Çaykara köylerinin hemen hepsi bir dereye bakar. Hepsi bir dereye komşudur ve her köyden bir derenin sesi duyulur.
Zaten Solaklı Vadisi’nin iki yanına kurulmuş olan köylerimizin içinde bulunduğu vadi de adını yine bir dereden alır. Solaklı Deresi’nden. Biz derelerle iç içeyiz. Biz derelerle büyümüşüz. Derelerde yüzmüş, dereleri süzmüş, dereleri dinlemiş ve derelerden beslenmişiz.
İftiharla “Çaykaralıyım” diyen herkesin dereyle muhakkak bir bağı vardır. Dört bir yanı derelerle çevrili olan Çaykara’da; Holo deresinin etrafındaki köyler Holo deresiyle, Baltacılı deresinin etrafındaki köyler Baltacılı deresiyle, Hadi deresinin etrafındaki köyler Hadi deresiyle ve Ogene deresinin etrafındaki köyler Ogene deresiyle Solaklı’ya bağlanır.
Bazen taştılar, canımızı yaktılar, sellere neden oldular, aileleri parçaladılar, memleketten göçe zorladılar, ama biz o derelere hiç kızmadık. Her taşkın sonrasında yeniden şekillendirdiler çevrelerini, taşıdıkları kızılağaç tohumlarıyla yeni bir peyzaj düzenlemesi yaptılar kendi etraflarına.
Hayatımıza bu dereler şekil vere gelmiş, benliğimizi bu dereler şekillendirmiştir. Bunların yanında köylerimizi bölen ve mahallelerimizi şekillendiren yaz aylarında zaman zaman kuruma noktasına gelen derecikler vardır. Hani küçüklüğümüzde geçmekten yıldığımız, yanımızdaki bir büyüğümüzün kolumuzdan tutarak bizi öte yanına savurduğu derecikler. Son zamanlarda çöplerimizi attığımız(!) sular… Değirmenlerimizi çeviren akarlar…
Hep derelerle ve dereciklerle içi içe yaşadık. Bir gün bu derelerin suyunun kesileceğini, yatağının kuruyacağını hiç düşünmedik. Balık sudan çıkmadan suyun ne olduğunu bilmezmiş. Küçük balık büyük balığa: “Su diye bir şeyden bahsediyorlar, su nedir?” diye sorarmış. Ancak sudan çıkarılınca suyun kendisine hayat veren şey olduğunu anlarmış.
Biz de bizim için bu derelerin ne kadar önemli olduğunu anlayacağız. Çok yakında anlayacağız. Ancak derelerin sesiyle büyütemeyeceğimiz çocuklarımıza bunu nasıl anlatacağız?