ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
42,2098
EURO
48,9558
ALTIN
5.428,49
BIST
10.924,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon
Az Bulutlu
19°C
Trabzon
19°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Açık
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Çok Bulutlu
20°C
reklam

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri
07.11.2025 23:15
75
A+
A-

🌿 Araştırmacı Tarihçi – Yazar Yunus Mutlu’dan Anlamlı Bir Çalışma:
📖 “Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri”

1975 doğumlu, Çaykara – Çambaşı Mahallesi nüfusuna kayıtlı Araştırmacı Tarihçi – Yazar Yunus Mutlu, uzun yıllar tarih öğretmeni ve idareci olarak görev yaptı. Halen Arsin Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı olarak görevini sürdürüyor.

Bölgenin kültürel belleğine katkı sağlayan Yunus Mutlu, yeni çalışmasında Çaykara’nın unutulmuş kom kültürünü bilimsel bir bakışla ele alıyor.
“Kom”ların yalnızca geçmişin bir parçası değil, bugünün kimliğini anlamamıza yardımcı olan bir miras olduğunu vurguluyor.

🗣️ “Kom kültürünü, geçmişin sessiz tanığı olarak değil; geleceğe taşınması gereken bir değer olarak görüyorum.” Yunus Mutlu

Kom kavramsal olarak konaklamaya elverişli, düzlük manasına gelmektedir”[1]. Anadolu’nun birçok yerinde kullanılan bu kavram, kimi yerlerde “mezra” kimi yerlerde “mezire” olarak karşılık bulmuştur. Karadeniz bölgesinde ise yılın sadece belli zamanlarında ikamet edilen yerleşim yeri olarak köy ile yayla arasında kalan bir konum arz etmektedir. Bu yerleşim yerleri İfa ettiği vazife itibariyle Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Trabzon ve Çaykara’da da temelde hayvancılık amaçlı kullanılmaktaydı. Kom terimi bazı dilciler tarafından Çin, bazılarınca Moğol kökenli olarak gösterilmesine rağmen gerçekte öz Türkçe bir kavramdır[2].  Kom, Kuman adını çağrıştırmakla beraber, “yerleşime uygun yer” bağlamında, “konmak”, “kondu” terimleriyle oldukça uyumlu bir anlam bütünlüğü göstermektedir[3]. “Konmak” ve “Kondu” kavramlarının köken olarak Türkçe olduğu gerçeğinden hareketle, bu manayı “kom” terimi ile irtibatlandırdığımızda hem mana hem de ihtiva itibariyle Kıpçakça ile eşleştiğini görmek mümkündür[4].

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 1

Gerek Anadolu’da gerekse Karadeniz bölgesinde kom adlı yerleşim yerlerinin ortaya çıkması sosyoekonomik yaşam ve geçim şartlarının bir sonucudur. Anadolu’nun bazı yerlerinde (Erzurum Hınıs’ta olduğu gibi) sürekli kalınan yerleşim yeri iken, Karadeniz bölgesinde belli dönemlerde konaklanan yerleşim yeri olarak karşımıza çıkmaktadır. Komların kuruluş tarihleri yazımıza konu olan Çaykara coğrafyasında oldukça eskilere kadar gider. Yerleşimini Haldızen, Karakaya, Soğanlı Dağlarından başlayarak, Solaklı ve Baltacı Vadisine doğru kaydıran Çaykara, zaman içerisinde hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan (köylerden) yukarıya doğru kom yerleşimlerini vücuda getirmişti[5]. Bu şekilde köy ile yayla arasında yarı göçebe hayatın ve hayvancılığın en önemli destekleyici unsuru olan “kom” (mezire/mezra) yerleşkeleri ortaya çıkmış oldu. İnsanlar buraları yılın, biri ilkbahar diğeri sonbahar olmak üzere iki döneminde, yaklaşık birer aylık sürelerde aktif olarak kullanırlardı. Bir de bu dönemlerin haricinde, ağustos ayının sonlarından itibaren “çayırcılık” denen dönemde çayırın büyüklüğü ve hava şartlarının durumuna göre on günden bir aya kadar hava durumunun özelliğine göre ot işlerini görmek amacıyla burada kalınırdı.

