Gerçek bir hayat hikayesi..
Çaykaramızdan çaresiz bir şekilde yüreklerini acıtarak Van Özalp’a göç eden hemşerilerimizin hazin hikâyesidir bu.
Ayrı düşmek hiç yoktu ki bizim planlarımızda.
Gitmek istemesem de mecburum sanki.
Ey hayat gidiyorsun ellerimden; söyle neden? Ey gözlerimi gecelere bırakan hayat, açık kapılarından girip suna boyunu bilemedim. Yorgundum hoşça kal diyemedim. Vedaları sevmezdim zaten. Sustum, umutları saldım geceme. Söylenecek sözüm vardı bilemedin. Yollar uzunmuş hayatta, Yine de güzel bir rüyamız olsun istemiştim. Ey hayat bekleyemedin; hüzünlü yarınları işledin gözlerime. … Nedir bu gurbet,
Yüreğimi acıtan en nadide vatan hasretim.
Sılaya kavuştuk derken hep gurbete gittik meğer.
Ama hasret dinmedi. Sıla bulunamadı yüreklerde.
Durduk ve düşündük: Boşuna bir emek miydi bunlar?
Sılayı yanlış yerde mi arıyorduk acaba?
Yoksa gizli derdimiz sılayı ararken gurbeti sevmek miydi?
Mesafelere tutsak olmuş, mesafelerin belki de hiç kapanmayacak olmasına rağmen, yürekleri aynileşmiş, aynı sevdaların, aynı coşkuların, aynı acıların gönüllü insanları.
Gurbetler âh gurbetler!
Bir türlü tükenmek bilmez gurbetlerimiz…
Kimimiz dostluğun ve kardeşliğin sılasını kaybetmiş.
Kimimiz ata toprağını unutmuş..
Yollar umutla doluymuş hayatta, Ey hayat şimdi söyle, neden uzaksın bana…
Yıl 1960 Çaykara ilçesinin (Horos) Yaylaönü (Holaysa) Baltacılı, Yeşilalan, (Şerah) Uzungöl Köylerinde o yıl büyük bir heyelan olur. Bu durum hemşerilerimizi yeni yaşam ve geçim imkânları aramaya yöneltir. Yöre halkının daha güvenli bir yere taşınmasına karar verilir. Çaykara’lı hemşerilerimizi önceleri, Eskişehir ya da Konya yöresine iskânı plânlanırken İsmet İnönü’nün Başbakan, Vanlı Ferit Melen’in de kabineye dışarıdan Maliye Bakanı olduğu dönemdi. Melen; Hükümete, memleketinde oldukça verimli ve boş arazilerin olduğunu belirterek,” Karadenizliler çok çalışkandır, kendilerini çevreye örnek olsunlar ayrıca kültür kaynaşmasını da sağlamış oluruz” diyerek, hemşerilerimizi Van’a göndermek ister. İlk başta kimse, Yeşil Karadeniz’i bırakıp Van’ın çorak topraklarına gitmek istemez. Ancak başka çareleri olmayınca , ”Doğduğum değil doyduğum yer memleket olsun” deyip düştüler yola. Heyelandan zarar gören, dört kişiden oluşan bir ekip Van-Özalp’e giderek kendilerince bir keşif yaparlar, düz bir ovayı gördüklerinde beğenerek olumlu cevap verirler. 1964 yılının ilkbaharında köyün kurulması için çalışmalar başladığında iskân edilecek olan aile reisleri kendi oturacakları evleri kendilerinin inşa etmek istediklerini beyan ederler. Bu olay doğu insanı ile Karadeniz insanının farklılığının ilk işaretlerini vermeye başlar.
İlk etaptaki 150 hanelik iskân kontenjanının 55 hanesi Baltacılı ve yeşilalan köylerine ayrılır. 460 kişiden oluşan ilk kafile Van Özalp, Dönerdere’ye gelir. Devlet göç edenlere, 20 yılda geri ödemek şartıyla arazi verir. Amaç, onları tanımadıkları bu coğrafyada daimi tutmaktır.
