Safitürk, evlat acısı yaşadığını ve acısının hala tazeliğini koruduğunu söyledi.
Asım Safitürk, şehitleri gördüğünde içinin yandığını ancak elden bir şey gelmediğini ifade etti.
“Bir de kendin yaşadığın zaman, can yavrunun tabutu kapının önüne geldiği zaman, kendini oraya koyabiliyor musun, kendi elinle yavrunun cenazesini yıkayabiliyor musun, kendi elinle kefenleyip tabuta koyabiliyor musun, kendi elinle namazını kıldırabiliyor musun, kendi elinle mezara indirebiliyor musun?” diyen baba Safitürk, bu kederin ancak cennette buluşmakla silinebileceğine ve tüm şehit yakınlarının aynı şeyleri söyleyeceğine işaret etti.
Oğlunun anılarının hala tazeliğini koruduğunu ve hiç unutamadığını anlatan Safitürk, şehit Kaymakam’ın 7 evladının sonuncusu olduğunu aktardı.
Evladının doğmadan önce Hazreti Muhammed’in ve Sultan Fatih’in hayatını çok okuduğunu ve onların tesiriyle oğlunun adını Muhammed Fatih koyduğunu belirten Safitürk, şöyle devam etti:
“Ondan hiçbir şikayet duymadım. Pamukova’da doğan bu yavrumu oradaki ilkokula verdim. Danimarka’ya gitmiştim. Oğlum 9-10 yaşlarında bana büyük adamın yazamayacağı mektup yazıp göndermişti. Onu hiç unutmuyorum. Ortaokulu imam hatipte bitirdi. Liseyi Arifiye’de Anadolu Lisesi’ne kaydettirdim. Orayı başarıyla bitirdi, ardından Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü başarıyla tamamlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda uzman olarak göreve başladı. Çok iyi derecede İngilizcesi vardı. Daha sonra kaymakamlık sınavlarını kazanıp, Kastamonu’nun Küre ilçesinde stajyer kaymakam olarak göreve başladı. Küre’den İngiltere’ye yüksek lisans yapmaya gitti ve bir yılda tamamlayıp döndü. Unutulmayan tarafları çok, bir olumsuz yönünü hatırlamıyorum.”
Evde sofraya oturduğunda bile kitabı elinden bırakmayan Muhammed Fatih Safitürk’ün okumayı sevdiğini ve hiç boş zaman geçirmediğini dile getiren baba Safitürk, oğlunun kadrosunun Aydın’da başladığını ve Karasu Kaymakamlığı’nda staj yaptığını hatırlattı.
Bolu’nun Kıbrıscık ilçesine kaymakam olarak atanıp, orada iki yılını doldurduktan sonra Bingöl’ün Kiğı ilçesine gittiğini dile getiren Safitürk, Kiğı’dan sonra ise şehit olduğu Mardin’in Derik ilçesine atandığını hatırlattı.
Oradaki durumunun kendilerini çok üzdüğünü ama ellerinden bir şey gelmediğini vurgulayan Safitürk, şunları kaydetti:
“Kendisi hiç de şikayetçi değildi. Teröristlere karşı çok mücadele verdiler, çok büyük çatışmalar oldu. Sık sık terör olayları olduğu için telefonla arıyordum daha sonra bana ‘Baba beni arama. Teröristlerde benim numaram var, ağız dolusu tehditler alıyorum.’ dedi. ‘Seni öldüreceğiz, ilk öldüreceğimiz adam sensin.’ gibi şeyler söylüyorlarmış. ‘Oğlum tehlikeli değil mi?’ diye sorduğumda, ‘Baba Allah’ın takdiri değişmez. Biz ne kadar kaçsak, gitsek de görevimize bakalım.’ dedi. Birisinin ateş ettiğini ve onu bulamadıklarını söyledi telefonda, daha sonraki telefonlarda teröristleri temizlediklerini söyledi. Ben sabredemedim yanına gittim. Çarşılar, şehrin içi, kuyular açılmış, kanallar açılmıştı. Çatışma yerlerini gösterdi bana. Evin duvarını delip namluyu oradan çıkartıp gördüğü güvenlik görevlisine ateş eden teröristin yerini gösterdi. Oraları gezip gördük en son gittiğim de oydu. Daha sonra da ağabeyi gitti yanına.”
Safitürk, üzüntülerinin devam ettiğini ancak Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de şehitlerin mertebesini peygamberlerden sonra ilk sıraya koyduğunu ve bunun yüreklerine su serptiğini aktardı.
Milletin birlik beraberlik içerisinde olması gerektiğini vurgulayan Safitürk, “Gerçekleri görmemiz gerekiyor. Bayrak, vatan, ezan sevgisinin olması lazım. Biz Müslümanız. Biz asil milletin evlatlarıyız. Tarihimiz çok eskilere dayanır. Üç kıtaya adaleti getiren ecdadın torunlarıyız. Elbette birlik olmamız lazım. Irkı, cinsiyeti ne olursa olsun hepimiz Müslümanız. Vatan, bayrak sevgisinde birleşmemiz lazım. Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Vatan millet uğruna görev yapan güvenlik kuvvetlerimize başta başkomutan Cumhurbaşkanımızın Allah yardımcısı olsun. Kahramanlık sadece silahla çarpışmayla olmuyor. En büyük kahramanlık masalarda oluyor. Anlaşmalar orada oluyor. ‘Güvenlik güçlerimizin de Allah yar ve yardımcısı olsun.’ diye dua etmemiz lazım.” şeklinde konuştu.