Kom yerleşkelerinde evler doğayla uyumlu ve coğrafyanın getirmesi muhtemel risklere karşı oldukça korunaklı olarak inşa edilmişti. Bu evlerin ana malzemesi yakın çevreden temin edilebilen taş ile keresteden sağlanırdı. Evler genelde 30,35 metre kare büyüklüğünde olup, alt kısımları ahır, üst kısımları otluk ve oturma alanı olarak kullanılmaktaydı. Arazi eğimi fazla olduğundan bu yerlerde evlerin önemli bir kısmının toprağa yaslanarak, adeta gömülerek inşa ediği görülür. Bu mimarı stil coğrafyanın insanlara dayattığı bir durum olmakla, evlerin hem sıcak hem de fırtınaya karşı korunaklı olmasını sağlamış olurdu. Evlerin alt kısımları yanlardan ve arka taraftan taş duvarla, aşağı kısımları yığma tahtalarla çevrelenirdi. Üst katlar ahşap döşeme ile ahırdan ayrılıp, istisna olmakla beraber toprağa yaslı yukarı kısımlar taş, diğer kenar ve iç oda duvarları ahşaptan boğaz ve yığma sistemiyle kilitlenerek inşa edilirdi. Üst katlar genelde dar bir antre, bir yaşam alanı bir de otluktan oluşmaktaydı. Üst kat ile çatı arasında genelde bir üst tavan bulunmazdı. Evlerin çatıları kalite durumuna göre yerinde yoğurulan ve pişirilen toprak kiremidiyle kaplanırdı. Komlar köy yayla arası, orta kuşak denilen coğrafyada yer aldığından olduğundan, yağmurlu gün sayısı oldukça fazla olmaktaydı. Bundan dolayı çatılarda hartoma denen kaplama nadir olarak kullanılırdı. Yakın zamanlarda saç teknolojisinin bölgeye girmesiyle çatılar saçla örtülmeye başlanmıştır. Şiddetli rüzgarın çatıları kaldırma riskine karşı ise çatılara yüklü miktarda taş dizilirdi.

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 2

Bu ev tiplerinin dışında “paçiha” denilen ve ahırla yaşam alanını taş ya da tahta duvarla ayıran kom evleri bulunmaktaydı. Buralarda da diğerleriyle aynı tür inşa malzemeleri kullanılmakta olup, bu evler mimari olarak bir tarafından insanların giriş yaptıkları ve insanların yaşam alanlarını oluşturan oda ile diğer kapıdan hayvanların giriş yaptıkları ahırdan oluşmaktaydı. Bu tür evler eğimi fazla olan yerlerde toprak ve çimenle imtizaç halinde farklı bir görüntü ile adeta kamufle olurlardı.

Anadolu’nun birçok kom yerleşkeleri genelde buraları kuranların isimleri ya da lakaplarına göre adlandırılmışken[6] Çaykara yöresinde ise arazi ve coğrafi özelliklerine göre isimlendirilmişti. Örneğin Çambaşı, Taşlıgedik Mahalleleri mevkiinde Kamenoraş, yanmış, kavruk ya da zavallı dağ; lustra, parlak, aydınlık, düzgün yer; Vihalkaya, Domerostebuka, düzgün pürüzsüz yer; Köhiler, az güneş alan, kuzeye bakan;  Kırmalar, taşlık, yayaların geçişi bile zor olan yer;  Taşkıran’da, Manomat, anasının gözü, Delayşe, Muşiya, ayak, Vasilaç, gün batan,  Kuguro, eğri büğrü, Aytekale gibi yerleşimler sayılabilir. Ayrıca Uzungöl taraflarında Ceylanbayırı, sıcak bölge olduğu ve fazlaca ceylan türü yetiştiği için önceden Şehit komları denilen sonradan Ğoncilonar, Şalgam meziresi denilen yerde, turp gibi bir meyve yetiştiği ve ondan şalgam suyu yapıldığından; Şahinkaya Mahallesi taraflarında ifterodi, çok fazla ifteri otu yetiştiği için Kazankıran, suyu çok soğuk olduğundan kazan katlatan; Holaysa Yeşilalan Mahallesi taraflarında, Alabaffer, yerleşime uygun düzgün yer, Huşormi, Huşo Irmağı, Ancumah, Alekodormi, eşek ırmağı, Kuri, odun kütüğü, Belekaniyo, yontulmuş gibi Kuniya, beşik, Hovoz, Çişonodo, kar yağışlı, Tribodamo, üç ırmak, Rakindoliso, Evoşka, otlaklı; Lifor ırmağı, taze otlaklı ırmak, Kufokaya, kuytu ya da sağır taş; Filartaşı, yapraklı taş, Çilaz, vadi; Huşo Mahallesinde Kundika, küçük kom; Zelega, Taşören taraflarında Şimaliyoz, Arapça kuzey; Limnni taraflarında, Kamara, çokça komar bitkisi yetiştiğinden; Baçiha, basık, alçak yer; Eğridere taraflarında Kalusa, iyi su manalarında Fotinos, Kabataş taraflarında Kervan, Traptormi, dar kapan ırmak, Akdoğan’da Şimaziyas, yağmurlu gibi yön, yöredeki yerleşimini tarif edecek su kaynağı, taş, bitki örtüsü ile diğer coğrafi özelliklerine göre bu isimlerin verildiği görülmektedir.

