Keşif heyetinde yer alan KTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Çaykaralı Prof. Dr. Ömer Yüksek Hürriyet gazetesinde çıkan ve gazetemizde de yayınlanan “HES için giden heyete farklı bir yer mi gösterildi” başlığı ile çıkan haberde yazılanlar doğru değildir diyerek gazetemize açıklamalarda bulundu.
Trabzon Çaykara ilçesi Solaklı Vadisi Ogene Deresi üzerinde bir HES projesi yapılması planlanıyor. Esentepe HES projesi için mahkeme kararıyla keşif yapıldı. Hürriyet Gazetesi’nde yer alan haberde olayda dikkat çekici bir durumun yaşandığı iddia edildi. İddiaya göre şirket, keşif heyetine projede yer almayan farkı bir bölgeyi HES bölgesi olarak gösterdi. Köknar köylüleri de keşif heyetine “HES istemiyoruz” itirazında bulundu.
Keşif heyetinde yer alan KTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Çaykaralı Prof. Dr. Ömer Yüksek Hürriyet gazetesinde çıkan ve gazetemizde de yayınlanan “HES için giden heyete farklı bir yer mi gösterildi” başlığı ile çıkan haberde yazılanlar doğru değildir diyerek gazetemize açıklamalarda bulundu.
Prof. Yüksek: Yazılanlar yanlıştır
KTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Çaykaralı Prof. Dr. Ömer Yüksek gazetemize yapmış olduğu yazılı açıklamada “Sevgili Hemşerilerim adı geçen davada bilirkişi olarak ben de vardım ve keşfe katıldım. Haberde yazılanlar -çok üzülerek ifade etmeliyim ki- yanlıştır. Çünkü bizler, Mahkeme Heyeti ve Bilirkişiler olarak haritada belirlenmiş olan bir yerin arazide neresi olduğunu kavrayabilecek bilgi ve donanıma sahibiz. Hiç kimse bize projenin yerinden farklı bir yerde keşif yaptıramaz.”
Olayın Aslı Şudur:
Prof. Ömer yüksek açıklamasının devamında “Davacı Avukatı, HES Projesinde değişiklik yapıldığını beyan etti. Davalı taraf da gerçekten de projede bir değişiklik olduğunu, ancak bunun iddia edildiği gibi projenin yeriyle değil, teknik boyutuyla ilgili olduğunu beyan etti. Bu konuda mutabık kalındıktan sonra keşif gerçekleşti ve bu keşfe hiç kimse itiraz etmedi. Lütfen, bir Çaykaralı olarak istirham ediyorum, tek taraflı, eksik ve yanlış bilgilerle haber yapmayın. Bu yazıyı da bir hemşeri hassasiyetiyle doğruyu ifade etme ve yanlıştan korunma çabası olarak değerlendiriniz lütfen.” Saygılarımla Prof. Dr. Ömer YÜKSEK
Mesajınız…
Sayın Yüksek
Türkiye’nin enerjide ciddi oranda dışa bağımlı olduğu gerçeği hepimizin malumudur. Bu bağımlılığı azaltıcı yatırımlar yapması da gereklidir.. Bu konuda sizinle hemfikirim. Bu yatırımların planlı ve programlı bir şekilde en az zayiatla ve tüm tarafların çıkarları göz önüne alınarak yapılması da bir gerekliliktir. Solaklı örneğine bir bakın.. Dere 35 HES projesi ile nerdeyse tamamen borulara hapsedilme noktasına getirilmek istenmektedir. Can suyu safsatasının örneklerini lütfen uygulamanın yapıldığı yerlere gidip bir görün… Doğada yapılan ağır tahribatı bir görün… Bri de bu tür projelerle enerjide dışa bağımlılığın azalacağı beklentisini gerçekleştirecek büyüklükte bir üretimin olmayacağını sizler bizden daha iyi bilirsiniz.