İlk zamanlar yöre insanı ve iklimine zor alıştılar, hemen her mevsim yağmur düşen topraklardan, dondurucu soğukların yaşandığı kışın karına, yazın da kuraklığına, alışamamışlardı. Ama zamanla bazı sorunlar aşıldı kız alıp vermeler ve kaynaşmalar başladı
İlk olarak Özalp-Dönerdere köyüne gelen hemşerilerimiz Van’da bulunan diğer tüm köylerinden farklı olarak dikkat çekmeye başlar. Çaykara’dan gelenler, orada yaşayanlara göre çok farklı yaşam tarzları, tarım ve hayvancılık faaliyetleri, ürünlerini değerlendirme yöntemleri ve özellikle işbirliği alanında sergiledikleri dayanışma diğer köylere göre, yüksek gelişmişlik düzeyine ulaştırarak örnek olduklarını gösterirler.
Yörede benzer başarıları sağlayan ikinci tarımsal iskân örneği de yine 15 Haziran 1965 yılında Çaykara ilçesinden Van’ın Özalp ilçesine göç edip burada Emek Köyünü kuran hemşerilerimizdır.
Düz bir ovada kurulan Emek köyü. 75 haneli olarak Özalp ilçesine 7 km uzaklığında 14.024.000 dönümlük bir arazi üzerinde yer alır. İlçeye bağlantısı asfalt yolla yapılır. Bir zamanlar 450 nüfusu barındıran Emek köyünde, göçten tekrar göç olur ve nüfus 53 hane 251 kişiye düşer.
Emek köyünde, teknolojinin bütün yenilikleri görülmesi mümkün, evler müstakil bahçeli olup, köyde haberleşme ve internet sorunu yok.
Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. Sağlık Evi bulunmaktadır. Ayrıca 350 öğrencinin öğrenim gördüğü ilköğretim okulu vardır.
Emek Köyünde, amatör kulübün kurulması futbola tutkunun büyük olmasını gösteriyor. Kaymakamlık Futbol Turnuvası’nda Emek Köyü’nün takımını şimdiye kadar yenebilen yok. Her sene kupayı muhtarlık odasına götürmeyi başarıyorlar.
Köyde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Hayvancılıkta büyük baş hayvancılık ön planda yer almaktadır.
1967 yılında köy halkı birleşerek kurdukları Emek Tarımsal kalkınma kooperatifini açarak köylerinde süt ve süt ürünleri işlemek amacıyla mandıracılığa başlarlar. Köyde alınan sütün işlemesi sağlanıyordu. Ama ne yazık ki gelişen teknolojiden tesisler nasibini almış şu anda kapanmış durumda.
Gelir kaynaklarının düşmesi ile bir zamanlar göç ettikleri topraklardan tekrar göç etmek zorunda kalan aileler, özellikle İstanbul, İzmir ve Bursa gibi büyük kentlere yerleşmişler. Bir grup genç www.emekkoyu.netismi altında internet sitelerini faaliyete geçirerek, Köyün tanıtımını yapıyorlar. Ayrıca, Emek Köyü’nden, Nihat Özbay, Özalp ilçesindeki Samyeli isimli yerel gazeteyi çıkarıyor.
