KÜSKÜN HOCA’NIN ARDINDAN
Uzun
boylu, kumral tenli, çoğu kere yukarı taranmış saçları, hafif tikleri, aralık dişleri, her zaman gülen yüzüne yakışan deri kırışıklıkları, bakışlarındaki sıcaklık ile hafızalarda yer eden Küskün Hoca: Büyük küçük herkesle rahat diyalog kurabilen, sadık bir gazete okuyucusu, Trabzonspor sevdalısı, güleç yüzlü, hoş sohbet, iyi bir eğitmen, gözü tok, gönlü bol, sözün bütün anlamıyla, en net ifadeyle: Zarif, beyefendi bir insandı.
**
İyi bir eğitmendi: Öğrencilerine, mesleğine karşı her zaman ilgi ve sevgi doluydu. Eğitimden öğretimden konuşmaktan daima mutluluk duyardı.
Onun kuşağı ve öncesi öğretmenlerimiz, en kıt imkânlarla en zor mesleği, severek, en iyi şekilde yerine getirmeye gayret etmiş; onlar için yakın, çevresindeki birçok insana göre uzak gelecek için feragat içinde çalıştılar.
Öğrencileri sevgi ve saygıyla bahseder ondan. Zamanında pek yaygın olan “dayak işi” ne maruz kalanları ise gülerek:
-Ola vurdi mi eyi vururdi haaa.
-Boyi uzun, habole yokardan tebeşuri tam kafana yapiştururdi.
Daha sonra İsmail Hoca, kendisinin de rahatsız olduğu böyle bir durumu her zaman misliyle telafi eder, daima öğrencilerinin gönlünü almasını bilirdi.
**
Duyduğu her hastayı ziyarete, imkânlarının el verdiği ölçüde her cenazeye katılmaya çalışırdı…
Rahmetli Abdurrahman TOPALOĞLU ile birlikte cenazelerde mendil, fitre gibi şeyleri birlikte dağıtırlardı. Şimdi cenazeler, hastaneler, mahalle mescidi yetim kaldı.
**
Önce kalbi rahatsızlandı, daha sonra kulağı iyi duymaz oldu. Kulağı iyi duymayınca uzaklaştı arkadaşlarından. Yakını göremeyen gözlerine taktığı koca gözlükleriyle gazetesine dalıp, yarıya kadar bardağını şekerle doldurduğu çayını içerken istemese de yalnız kalmayı, kabuğuna çekilmeyi tercih eder oldu. İki kez felç yokladı onu, üçüncü son yoklamaya gücü nefesi yetmedi Küskün Hoca’nın…
Bize küsmedi, bize küskün olmadı, bize küskün durmadı Küskün Hoca.
Sevenleriyle, sevdikleriyle öte dünyada buluşacağına dair güçlü inancıyla, yalnızca doyamadığı yaylaya ve köye küskün ayrıldı aramızdan.
**
İsmail Hoca’nın ismini duyan hemen herkesin yüzünde bir tebessüm ve saygı ifadesi belirir… Yaşam, aynı zamanda ardından güzel bir söz, iyi bir anı bırakabilmek değil midir? Küskün Hoca güzel anısı olan bir insandı.
Düzgün yaşadı. Birçok insanın:
– Allah’um kimseye muhtaç olmadan üç günlük hastaluk ile al canumi.
Duasında olduğu gibi üç günlük hastalık ile ardından üzülenlere, ağlayanlara içten sevgisiyle, örnek yaşamıyla 12 Kasım Perşembe günü sabah altıda hayata küstü.
**
Çaykara, içinde ne adımlar atmıştır Küskün Hoca. Ne koşuşturmalar yapmıştır. En güzel yıllarını, gençliğini sana vermişti. Ortalamanın üzerindeki boyuyla, neşesiyle, etrafa olan ilgisiyle, tipik giyimiyle, tez canlılığıyla her zaman dikkati çekerdi.
Çaykaralılar bir öğretmenin hakkının ödenemeyeceğini saklı tutarak dualarla, sevgiyle, üzüntüyle, güzel bir vefa örneğiyle cenazesine koştular…
Gün geçtikçe yokluğunu, ayrılığını daha çok hissettiğimiz/hissedeceğimiz Küskün Hoca’ya tekrardan Allah’tan gani gani rahmet, mekânının Cennet olmasını diliyoruz.