Sıladan gurbete, gurbetten sılaya bir özlem, bir tutkudur Çaykara. Ataköy’den emekli öğretmen Mustafa Korkmaz’ın kaleminden 35 yıl önce yazılmış güncelliğini kaybetmeyen duygularla örülü bir yazı.
Bir tutkudur Çaykara
Sevgiden de öte bir tutkudur Çaykara. Bir türlü kopulamayan, unutulamayan. Ne zamandır ondan koparabilen ne de yaşama tarzı. Sıla özlemidir Çaykaralı’yı yakan…
Bazen kulakları patlatırcasına bazen de sessiz sessiz akan Solaklı’nın şırıltısı silinmez kulaklardan. Acımasızlığına rağmen silip süpürse de bile unutulamaz.. Var olalı akar durur.
Kurumaz çehrelerdeki yayla çisentisi…
Yok olmaz burunlardan dağ çiçeklerinin tatlı kokuları…
Silinmez kulaklardan şarkı söyleyen güz rüzgârlarının uğultusu… >
Kaybolmaz çıplak ayaklardan çimeninin yeşili ve yumuşaklığı….
Çaykaralı hasrettir toprağına.. Koparamamıştır onu ne yıllar ne de uzaklıklar… Her an yaşar Çaykara’yı sıladan da ötede; bir güz akşamı yaylada, bir bahar akşamı mezirede, bir kış gecesi komşuda yaşar da bir buruk özlem kaplar onu uzaklarda…. Gaz lambalı yayla gecelerine, patika yollardaki uzun ve yorucu yürüyüşlerine, bel üstündeki terli yorgunluklarına koşar an be an……
Tüm evren taşradır Çaykaralı’ya. Doyasıya kucaklayamaz toprağını. Sınırdan öteye taşar da….
Engeldir darlık, engeldir tüm çevreyi kaplayan yemyeşil ormanlar. Doyamaz havasına suyuna.
Engeldir geçim… İter toprak, iter de ötelere, yıllara ve uzaklıklara doğru…
İter de koparamaz onu bir türlü toprağından…..
Tüter mi baba ocağım, açılır mı kapısı acaba?
Yıkık mı duvarı evimin?
Diken mi kapladı tarla mı?
Mera mı oldu çayırım?
Görse memleketlisini uzaklarda, bir soru furyasıdır başlar dudaklardan düşmezcesine…. Bitmek tükenmez bilmez…..
Ne var ne yok? Nasıldır? Neden? Niçin? Ne kadar?
Oooo…
Vay anasını…
Öyle mi?…
Güzel…
Çok yazık……….
Unutamayacağım bir tutkusun Çaykara’m…. Unutamam seni, çoğalsa da yıllar, uzansa da yollar………..
(Mustafa Korkmaz, Anılarda Yaşarım, 1981)