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 3

Çaykara yöresindeki komlar köy ile yayla arasında dağların yerleşime elverişli yamaç ve tepelerine konuşlanmış yerleşim yerlerinden oluşmaktaydı. Bu mekânlar daha çok ot üretimi gerçekleştirmek ve hayvanları otlatmak amacıyla kullanılmaktaydı.  Bu arazilerin bir kısmı tapulu olmakla beraber genişçe bir alan ise mera vasfı taşımaktaydı. Buralara köylerden mayıs ayı başları gibi hayvanlarla göç eden insanlar burada bir ay kadar kaldıktan sonra otlatılan çimenlerin gübreleme ve temizleme işlemini yaptıktan sonra yaylaya çıkarlardı.  Ağustos ayı sonlarına kadar yetişmesi beklenen ot ve çayırlara hiçbir şekilde hayvan sokulmazdı. Zaten komlardan haziranın ilk haftasından itibaren aynı tarihte göç edilmesinin mantığında yatan gerekçelerden birisi kom çayırlarını korumaktı. Dolayısıyla insanların yayla çıkımından itibaren ne büyük baş ne de küçükbaş hayvanlar kom çayırlarına sokulmazdı. Ayrıca küçükbaş hayvanların insanların komlarda oldukları zaman zarfında büyükbaş hayvanların otlakların otlak alanlarına girmelerine izin verilmezdi. Bu şekilde yetişmesine özen gösterilen çayırlar (ot) “çayırcılık” mevsimi olan ağustos ayı sonlarında biçilir, kurutulur ve kışın hayvan yiyeceği olarak köye taşınırdı. Yayla sezonu tamamlayan insanlar tekrar komlara göç ederler bir, bir buçuk ay burada kaldıktan sonra kışlamak üzere köylere inerlerdi.

