Atalarımız ne de güzel söylemiş. ‘Perşembe’nin gelişi çarşambadan belli olur’ diye. Bu atasözü Trabzonspor’un CSKA Moskova ile oynadığı maçın özetiydi. Süper Lig’de 6, Şampiyonlar Ligi’nde de iki karşılaşma olmak üzere toplam 8 maça çıkan bordo – mavili ekibin, en çok aksayan yeri defanstı. Bu bölgede yaşanan sıkıntıyı önceki yazılarımızda dile getirmiş, önlem alınmaması durumunda ise felaketin bizleri beklediğini dile getirmiştik.
Beklenen felaket dün akşam çok daha net bir şekilde ortaya çıktı. Egemen Korkmaz’ın gidişi defans bloğundaki dengeleri sarsmıştı. Bu futbolcunun yerine başka oyuncu alınmayınca, boşluğu bazı maçlarda Glowacki-Giray, bazı karşılaşmalarda da Giray-Mustafa Yumlu ikilisiyle giderilmeye çalışıldı. Ama bu iki varyasyonda bölgedeki aksaklığa çare olmadı. Özellikle ligin son sırasında bulunan Ankaragücü karşısında bile yenen iki gol ve verilen pozisyon çokluğu defans bloğunda alarm işaretleri veriyordu. Dünkü maç öncesinde de en çok merak edilen konu defanstaki oyuncuların göstereceği performanstı. Lig başından beri yaşadığımız endişe, bu maçta çok daha bariz şekilde ortaya çıktı.
Aslında Trabzonspor maça iyi başlamıştı. Oyunun ilk 20 dakikalık bölümünde rakibiyle başa baş mücadele etti. Hatta karşılaşmanın ilk önemli tehlikeli atağında da Halil çok net bir gol pozisyonunu değerlendirilemedi. Karşılaşmanın 29. dakikası maçın kırılma anıydı. Glowacki’nin golü ofsayt gerekçesiyle geçerli sayılmazken, pozisyonun devamı bordo – mavililerin kalesine gol olarak döndü. Ev sahibi ekibin en önemli silahları Wagner Love ve Doumbia, 5 Trabzonsporlu futbolcu arasında adeta elini kolunu sallayarak gole imza attı. Bu golden sonra Adrian ve Glowacki ile kornerlerden gelen toplarla değerlendirilemeyince karşılaşmanın ilk yarısı ev sahibi ekibin üstünlüğüyle sona erdi.
Teknik direktör Şenol Güneş, ilk 11’de sahaya sürdüğü Alanzinho’ya ancak 45 dakika dayanabildi. Sahada ne yaptığını bilen oyuncudan çok Moskova sokaklarında dolaşan bir Brezilyalı olarak göze çarpan Alanzinho, sergilediği oyun yapısıyla takıma katkı sağlayacağını beklemek hayalcilik olur. Yerine giren Pawel’de ikinci 45 dakikalık bölümde halefinin yolundan gitti ve onunda katkısını göremedik.
Trabzonspor, ikinci yarıda daha atak futbol oynama arzusu içerisinde bulunmak istedi. Fakat kendisinin yapması gereken kontratak futbolu ev sahibi ekip sahaya yansıttı. Defanstaki sıkıntı yenen ikinci ve üçüncü gollerde bir kez daha bariz şekilde ortaya çıktı. Bu bölgedeki sıkıntıyı dile getirirken, orta alandaki Colman’ın umursamaz oyunu, Zokora’nın kendine aşırı güveni farkın açılmasına neden oldu. Yapılan bu kadar transfer ve harcanan milyonlarca dolarlara rağmen Colman’ın bir alternatifinin kadroya katılmamasını anlamak mümkün değil. Bu futbolcu da alternatifsizliğin sefasını sürüyor!
Evet. Trabzonspor, hem lider, hem de bir üst tura çıkacak en avantajlı takım konumundayken gittiği Moskova’dan, farklı mağlubiyet ve avantajı kaybedilmiş şekilde evine döndü. Şampiyonlar Ligi’nde kazanmaya en yakın maçından farklı mağlup ayrılmakla her şey bitmiş değil. Bordo – mavili takım, 15 gün sonra Avni Aker’de oynayacağı rövanş maçında sahadan mutlak surette galibiyetle ayrılması gerekiyor. Aksi sonuç, bırakın Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tura çıkmayı, grubu üçüncü sırada tamamlayarak UEFA’ya gitme hayallerini de suya düşürür. Bu açıdan rövanş maçı Trabzonspor’un gruptaki geleceğini büyük oranda belirleyecektir.