmut kardeşim devamını bu kez de hatırlayamaz ve hocanın müdahalesine maruz kalır. Olsun dışarıda kendisini bu azim cesaretinden ötürü hararetle tebrik edip ve isminin yanına da “rebbena” ön takısını bir müddet kullanmayı uygun bulmuştuk: “Rebbena Mahmut”
***
Dört bir yana savrulmuş/dağılmış çocukluk hatıralarımızı büyük bir gayretle derlemeye çalışan site yöneticilerine teşekkür ederken,
Hoş geldin sömürgeleşen kalplerimize… Hoş Geldin Ya Şur-i Ramazan
Diyerek sevgi ve selamlarımı sunarım.