Çaykara’da tarla ekme işleri tamamlandıktan sonra mayıs ayı başlarında insanlar komlara göç etmeye başlarlardı. İnsanlar göç etmeden önce günübirlik olarak birkaç kez komlara eşya, yiyecek ve diğer birtakım ihtiyaç malzemeleri getirerek kom yaşamına hazırlık yaparlardı. Bu hazırlıklardan bir diğeri de beş altı ay ahırda kısıtlı bir ortamında kalan ineklerin birkaç kez dışarıya çıkarılıp, koşturularak hamlıklarının giderilmesiydi. Uzun zamandan sonra dışarı çıkarılan inekler önlerine bakmadan adeta ayakları yere değmeden İlkbaharın coşkusunu yaşarcasına kendilerini çayıra salardı. Kom yolculuğu için köyden hareket vakti kararlaştırıldığında erken kalkılır, inekler yedirilir ve dışarı çıkarılırdı. Ev halkından birisi hızlı bir şekilde inek bağlarını bahfilerden[7] çözer ve herhangi birisinin yüküne ilave ederek yolculuğa başlanırdı. Yolculuk oldukça eğimli ve dar patika yollarından yaklaşık olarak iki üç saat sürerdi. Bazı komların mesafe durumuna göre bu süre daha fazla ya da az olabilirdi.  İneklerin önünde ev halkından birisi sırtında kırk elli kiloluk yük altında eline almış olduğu bir iki dilim ekmekle inekleri yola sokmaya, arkadan gelen birisi de sırtındaki yük eşliğinde inekleri sürerek, yolculuk başlamış olurdu. Yolculuk sırasında özellikle bazı açık alanlarda ineklerin sağa sola kaçışları olduğundan onları toparlamak oldukça yorucu olabilmekteydi. Yolun belli bir noktasına, arazisi düzgün olan yerlere ulaşıldığında sırtta taşınan ot yere serilerek ineklere yedirilir, hem insanlar hem de hayvanlar dinlenmiş olurdu. Bu şekilde komlara ulaşan insanlar bir ay kadar kalacakları kom evlerini şenlendirmeye başlardı. Ahırlar düzenlenir, ineklerin yatacakları yere yaprak serilir, inek bağları banfiye bağlanarak hayvanlar için hazır hale getirilirdi.  Buradaki evler insanların asgari düzeyde yaşayabilecekleri ölçekte olsa da insanlar hayat şartları gereği her gün burada kalmazlardı. Köye ot, odun taşımak ve köyde bazı işleri yapmak amacıyla ikindi vaktinden, inekler ahıra sokulduktan, sağılıp, yedirildikten sonra köye inilir ve sabah tekrar koma çıkılırdı.  Her gidiş ve dönüş ortalama 2 saat civarında sürüp, her iki durumda da yük altında gerçekleşirdi.

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 4

Gerek yaz başı gerekse sonbaharda komda kalınan bu süreler “komculuk” olarak adlandırılırdı. Peki ilkbahardaki komculukta bir gün nasıl geçerdi? Eğer insanlar akşamı köyde geçirdi iseler köyden saat beş, beş buçukta yola çıkar ve hızlıca koma ulaşmaya çalışırdı. İlk iş ahıra giderek ineklerin yedirilmesi akabinde sağılması ile başlar ve ineklerin otlamaya çıkarılmasıyla devam ederdi. Sonrasında sağılan süt, süt makinesine vurulur ve sütle kaymak ayrıştırılırdı. Makineye süt çekmek genelde çocukların işiydi. Kahvaltıdan sonra, ahırın temizliği yapılır ve diğer işlere geçilirdi. Komlarda yayla kültüründe olduğu gibi ineklerin bir yerde toplanarak çobana teslim edilmesi söz konusu olmadığından her hane sahibi kendi ineklerini gözetlemek zorundaydı. Özellikle sisin çöktüğü zamanlarda yabani hayvan riski artacağından ineklere daha yakından eşlik etmek gerekirdi. Haylamak[8], bağırmak, çağırmak, ıslık çalmak bu işin ayrılmaz bir parçası, varlığın izhar edilmesiydi. İlkbahar soğuğunun keskin etkisini hisseden insanlar bir yerde ateş yakarak hem ısınır hem de ateş ve duman sayesinde yabani hayvanları bulundukları yerden uzak tutmaya çalışırdı. Ayrıca inekler gözetlenirken etraftan evde yakacak odun hazırlamak da ihmal edilmezdi. Havanın açık olduğu veya görüş mesafesinin elverdiği zamanlarda bir taraftan da evde yapılacak işler yapılırdı. Örneğin odun yapmak, makiye vurulan süt (plastura[9]) altı yedi günde bir toplandığı kazanda kaynatılarak peynir yapılır, bakracı dolduran kaymak yayıklanırdı.  Yani her an bir şeylerle meşgul olmayı, üretmeyi ve kontrol etmeyi gerektirmekteydi. Her yer ve zamanda boş durmak söz konusu değildi. Çocuklardan bağımsız olmayan bu tempo onlara farkında olmadan iş disiplini ve sorumluluk duygusu kazandırmış olurdu. Akşama yakın bir saatte inekler ya kendileri gelir ya da sahipleri tarafından eve getirilerek ahıra sokulurdu.  Sonrasında yedirilip, sağılır ve diğer rutin işler gerçekleştirilirdi.  Hava karardıktan sonra eğer kom evinde kalınacaksa kapılar kapanır ve fıskiye lambası yakılarak ev içerisindeki diğer işler yapılırdı. Her hanenin kendi arazisine inşa edilen bu küçük kom evleri diğer hanelerden de oldukça uzakta kalmaktaydı. Genelde dağlık ve geniş bir arazi olduğundan evler de birbirine uzaktı. Gecenin sessizliği çökünce evler arasındaki mesafeler de açılır gibiydi. Özellikle yalnız kalan kişilerin sessizliğe gömülen bu ortamda her çıtırtıya bir anlam vermesi kaçınılmazdı.  Sessizliğin yaydığı sese pür dikkat kesilen insanlar, ortamı daha esrarengiz bir hale sokardı. O anlarda ahırdan gelen inek hareketleri yaşamın destekçisi olarak sessizliğe bir umut olurdu.