Sayın Yüksek
Bilirkişi olarak görevlendirdiğiniz HES uygulaması gerçekleşirse Köknar Mahallesi’nde akan suyun yüzde 90’a yakın kısmı borulara hapsedilecek. Gelecekte olası olumsuz sonuçları için insanlarda oluşan öngörü nedeniyle demokratik tepki vermeleri sizde nasıl bir kuşku uyandırıyor anlayamadım. Biz bölgemizi ve ülkemizi seven insanlarız.. Bu sevgiden ve bağımlılıktan dolayı tepki koymamız sizce normal bir durum değil mi ? Hukuk devleti olduğumuz konusunda sizin gibi şükredecek kadar emin olmadığımı belirtmek isterim.. Keşke siz haklı olsanız ve biz de hakkımızı mahkemelerde alabilecek noktada olsak. En büyük dileğim Trabzon idare mahkemesi bizleri yanıltır ve binlerce insanın beklentileri doğrultusunda karar verir. Bunun için dava açtık zaten..
Sayın Yüksek
Köknar sakinleri çok sevdikleri derelerine sahip çıkıyor… Bundan hepimiz gurur duymamız gerekir diye düşünüyorum.. Ben oralıyım, ilk orta ve lise eğitimimi çaykarada yaptım. Doğup büyüdüğüm bölgemi çok seviyorum… Özlediğim için sık sık gidiyorum.. Bölge insanını iyi tanıyorum. Şundan emin olmanızı isterim insanlar siyasi ve ideolojik kaygıların tamamen dışında olup sadece onlara hayat veren derelerine sahip çıkmak istiyorlar.. 77 yaşında olan annemin, ‘’bu dereler akmazsa biz ne yaparız burda nasıl yaşarız’’ kaygısı sizce çok normal değil mi ?
Sayın Yüksek
Ekosistemin dengesini dikkate almadan plansız ve programsız yapılan bu tür yatırımların götürüsü, getirisinden daha yüksek olacağını tahmin etmek için kahin olmamıza gerek yok. Bunu bilen sizler ve bizler bu durum karşısında daha duyarlı olmamız. insani tepkilerimizi demokratik ortamda koymamız ve ülkemizin geleceği için güzelliklerine sahip çıkan insanların varlığı hepimizi sevindirmeli diye düşünüyorum. Sizlerin de bu sevince katı vermeniz umuduyla sağlık ve mutluluk diliyorum…
Diyanet Vakfi:………..En’am…..151…Ayet………….De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız……………………………..Not. Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız. …………………………………………………….kısmını iyi okumamız gerekiyor. Yapılacak HES lerle doğada kaç canlı neslinin yaşam alanını yok edip onların canlarına kıyacağız. Doğadan aldıklarımız doğaya verdiğimiz zararı karşılayacak mı?
Sn Hocam bir şey ihtiyaç ise vede DOĞANIN fıtratına uygun ise yapılmalıdır. Eğer ihtiyaç değil aç gözlülükten yapılıyorsa bunu HAMAM BÖCEKLERİ bile yapmıyor……..İsterseniz yapılan deneyi birlikte okuyalım………Yapılan bir çalışmada 50 adet hamam böceği birbiriyle bağlantılı 3 adet 40 böcek kapasiteli odacıklara bırakılmıştır. Bir süre sonra böcekler 2 odaya 25’er adet olarak yerleşip 3. odayı boş bırakmışlardır. Odacıkların kapasitesi 50’nin üzerine çıkarıldığında tüm böcekler tek bir odaya toplanıp diğerlerini boş bırakmışlardır.[1] Dengeli bir rekabet ve dayanışma içinde olabildikleri gözlenmiştir.
Bölgeye dönük tahribatlar yalnizca HES’ler ile sinirli değildir ne yazik ki… Yöre mimarisi betonlaşma ve carpik yapilasma ile birlikte yok oldu. Tek dayanağimiz dereler ve ormanlardir. Umarim Ogeneliler kadar diğer hemşerilerimiz de duyarli davranir ve bu katliyamin önü kesilir. Biz sayin Yuksel’in Caykaralilarin yuksek vicdanina sahip olduguna inananlardaniz.
Sayın Muhammed Bey, teşekkür ederim.
Benim, en az diğer Çaykaralılar kadar yüksek vicdani değerler
taşıdığımdan emin olunuz.
