Çaykara imam Hatip Lisesi öğrencisi Büşra saygılı “İstiklal Marşı ve Akif” konulu kompozisyon yarışmasında Trabzon ikincisi oldu.
Trabzon Milli Eğitim müdürlüğü tarafından düzenlenen kompozisyon yarışmasında Çaykara İmam Hatip Lisesi 10. sınıf öğrencisi Büşra Saygılı’nın yazdığı kompozisyon Trabzon ikincisi oldu. İstiklal Marşımızın Kabulünün 90, Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 75. yılı dolayısıyla il genelindeki lise ve dengi okullar arasında düzenlenen yarışmada ikinci olan Büşra Saygılı ödülünü 12 Martta Trabzon Devlet Tiyatroları Haluk Ongan sahnesinde düzenlenecek törenle alacak.
Çaykara Gazetesi olarak milli şuurla donatılmış bu yavrumuzu ve onu yetiştiren Çaykara İmam Hatip Lisesi öğretmenlerini kutluyoruz.
BÜŞRA’YA İL İKİNCİLİĞİNİ GETİREN KOMPOZİSYON
KALEMLE GELEN BAĞIMSIZLIK
Okuduğumuz her şiirin bizi bir yerlere alıp götürdüğünü, kendi halimizde biriyken bizi harekete geçirdiğini hissetmişizdir. Duygularımız çarpışırken bir yol seçebildiğimizi, okuduğumuz bu şiirlerin bire bir bize hitap ettiğini fark etmişizdir. Mehmet Akif de böyle yapmış şiirlerinde okuyucuya seslenmiştir. Okuduğumuz her şiirinde bizi yeni ve güzel bir hayata götürecek yol göstermiştir.
Yeşeremeden kırılan tazecik umutların, damlamayı bekleyen her bir yağmur tanesinin duası vardı dilimizde ve gönlümüzde. Daha zihinlerde yokken ölümüz sessiz feryadı, ölümle yüz yüze kalmak vardı. Çaresizliklerini dile getirmeden ölen, Kelime-i Şahadet getirerek toprağa düşen Kınalı Hasanlarımız vardı. Zordu her şey, tüm bu işkencelere dayanmak zordu. İman dolu bir yürek, yürek isterdi hayatta kalabilmek, zorluklara göğüs geren cesaret isterdi. İşte o bütün bunları yaparak gözyaşının ıslattığı seccadeyle sarılmıştı hayata. Sabahın ilk ışıklarıyla matemleri yakıvermişti bir kuytuda. Umutsuzluklara yasak koymuştu, sapkınlıklara mezar kazmıştı kafasında. Her şeyi milleti ve milletinin refahı için yapan büyük bir şairdi. Şiirleriyle umut saçan usta bir öğüt vericiydi. Zorlukları yenmekti her şey, cehaleti yenebilmekteydi marifet ve güneşin gökyüzünde kaldığı kadar özgürdük her birimiz. Kayıp giden yıldızdaydı belki de istikbal. Rengini şehitlerimizin kanından alan bayraktı bağımsızlığımız. Ekilmiş biçilmiş topraktaydı bereket ve bağrına taş basan anadaydı yüreğimiz. Şu var ki bunlardan da önemlisi kaleminden damlayan mürekkepteydi kaderimiz. Yazmaktı tek çaremiz, dile getirmekti tüm yalanları. Türklüğün varlığını sürdürmek içindi her şey. Türk’üz diyebilmekti tüm onurumuz. Bunları düşünerek Akif, şiirlerini gözlerinden kan damlayıncaya kadar yazmıştı. Onun kalemindeydi bağımsızlık, zihnindeydi ona ters düşen isyankârlık. Susmaktaydı marifet, susupta yazabilmekteydi. Çaresiz gönüllere çare olmaktı tüm sözcükler. Hasta yüreklere ilaçtı yazdığı tüm şiirler.
Başına karalar bağladığı, gidenlerin ardından gözyaşı döktüğü ve ağıt yaktığı oldu analarımızın. İşte böyle bir şeydir Türklük. Gerektiğinde taş basabilmektir bağrına. Umutsuzluğu yok etmektir. İstikbalimizin farkındaysak öyle yaşar da göç ederiz ve şimdi hepimiz birer Akif’iz. Yazdığımızda kalemimizden kan damlatacak güçteyiz.