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 5

Rutininde devam eden yaz başı komculuğu yaylaya çıkım zamanı yaklaşmaya başlayınca başka işleri ortaya çıkarırdı. Çayırın yabani otlarının (lapaza[10] vb.) kazma ile koparılması, taş ve çakılların toplanarak temizlenmesi bu işlerden bazısı idi. Yayla çıkım vakti daha da yaklaşınca inek gübresi insan sırtında taşınır ve çıkımdan bir gün önce bir tırmık yardımıyla çayıra serilirdi. Komlarda geniş çaplı tarımsal faaliyetler yapılmamakla beraber,  güz dönemine hazırlık amaçlı lahana, marul gibi bazı sebzeler dikilirdi. Bu iş ineklerin çimende yayıldığı dönemde bunları yeme riskine karşı yaylaya çıkılmadan bir gün önce akşamüzeri gerçekleştirilirdi.

Yaylaya çıkıldıktan ağustos ayı sonuna kadar pek uğranılmayan komlar yaz yağmuru ve güneşiyle yetişen otuyla güz mevsimini beklerdi. Sade, küçük ve ahşap kom evleri de doğanın tüm görkemli yeşilliği içerisinde yeşille imtizaç ederek adeta kamufle olurdu.  Sadeliğin, sessizliğin içerisinden yaylaya gidip gelenlerin uzaktan da olsa göz attığı bu resim; sesi, dokusu, kokusu, rengi ve ahengiyle tarif edilemez bir kompozisyon içerisinde bu anları yaşayanların hafızalardaki yerini korumaya devam etmektedir. Vakit geçip, yayla çayırları biçildikten sonra sıra kom çayırlarının biçilmesine gelirdi. Ağustos ayı sonlarında, havaların güneşli olduğu günlerde komlara inilir ve biçme işlerine başlanırdı. Tüm otantikliğiyle insanları karşılayan komlar, insanların içerisine bir heyecan salar, firaktan visale bir buluşma neşesi oluştururdu. Her haneden yükselen örs ve çekiç sesleri dört aya yakın bir süre sessizliğe terkedilen komları şenlendirirdi. Saniyelerle yarışırcasına örs ve çekiç arasında hızlıca dövülen tırpanlarla bir an evvel ot biçimine başlanarak iyi hava değerlendirilmek istenirdi. Birbirine uzak olmasına rağmen her evden yükselen tırpan dövme sesleri sanki bir yarışın başladığını duyurur gibiydi. Aslında bir rekabet olmamakla beraber öncelik güneşin değerlendirilerek, otun bir an önce kurutulmasını sağlamaktı. Gerçi insanlar kimin ne kadar iş yaptığını kontrol etmekten de geri durmazdı. İyi bir havada diğer tüm işler askıya alınırdı. Bütün temel ihtiyaçlar hızlıca karşılanırdı. Yemekler bile en kısa zamanda hazırlanır ve çabucak yenirdi. Öncelikle kom evinin (komoloyira) etrafındaki otlar hızlıca kesilir ve açılırdı. Sonrasında ana çayırın kesilmesine geçilirdi. Bu dönemlerde dinlenmek yok gibiydi. Olsa da çok kısa zaman dilimlerini içerirdi. Hatta dört beş dakikada bir tırpan bilemek, iki üç saate bir tırpan dövmek bile mola sürecine dahildi. İşlerin zorluğuna rağmen insanların neşesi, haylamalarına, ıslık seslerine yansıyarak ayrı bir sinerji meydana getirirdi. Çayırcılık süresi hava şartlarına ve çayırların büyüklüğüne göre değişirdi. Havaların güneşli olduğu zamanlarda hem ot biçilmesi hem de kurutulması işleri aynı anda görülürdü. Genelde öğleden sonrasına kadar biçilir, biçerken otlar serilir ve akşamüzeri, marifetli ustaların elinden çıkan ahşap tırmıklarla toplanır, kumullanırdı[11]. Ertesi gün kuruyan otlar, yine ottan yapılan bağlarla hurças[12] edilip bağlanır ve köye taşınmak üzere kom evinde istif edilirdi.  