Yazdıklarınıza aynen katılıyorum.
Selamlar
Sayın Yüksek
Bilirkişi olarak atandığınız Solaklı Deresi’nin Köknar Mahallesinde doğup büyüyen biri olarak gazetemiz aracılığıyla sizlere seslenmek istedim
Türkiye’de en çok HES yapılan il Trabzon ilidir. Trabzon ilinin en çok HES yapılan deresi Solaklı Deresi’dir. Solaklı Deresi’ni doğal akış yuvasından alıkoyup borulara hapseden ve çevresindeki doğal dokuyu adeta yağmalayan politikalar ve uygulamalar: vadide yaşayan Köknar ve Karaçam Mahallesi sakinlerinin tepkisine rağmen devam etmektedir. Sosyal faydası olmayan ve sosyal maliyeti çok yüksek olan HES projeleri, başta insan olmak üzere diğer tüm canlılar için Solaklı’yı yaşanabilir bir vadi olmaktan çıkaracak ve bu projelerden yararlanan firmalara düşük maliyetli yüksek rantlar sağlayacaktır.
Ekosistemin en önemli unsuru olan suyu sistemden alıkoyan bu uygulamalar;, on binlerce yıldan bu yana olagelen doğal dengeyi çökerterek iklim koşullarının değişmesine ve bölgeye özgü olan bütün bitki ve canlıların yaşam geleceği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Yaklaşık 55 kilometre uzunluğunda olan Solaklı vadisinde 35 tane HES projesinin bir kısmı inşa edilmiş bir kısmı ise uygun zemin bulunması durumunda inşa edilmek istenmektedir. Köknar Mahallesi yerleşkesi içinde yapılması düşünülen HES ile dere, yaklaşık 6 kilometrelik borulara hapsedilecektir. Bu mesafe Köknar Mahallesi yerleşkesi içinde akan suyun yaklaşık ¾’üdür. Kavlatan Yaylası’ndan Köknar yerleşkesi içine kadar devam eden bir başka HES projesi uygulaması daha vardır. Bilirkişisi olduğunuz HES projesi durdurulup iptal edilmezse, Köknar yerleşkesi içinde akan suyun her iki proje nedeniyle yaklaşık yüzde 90’lık kısmı borulara hapsedilmiş olacaktır.
İzninizle iktisatçı kimliğimle duruma fayda-maliyet açısından da yaptığım analizi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir hidroelektrik santralı yapımından enerji üretimine geçene kadar katlanılan maliyet. firmanın sabit maliyetini oluşturmaktadır. Enerji üretimi sürecinde katlanılan maliyet ise değişken maliyettir. Değişken maliyet üretim sürecinde katlanılan ve toplam maliyet içindeki payı oldukça düşük olan bir maliyet kısmıdır. İstihdam edilen birkaç teknik eleman ve düşük olan işletme giderlerinden ibarettir. Sabit ve değişken maliyet firmanın toplam özel maliyetini oluşturmaktadır.