Emek Köyü Muhtarı Kasım Şahin konuşuyor Öncelikle bizi buralardan arayıp, dertlerimizi ve sıkıntılarımızı paylaşmanız bizleri son derece mutlu etti. Bende Çaykara Baltacılı Köyünden buraya göç edenlerdenim. 1980 yılından beri Emek Köyünde Muhtarlık yapıyorum. İnanın burada şartlar kötüye gidiyor. Ekonomik ve sosyal dengeler her gün aleyhimize işlemekte ve eski saygınlığımız azalmaktadır. Daha önce buralara göç eden hemşerilerimizin çoğunluğu zaten batıya tekrar göç etmek zorunda kaldılar. Daha önce 1970 yılında Emek Köyü Kalkınma Kooperatifini kurduk. Günde 150 ton süt işleme kapasiteli bu fabrika 34 yıldır çalışıyordu. Fabrikayı modernize etmek istedik. Yeni makineler almak için 2000 yıllarında Tarım Bakanlığı Destekleme Şubesi Genel Müdürlüğünden 12 yıl geri ödemeli 30 bin ytl kredi aldık, günde 7 ton süt işleyecek fabrikaya 18 bin ytl harcayarak makine aldık geriye kalan 5 bin ytl ile de soğuk hava deposu kurduk. Kalan 7 bin ytl ile de fabrikanın elektik tesisatı ile çevre düzenlemesini yaptık. Köye inceleme heyeti gönderen Tarım Bakanlığı, siz, paranın tamamıyla makine almadınız diye usulsüz kredi kullanıldığına karar verip parayı geri istediler. 30 bin ytl krediyi faizleri ile beraber 67 bin ytl olarak geri ödemek zorunda kaldık. Bu parayı, ahırlarımızdaki hayvanları satıp kredi borçlarını geri ödedik. Hayvanlar satıldığı için süt üretilemeyince fabrikanın kapısına kilit vurduk. Bakanlıktan aldığımız kredinin Emek köyüne destek değil köstek olduğunu, alınan kredinin tamamını yatırıma dönük kullanmamıza rağmen devlet bize bu muameleyi yaptı. Şimdi size soruyorum doğuda teşvik kapsamında binlerce kişiye teşvik verildi. Verilen bu teşviklerin hiç birisinin gerekli yatırımlara harcanmamasına rağmen kaç kişiden bu paraları faizleri ile beraber geri alındı. Üstelik biz bunun tamamını yatırımlara harcadık. Buradaki çifte standardın yorumunu siz değerli hemşerilerime bırakıyorum. Kırsal kalkınmadan geçen yıl bakliyat paketleme ve yem fabrikaları yapımına başladık yakında faaliyete geçecek en az buralarda 30 kişi çalışacaktır. Ayrıca köyün bir bölümünde sanayi mevkisi olması için parsellemeler yaparak hazır hale getirdik. Emek köyünden olan herkese sanayi kurmaları için ücretsiz arsa vereceğiz. Burada amaç göç eden hemşerilerimizi tekrar Emek köyüne getirmek. Bizi bu topraklardan dışlamaya çalışıyorlar Bizi bu topraklardan dışlamaya çalışıyorlar. Başımıza gelen birçok olaylar var ama Size çok yakında yaşanmış bir olayı aktarayım: Köyümüzün alt yapısında kullanılmak üzere cadde ve sokakların çamurdan kurtulması parke taşları ile döşenmesi için Ankara gidip görüşmeler yaparak 750 bin ytl ödenek çıkardık. Ama ne yazık ki bize gelen bu parayı İl Özel İdaresi bölgecilik yaparak lazların köyüne yatırım yapılacak diye, gelen parayı bize vermeyerek, başka köylere aktardılar. Açıkçası bizi buralarda çekemiyorlar, her şeyden mahrum bırakmak istiyorlar. İnanın Ankara’ya gittiğimde Doğu Milletvekillerine hiçbir şey yaptıramıyoruz onun için Karadeniz Milletvekillerine dertlerimizi anlatıyoruz. Bu da bizim ne durumda olduğumuzu herhalde anlatır diye düşünüyorum. İnanın kendimizi bir an Ata toprağında hissettik. Tekrar size çok teşekkür ediyorum. Emek ve Dönerdere köylerinde yaşayan hemşerilerimizin, Tüm Dünya’da ve Çaykara’da yaşayan gönül dostlarına, selam ve sevgilerini iletiyorum. Allaha emanet olunuz. NOT: Çaykara İlçesi, Trabzon Vilayetinin dışarıya en çok göç veren ilçelerinin başında gelmektedir. Çeşitli nedenlerden dolayı, Cumhuriyetin çeşitli yıllarında bazen birkaç köy birden, bazen ise birkaç mahalle halkı devlet tarafından zorunlu olarak aşağıdaki yerlere yapılmıştır. Haber: Kemal Çuman/Çaykara gazetesi Fotoğraflar: Afacan Sinan Taçoğlu/emekkoyu.net