Havaların bozuk olduğu zamanlarda da durmak yoktu. Bu havalarda kutsi denilen zayıf otlar biçilir güneşli havalarda kurutulmaya hazır hale getirilirdi. Üstten çisesinin alttan ıslak otların sırıl sıklam etmesine rağmen işin zorluğundan terlemek bile kaçınılmazdı. Kom arazileri genelde dik olduğundan ıslak zemine kara lastiği tutturup maharet gerektiren bir durumdu. Buna rağmen ağaçlardan gelen yağmur ve sisten dolayı görüş imkânı olmamasına rağmen diğer çayır biçenlerin tırpan tövme ve bileme sesleri iş motivasyonu sağlayarak kader birlikteliğini pekiştirmekteydi. Bu ot (kutsi) biçimi otun kısa ve seyrek olmasından güneşli havalarda tırpanın tutma olasılığı düştüğünden ve verimsiz olduğundan bozuk havalarda gerçekleştirilirdi. Geniş alanı kaplamasına rağmen saatlerce gerçekleştirilen biçme işlemi sonunda aynı ölçekte bir ot yekûnu meydana gelmezdi. Buna rağmen buraların biçilmeden terk edilmesi mümkün değildi. Gerek bu ot türü gerekse taşlık, çalılık alanlardaki “oraklık” denilen yerler biçilir ve kurutulan otlar güzün ineklere yedirilmek üzere kom evinde istiflenirdi. Bu alanların biçilmesi neredeyse ana çayır kadar zaman alırdı. Sonuç olarak ise bu işlerden geride kalan ve zihinlerde yankılanan sis içinde ve yağmur altındaki tırpan bileme, biçme ve ağaçlardan gelen yağmur seslerinin birbirine karışarak meydana gelen senkronize bir hatıra olsa gerek. Yaşayanların belki bir daha yad etmedikleri, yaşamayanların ise hayal bile edemeyeceği rengi, kokusu ve sesi tarif edilemez yaşantılar…

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 6

Çayırcılık zamanında kom evinde bir gece nasıl geçerdi. Eğer dışarıda kurumuş ot varsa zaman kazanmak ve yarınki işlerden tasarruf etmek amacıyla akşamdan sonra da çalışırdı. Özellikle ay ışığının olduğu dönemlerde otlar hurças edilerek yük olmaya hazır hale getirilirdi. Bazı komlarda akşamdan sonra ay ışığı altında ya da lüks ışığı eşliğinde ot biçme de gerçekleştirilirdi. Aslında tüm gün çalışan insanlar yorgun olmalarına rağmen ertesi gün için güneşten daha fazla istifade edebilmek amacıyla bu şekilde bir yol tutarlardı. Belli bir süre çalışıldıktan sonra eve geçilir, lamba ve soba yakılarak yatma hazırlıkları gerçekleştirilirdi. Kom evleri köylere göre konforun daha düşük olduğu yerlerdi. Ailelerin ekonomik durumlarına göre bazısı singer, bazısı yün bazısı da ot yığınları ya da mısır hoşotlarından[13] yapılma yataklarda yatar, sabahlardı. Sabah ise yine güneş doğmadan önce kalkılır, tırpanlar dövülür ve ot biçmeye gidilirdi. Havaların yağmurlu olduğu dönemlerde iş durumuna göre gün boyu çalışan insanlar işleri bittikten sonra evlerine geçer üstleri başlarını kuruturlardı. Böyle bir yorgunluğun ardından soba ateşinin ısıttığı oda ortamında sobanın arkasında birazcık kestirmek olmazsa olmaz keyiflerdendi.