Enerji üretimine geçildikten sonra yaklaşık 3 ile 6 yıl arasında bir sürede elde edilen karla, sabit yatırım için yapılan harcamalar karşılanmaktadır. Daha sonraki zamanda artık özel maliyet çok düşüktür ve firma büyük karlar elde edecektir. Firmaya suyun kullanım hakkını veren ve büyük karlar sağlatan bu sürecin sabit maliyeti 3 ile 6 yıl arasındaki kazançla karşılandıktan sonraki yaklaşık 40 yıl süreyle sağlanacak yüksek karların maliyetine kim katlanacaktır ? HES yatırımının yapıldığı bölgede yaşayan insanlar ve diğer canlılar, onlara hayat veren derelerinden yoksun kalarak, firmalarca sağlanan yüksek karların maliyetine katlanmış olacaklar. Yani kar elde eden ve maliyete katlanan kişiler ayni olmayacaktır. Ekosistemin en temel unsurlarından biri olan sulardan yoksun kalmanın yüklediği ağır maliyet, katlanana hiçbir fayda sağlamamaktadır. Yapılan bu tür yatırımların sosyal maliyeti özel maliyetinden çok daha büyüktür. Sosyal maliyeti maksimal özel maliyeti minimal yapan ve kazancın tamamını özel maliyete katlanana tahsis eden bu tür yatırımlar için yağma kelimesini kullanmak abartı sayılmaz. İktisatdi anlamda kaynakların en adaletsiz dağılımı ve kullanımının tipik örnekleridir bu tür yatırımlar. Bölgemizin söylemiyle işin özeti şudur: Yatırımcının yedi sülalesinin elde edeceği refahın maliyetine bölgede yaşayan insanların yedi sülalesi katlanacaktır
Ekosistem eskiden kullandığımız bol çarklı saatlere benzer. Çarkın bir tanesi sistemden alındığında sistem çöker saat çalışmaz. Dereler ekosistemin en önemli unsurudur. Ekosistemin kendini yeniden üretmesinin en olmazsa olmazı olan derelerin borulara hapsedilmesi, binlerce ağacın katledilmesi ve ağır doğa tahribatının yapılması süreç içinde ekosistemi bozacak ve tüm canlılara ağır maliyetler yükleyecektir. Bu durumu gören insanlar verdikleri demokratik mücadele ile yaşanan yağmayı durdurmaya çalışmaktadırlar.
Gelecekte ağır sosyal maliyetler oluşturarak yaşam alanlarını yok edecek bu tür yatırımlara karşı çıkan insanlar, tarihlerinde hiç yaşamadıkları hukuksuzluklarla ve baskılarla karşılaştılar. İnsanların yargıya başvuru hakları nerdeyse ellerinden alınmıştır. Devletin kolluk güçleri halktan yana değil firmalardan yana net tavır koymaktalar ve halk yerel mafyalarla ve çetelerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bunlarla birlikte HES’lere karşı açılan davaların masrafları ve mücadele veren insanların mahkemelerdeki davaları için katlandıkları maddi ve manevi külfetler sosyal maliyeti daha da artırmaktadır.
Sayın Yüksek
Çocukluğumuzun en güzel günlerini yüzerek ve balık avlayarak geçirdiğimiz bu akar sular borulara hapsedilirse anılarımızın geçtiği yerler bile bizden alınmış olacaktır.
Siz bu derenin beslediği yerleşkelerde büyüdünüz. Trabzon ilimizin en eski üniversitesinde öğretim üyesisiniz. Bölgenin durumunu bizden daha iyi analiz edecek bir formasyona sahipsiniz. Bilim insanı kimliğinizle durumu çok iyi analiz ederek bizleri anlayacağınızı ümit ediyorum.
Sayın Ali TATLI,
Yazdıklarınızın önemli bir kısmına katılıyorum. Ancak, bir akarsuda HES yapımını önlemenin yöntemi, şu andaki dava konusunda olduğu gibi “ÇED Gerekli Değildir”veya “ÇED Olumlu” kararlarının iptali değildir. Daha önce ilgili yörede HES yapımına imkan tanıyan su kullanım anlaşması vb sözleşmelerine karşı hukuki bir süreç yürütülebilirse, -ki bu konuyu Ben bilemem, hukukçulara danışmak lazım- meselenin çözümü için daha iyi olur diye düşünüyorum. Yoksa, “ÇED Gerekli Değildir” kararı iptal edilse bile bu defa ilgili yatırımcı firma bir ÇED hazırlatıp bu raporun kabul edilmesiyle yine hedefine ulaşabilir. Bu, işin bir boyutu…
Diğer boyutunu da ihmal etmemek gerekir ki o da şudur:
Bu ülkenin elektrik enerjisine ihtiyacı var. Bu ihtiyaç ya dışa bağımlı olarak petrol, doğalgaz gibi kaynaklardan, ya da Milli kaynaklardan sağlanacak. Bu da, kömür gibi fosil kaynaklı ve doğa düşmanı kaynaklardan veya dalga , rüzgar, su vb yenilenebilir kaynaklardan sağlanmalıdır. Bizler, bilim insanları olarak bunları da dikkate almalıyız.
