Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysun Gümüş, Üzungöl’ün bilinçsizce tahrip edilip yapay bir süs havuzuna dönüştüğünü söyledi.
Trabzon’un ve Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Uzungöl’e gelen turist sayısında her yıl artış yaşanırken, gül çevresindeki yapılaşmada dikkat çekiyor. Zaman zaman yetkililerden, yapılaşma konusunda uyarılar gelse de, bu konuda ciddi yaptırım uygulanmadığı gözleniyor.
En son olarak Uzungöl’de su içinde ve çevresinde yapılan bilimsel araştırmalar korkunç gerçeği bir kez daha ortaya çıkardı.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Aysun Gümüş, bölgeye turist gelsin diye bilinçsizce ve kontrolsüz yapılan çalışmaların doğal güzellikleri tahrip ettiğini belirtti. Gümüş, ” Uzungöl, yaklaşık 20 yıl önce ülkemizin eşi az bulunur bir doğa parçası konumundaydı. Gölü, dar bir vadi ağzının alüvyon birikimi ile kapanması ve doğal bir set meydana getirmesi ile çukur havzada toplanan sular oluşturdu. Bizim bu doğal su ekosistemini tahrip etmemiz ise sadece 15-20 yılımızı aldı.” dedi.
Tahribatın önce Uzungöl’e giden yol inşaatı ile başladığını ifade eden Gümüş, “Buraya ulaşmak isteyen gezginler, turistler, yöre halkının göle daha konforlu ve daha kısa sürede gelmeleri sağlandı. Daha büyük araçlar için yol genişletildi. Uzungöl’ün kendisi kadar büyüleyici olan bu yol güzergahı, döndüğünüz her virajda farklı farklı olmak üzere Karadeniz’in doyumsuz, bakir güzelliklerini defalarca sunmaktaydı. Yolu genişletmek adına yapılan istinat duvarları o yeşil örtüyü betonladı, yolun kenarında bir akarsuyun olduğunu görmenizi bile imkansız hale getirdi. Uzungöl, tamamen asfaltlanmış, betonlanmış, Göle giren su kaynağının bile kanallarla kontrol altına alındığı bir süs havuzuna dönüştürüldü.” diye konuştu.
Bir gölün en hayati bölgesinin kıyısal alanı olduğuna değinen Gümüş, “Kenardan başlayarak gittikçe derinleşen ama tüm göl çevresinde köklü bitkilerin (saz, kamış, çayır, nilüfer gibi) tutunmasına imkan veren, güneş ışığının suyu ısıtabildiği, çok sayıda farklı canlının yaşayabildiği kıyısal alan yok edildi. Balıkların bitkiler arasına yumurta bıraktığı, yumurtadan çıkan yavruların avcılarına yakalanmadan büyüyüp serpilebileceği, dip çamurunda gözle görülmeyecek kadar küçük kurtçuk ve canlıların bu doğal yaşamın bir parçası olduklarını bilircesine üreyip çoğaldıkları ve yavru balıklara yem olduğu bir alan yok edildi. Gölü besleyen ve canlı bir varlığa çeviren alan bu kıyı bölgesidir. İşte böyle bir alanı iş makineleri ile kazıyıp, derinleştirip, duvarla çevirip gezinti yolu inşa etmek gölün can damarını kesmiştir.Uzungöl artık doğal değil, insan eli değmiş ve cazibesini kaybetmiş yapay bir göl konumundadır.”
Uzungöl’ün her geçen gün doğal dokusunun yok edildiğini hatırlatan Gümüş; “Göldeki doğal yaşam açısından da çok trajik değişiklikler oldu. Göle nefes aldıran, yaşam alanı olan bataklık, sazlıklar, göldeki doğal alanı oluşturan bir kısımdı. Özellikle gölün güney cephesindeki balık üretimi yapan tesisler gölü tehdit ediyor. Eskiden yemyeşil bir vadi içinde olan ve masmavi görünen göl, şimdi yeşil renge bürünmüş. Ekosistemin kendini tamir etmesi gerekir, bunun için de buna müsaade edilmelidir. Aksi takdirde Uzungöl yakın zamanda ikaz verecek.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Ekspres
Profösör kardeşim güzel demişsin ama dediklerinin bu bölgede muhatabında karşılık bulabilmesi için ya çok zengin olacaksın, yada cami ve kuran kursu yaptırma derneğinde yönetici olacaksın. Bu dediklerimden oldunmuda bu sözleri söylemezsin. UZUNGÖLÜ biz bitireli yıllar oldu. Şimdi hedefimizde SULTANMURAT ve çevresi var. Bölgemizin RANTCI biraderleri SULTANMURAT ile SULTANBEYLİYİ bir birine karıştırmış olsa gerek ki. Neresine ne için lazım olduğu pek anlaşılamayan DEVASA bir CAMİ yaptılar. CAMİYİ yaparkende sanki hiç yerleşim alanı görmemişler gibi yani KENT körü olarak CAMİYİ yerleşim briminin dışına ittiler. bunda maksat Önce BÜYÜK bir CAMİİ yapmak sonrada o CAMİNİN etrafına tabiatı katledecek daha büyük yapılar yapmak için zemin hazırlanması olsa gerek. Yoksa CAMİİ lazım ise yerel mimamiye uygun çok güzel AHŞAP örnekleri ile MİNİK ve ihtiyaca cevap verecek yapılar yapılabilirdi. Her köyde bir tane KURAN KURSU varken UZUNGÖLDE bir tane daha olmasına ne gerek vardı. Ayrıca toplam öğrenci sayısı 500 ü bile geçmezken vede taşımalı eğitim yapılırken MEZKUR kurslara ithal öğrenci toplayarak eğitim varlığını sürdürmeye çalışmak, en uygun tabirle bu gösteriş merakı SONRADAN görmelik değilde nedir. Bu SOSYAL işlerle ilgilenen BİRADERLERİMİZ illa bir işle meşgul olacaklar ise YÖREMİZE uygun ÜRETİM tesisleri için öncülük etsinler. Yada cami kurs yaptırıyorum diye SONRADAN zengin olmuş üç beş zenginin de cennete giderim rüyası ile ellerindeki paraları HİÇ etmesinler. kendilerine başka meşgale bulsunlar