Unutulandan Bilinmeyene: Çaykara’daki Komculuk Faaliyetleri 7

Çayırlar biçildikten sonra kom evlerine toplanan ot, şelek denilen ot bağlama yöntemine göre ortama kırk elli kiloluk yükler haline getirilir ve insan sırtında, kışlık için köy evlerine istiflenirdi. Yaklaşık iki saatlik yaya yolunda taşınan yükler için çoğu zaman imece düzenlenir ve işin zor kısmı atlatılırdı. Araba yollarının komlara ulaşması ile yolun olduğu yerlere kadar yine insan sırtında taşınan yükler kamyonlarla köye indirilir ve otluklara yığılırdı.

Yayla sezonu bittikten sonra insanlar bu kez inekleriyle bir, bir buçuk ay kalacakları komlara güzlemek üzere göç ederlerdi. Bu sırada yaz başı komdan yaylaya taşıdıkları temel kullanım malzemeleri olan leğen, lenger, yayık, yatak, süt makinesi gibi eşyaları tekrar koma indirirlerdi. İlkbahardan farklı olarak sonbaharın sararttığı yapraklar ineklerin altlarına serilmek üzere toplanır bir kısmı ahırın bir kenarına istiflenirdi. Çayırcılıktan arda kalma oraklık yerler biçilir ve yeşil yeşil ineklere yedirilirdi. Bu sıralarda yine yaz başına hazırlık amaçlı odun yapılır ve kom etrafına yığılırdı. Havaların iyice soğumaya başlaması, bazen de kar yağması sonucu komlardan da köye göç etme vakti gelmiş olurdu. Kom evlerinde yaz başında ineklere yedirebilecek kadar ot ve bazı kap kaçaklar bırakılır, bacalar, kapılar kapatılır ve köye inilirdi.

Elli yaşa kadar olan birçok kişinin yakinen yaşadığı bu yorucu süreçler, yorgunlukla beraber birçok hatırayı da geride bırakmış oldu. Bu yaşam biçimleri yaşlı, genç, çocuk ayırt etmeden herkese bir şekilde etki ederek mutlaka bir takım özellikler kazandırmıştı. Örneğin hafta sonları okula gitmeyen çocukların ilk gidecekleri yerler komlar olurdu. İneklerin peşinden gider makineye sütü çeker, odun yapar ve taşırdı. Hatta yaşı biraz daha olgun olanlar komculuğun tüm yükünü cumartesi ve pazar günleri devir alarak yetişkinlerin yaptıkları işleri yaparlardı. Pazar günü akşam sırtlarına aldıkları ot ya da odun yüküyle köye inerler ve ertesi günün okul hazırlıklarını yaparlardı. Çaykaralıların işlerine sadık ve disiplinli olmaları gibi genel bir özellikleri varsa bunun nedenlerinden birisi bu yaşam biçiminin dayattığı sorumluluğun etkisi olsa gerek. İnsanların gelir ve geçim kaynakları ile ekonomik yaşam standartlarının birbirine denk olduğu o dönemlerde, insanların birbirlerine oldukça yakın olmaları kaçınılmazdı. Kimisinin gaz yağı, kimisinin unu, kimisinin otu bittiğinde diğerinden almak durumunda kalırdı. Kişiler arasında yer yer anlaşmazlıklar, küskünlükler olsa da imkânların zorluğu ve telafi alternatifinin olmadığı “ihtiyaçlılık” hali barışmak için bir vesile olurdu. Yaylarda olduğu gibi komlarda da farklı köylerden insanlar birbirleriyle tanışır ve kader birliği ederlerdi. Buralarda kurulan samimiyet buraların diğer yerleşim yerlerinden daha tenha olmasından daha derinden yaşanırdı. Paylaşılan ortak yaşam alanları, birisinin evinde beraberce yenilen turşu, içilen tek dem çay geleceğin sağlam ve sarsılmaz dostluklarının temelini oluşturmuş olurdu. Köyden koma gelenlerin getirdikleri üç beş yaban armudu burada kalanlarla paylaşılır, kom evinin gölgesinde kısa da olsa bir sohbet ortamı için vesile olurdu. İneklerin beklenmesi sırasında, altında oturulan bir ağacın kurumuş yaprakları üzerinde tutuşulan sohbet, hayallere umut ile geleceğin senaryosunun kurgulandığı yerler olurdu. İnsanların işlerinden dolayı zaman zaman birbirlerine emanet ettikleri ineklerinin bakımı, yardımlaşma ve dayanışmanın küçük ama kavi temellerine ayrı bir sayfa olarak eklenerek bu günlere kadar ulaşmış olmaktaydı.