Öte yandan, -çok şükür ki- bir Hukuk Devleti olan Ülkemizde mahkeme kararlarının uygulanması aşamasında kolluk kuvvetlerine (Jandarma, Polis) güçlük çıkarılması durumunda oluşacak durumu, “yöre Halkının masum direnci” olarak mı adlandırmak gerekir yoksa bunun adı başka bir şey midir? Takdirlerinize bırakıyorum.
Selamlar
Ömer YÜKSEK
Mesajınız…
Sayın Yüksek
Türkiye’nin enerjide ciddi oranda dışa bağımlı olduğu gerçeği hepimizin malumudur. Bu bağımlılığı azaltıcı yatırımlar yapması da gereklidir.. Bu konuda sizinle hemfikirim. Bu yatırımların planlı ve programlı bir şekilde en az zayiatla ve tüm tarafların çıkarları göz önüne alınarak yapılması da bir gerekliliktir. Solaklı örneğine bir bakın.. Dere 35 HES projesi ile nerdeyse tamamen borulara hapsedilme noktasına getirilmek istenmektedir. Can suyu safsatasının örneklerini lütfen uygulamanın yapıldığı yerlere gidip bir görün… Doğada yapılan ağır tahribatı bir görün… Bri de bu tür projelerle enerjide dışa bağımlılığın azalacağı beklentisini gerçekleştirecek büyüklükte bir üretimin olmayacağını sizler bizden daha iyi bilirsiniz.
Sayın Yüksek
Bilirkişi olarak görevlendirdiğiniz HES uygulaması gerçekleşirse Köknar Mahallesi’nde akan suyun yüzde 90’a yakın kısmı borulara hapsedilecek. Gelecekte olası olumsuz sonuçları için insanlarda oluşan öngörü nedeniyle demokratik tepki vermeleri sizde nasıl bir kuşku uyandırıyor anlayamadım. Biz bölgemizi ve ülkemizi seven insanlarız.. Bu sevgiden ve bağımlılıktan dolayı tepki koymamız sizce normal bir durum değil mi ? Hukuk devleti olduğumuz konusunda sizin gibi şükredecek kadar emin olmadığımı belirtmek isterim.. Keşke siz haklı olsanız ve biz de hakkımızı mahkemelerde alabilecek noktada olsak. En büyük dileğim Trabzon idare mahkemesi bizleri yanıltır ve binlerce insanın beklentileri doğrultusunda karar verir. Bunun için dava açtık zaten..
Sayın Yüksek
Köknar sakinleri çok sevdikleri derelerine sahip çıkıyor… Bundan hepimiz gurur duymamız gerekir diye düşünüyorum.. Ben oralıyım, ilk orta ve lise eğitimimi çaykarada yaptım. Doğup büyüdüğüm bölgemi çok seviyorum… Özlediğim için sık sık gidiyorum.. Bölge insanını iyi tanıyorum. Şundan emin olmanızı isterim insanlar siyasi ve ideolojik kaygıların tamamen dışında olup sadece onlara hayat veren derelerine sahip çıkmak istiyorlar.. 77 yaşında olan annemin, ‘’bu dereler akmazsa biz ne yaparız burda nasıl yaşarız’’ kaygısı sizce çok normal değil mi ?