Tarihin arka sayfalarında yer alan, yaşanmış olmasına rağmen, dimağlarda bir hayal gibi yer edinen komculuk artık tamamen terk edilme noktasına gelmiştir. Küçük evlerinde sınırsız hayatları ve hayalleri barındıran bu yaşanmışlıklar, şimdilerde fiziki yapıları ve tanıklarıyla beraber toprakla buluşmanın vaktini bekler olmuştur. Kimisi viran olmuş, kimisi virane eşiğine gelmiş olan kom evleri son kirişine, tahtasına kadar tarihe tanıklık etmeye direnmektedirler. Şimdilerde sıkışan dünyanın hengamesinden uzaklaşarak, doğanın sessizliğini bu ortamda yaşamaya heves eden bazı insanlar ise farklı kurgularla suni birtakım hatıralar oluştursa gerekler. Zira hayvanı, gaz lambası, isi, sisi, çayırı, çayırcılığı olmayan; rüzgarı, soğuğu tahtaların arasından içeride hissettirmeyen bir kom, gerçek komculuk olmasa gerek.


Dipnotlar

  1. Orçun ÜNAL, Klasik ve Orta Moğolca Söz Varlığında Türkçe Kökenli Kelimeler, JOTS, Cilt 3, Sayı 2, 2019, s. 589-615.
  2. Alimcan İNAYET, Türkçede Çince Kaynaklı Gösterilen Bazı Kelimeler Üzerine, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı 7, 1999.
  3. Yunus MUTLU, Çaykara Yöresi Çaykara Rumcası ile Arkaik Anadolu Türkçesi ve Türk Kültürü Ekseninde Etnisite Algısı, Tarih ve Gelecek Dergisi, Mart 2025, Cilt 11, Sayı 1.
  4. Hakan AYDEMİR, “Macaristan Kuman-Kıpçaklarından Kalan Bir Sayışmaca Üzerine Dilbilimsel Açıklamalar”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları, VII. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri, 2020.
  5. Fikret TURAN, Eski Türkçede Yerleşim ve Coğrafya Terimleri, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 2012, s. 211-230.
  6. Şinasi TEKİN, Orta Asya Türk Kültüründe Konar-Göçer Yerleşim Biçimleri, Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, 1985, s. 77-98.
  7. Ahmet B. ERCİLASUN, Kıpçak Türkçesi Üzerine Notlar, Türk Dili Dergisi, Cilt 78, 1999, s. 35-46.
  8. Mehmet AKALIN, Karadeniz Bölgesi Ağızlarında Eski Türkçe Unsurlar, Türklük Bilimi Araştırmaları, 2008, s. 145-160.
  9. Necati DEMİR, Doğu Karadeniz’de Geleneksel Hayvancılık ve Yaylacılık Faaliyetleri, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2010, s. 87-108.
  10. İsmail DOĞAN, Anadolu’da Kom, Mezra ve Yayla Yerleşimleri Üzerine Bir Değerlendirme, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2015, s. 233-252.
  11. İsmail ÖZKAN, Trabzon ve Çaykara Yöresinde Geleneksel Kırsal Mimari, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2014, s. 95-118.
  12. Ömer DEMİRBAŞ, Çaykara’da Yayla ve Kom Kültürü, Trabzon Kültür Envanteri, Trabzon Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2018, s. 301-322.
  13. Mahmut R. ŞİMŞEK, Karadeniz Bölgesi’nde Tarımsal Üretim ve Çayırcılık Faaliyetlerinin Sosyo-Kültürel Etkileri, Türk Coğrafya Dergisi, 2021, s. 59-82.

🌿 Diğer Yazıları

Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.