Sayın Yüksek
Ekosistemin dengesini dikkate almadan plansız ve programsız yapılan bu tür yatırımların götürüsü, getirisinden daha yüksek olacağını tahmin etmek için kahin olmamıza gerek yok. Bunu bilen sizler ve bizler bu durum karşısında daha duyarlı olmamız. insani tepkilerimizi demokratik ortamda koymamız ve ülkemizin geleceği için güzelliklerine sahip çıkan insanların varlığı hepimizi sevindirmeli diye düşünüyorum. Sizlerin de bu sevince katı vermeniz umuduyla sağlık ve mutluluk diliyorum…
Geçenlerde bir tv kanalında hesler konusunda uzman bir profesörü dinledim.Ülkemizdeki HES projelerinin en yanlış tarafının bir bölgede 5 adet Hes yapılması uyguneken devlet 35 hese izin verip resmen bölgenin doğanın canına okuyor.Amacın elektrik üretmekten ziyade birilerinin para kazanması olarak bölgemizin peşkeş çekildiğini üzülerek ve mevcut hükümete oy veren bir kişi olarak düşünmekteyim.Ülkemizin elektrik ihtiyacının lduğu gün gibi aşikar fakat hes projelerinin elektrik üretimin çok düşük olduğunu uzmanlar söylüyor ömer hocam bu konuda bizi bilgilendirebilir.Ülkemizde elektrik üretiminin başka yöntem ve yollarla karşılaması lazım.Ayrıca doğuda fütursuzca kaçak kullanılan müthiş bir enerji israfı var devlet buna dur derse heslere hiç gerek kalmayacak.Heslerden sonraki en büyük korkum doğu karadeniz yaylalarının turizme açılması ile ranta kurban edilip yaylalarımızın canına okunması.Dereler ve yaylalar elden gittikten sonra bölgede yaşamın anlamı kalmaz diye düşünüyorum.
Senin gibi hemşeri olacağına olmaz olsun. Deremizi viraneye çevirdiniz. Allah tez zamanda Solaklıyı kurutanların neslini kurutsun.
Yine de Senin gibi ön şartlı ve kötü niyetli hemşeri olmaz olsun demiyorum . Dereyi Ben kurutmadım, ancak bu kafalar tüm karşı fikirleri kurutmaya çalışır diye düşünüyorum. Eleştiri ile hakareti ayırt edemeyen Senin gibilere söyleyecek başka da sözüm yok.
Diyelim ki doğru yere gittiniz. Orada HES yapılır mı?. Daha öncede bir çok yerde HES ler yapıldı. Bir çok köylü yapılmaması için direndi, darp edidi, hapse atıldı. Siz PROFÖSÖR olarak aldığınız ilimin hakkını vererek bir küçücük cümle kurdunuz mu Buralarda HES yapılamaz diye. Olayın ASLI çokta önemlimi sanıyorsunuz. Elbette bir ASLI vardır. Zaten ASLI hiç olmasaydı köylü oln KEREM ler sizin yüzünüzde yanmazdı değil mi ?…..Not. Ş görmede iyi niyet esastır niyen bozuk oldumu sebep bulmak çok basittir. Hocamızın açıklamalaru gibi
Sayın Eyüp Bey, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” diye bir ifade var ya, Sizinki de o kapsamda gibi.
HES’ler hakkında, olumlu ve olumsuz, ama çoğu olumsuz, neler ifade ettiğimi bir zahmet “Ömer Yüksek, HES” diye Google’den arasanız bilgi sahibi olurdunuz.
Perşembe günkü keşfin gayesi orada HES’in yapılıp yapılmayacağı değil, HES için ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) Raporunun gerekli olup olmadığıdır. Ben, halen devam eden bilirkişi değerlendirme süreci ile ilgili herhangi bir görüş beyan etmiş değilim, bunu, zamanı gelince Sayın Mahkeme Heyetine bildirdiğimde herkes öğrenir.
Yine de ilgilendiğiniz ve -tamamen hatalı da olsa- fikir beyan ettiğiniz için teşekkürler.
Evet HOCAM, yazdıklarınızı siz söyleyince bir kez daha gözden geçirdim bir kaç cümle etmişssiniz. Hatta o ettiğiniz cümlelerede bir kaç cevap vermişliğimde var. HOCA NASRETTİNİN testi hikayesini bilirsiniz.Aslolan TESTİ kırılmadanönce En az direnen KÖLÜLER kadar, ÖNGÖRÜ SAHİBİ olup hatta RİSK alarak bir kaç söz edebilmektir. TESTİ kırıldıktan sonra söz söylemek havanda su döğmektir. Zaten HESLER portakal kabuğu gibi yeşil doğayı soyduktan sonra olan faciayı görmek için BİLİM insanı olmayada gerek yoktur.
Eyüp Bey, bu tartışmayı uzatmaya gerek yok,
Ben testi kırılmadan çok çok önce söyleyeceklerim söyledim, yazacaklarımı yazdım,
ancak, çocuğu dövme yetkim yok,
hoşçakal