Hüseyin ALBAYRAK *
*Emekli Öğretmen, Tarih Araştırmacısı, Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi
Of’un 28 Mart’ta resmen işgalinden sonra da Trabzon merkezi 18 Nisan 1916’da işgal altına girmiş, bu arada geçen 20 gün zarfında Of-Bayburt hattında cereyan eden savaşlar aralıksız devam etmiştir.
Ataköy’de karargâh kuran Rus komutanlığı, yaptırdığı arazi keşifleriyle, Bayburt’a ancak Kakart Geçidi’nden ulaşabileceğini tespit etmişti.
Bu aylarda havaların müsaitsizliği ve Soğanlı Dağları’nın geçit vermeyişi, düşmanın ilerleyişini bir müddet için durdurmuştu. Fakat zamanla havaların iyi olması ile Ataköy ve Sultanmurat yörelerine yayılmışlardır. Düşmanın bu niyetine karşılık 10. ve 11. Kolordularımız Bayburt’a gelmişti. Muhtemel düşman taarruzlarına karşı bir kısım taburlarımız da Soğanlı-Kemer Dağları’nın güney etekleri olmak üzere, müdafaa tertibatı almıştı.
Türk kuvvetleri bu iş ile meşgulken düşman kuvvetleri de Soğanlı-Kemer Dağları’nın kuzey yönlerine kadar gelmişti. Bu vaziyette düşmanla kuvvetlerimiz arasında dört saatlik bir mesafe kalmıştı. Her iki kuvvetin harekâtına engel olan karlar eriyinceye kadar bir buçuk ay geçmişti.
20 Nisan 1916 da Kolordularımız Kemer Dağı’nın güney taraflarında bulunan Akkoyun Yaylâsı’na nakledildi. Kemer ve Soğanlı Dağları da topçularımız tarafından tutulmuş, mevzilerine yerleştirilmişlerdi.
Kurmay Başkanlığı’nın raporuna göre, Lazistan (Rize) havalisini işgal ederek Bayburt istikametine doğru bir kısım düşman kuvveti, harekâtını geliştirmiş olmakla beraber, Bayburt’a varabilmesi için Kakart Geçitinden başka bir yolu yoktu. Esasen düşman kuvvetleri de ancak bu geçitten geçerek Bayburt’a varabileceklerini belirtmişlerdi.
Savaş Başlıyor:
Mayıs ayının ilk günlerinde düşman olanca gücü ile Kakart Geçidi üzerine çullanmıştı. Verilen emirlere uyulmadığından geçitte az süvari kuvveti bırakıldığı için kuvvetlerimiz püskürtülmüş ve geri çekilmeğe mecbur bırakılmıştı. Savaşın mukadderatı üzerine önemli tesiri olan ve düşman tarafından zapt edilmiş bulunan Kakart Geçidinin tekrar ele geçirilmesi için gereken tertibatın alınmasına, taşıdığı önemi sebebiyle, gerek görülmüştü. Bu duruma göre, düşmanı oradan atmak için cephe ve yan taarruzları yapılacaktı. Esasen düşman, geçidi zapteder etmez kuvvetli istihkâmlar yapmış ve mevzilerine yerleşmişti. Burayı zapteden düşman birlikleri kendi genelkurmaylarına verdikleri raporu, Bayburt’un yüzde doksan alınacağını kesinlikle ifade ediyorlardı. Bu rapor üzerine düşmanın büyük bir kısmı ileri harekâta geçerek karargâh olan Ataköy’den ayrılmış, Ogene (Karaçam) mevkilerine çıkmıştı.
Geçidin geri alınması için Türk kuvvetlerinin aldıkları yeni tedbirlerden haberdar olmayan düşman, aynı günün gecesi sabaha yarım saat kala şiddetli taarruzlar neticesinde püskürtülmüş ve Kakart Geçidi geri alınmıştı. Düşman ise panik halinde ilk karargâhını kurduğu Ataköy’e çekilmişti.
Düşmana Geçit Verilmiyor:
Tekrar geri alınan Kakart Geçidine muhafaza için takviyeli bir tabur bırakılmış, diğer kuvvetlerimiz de batıya doğru çekilmişti. Düşman artık buradan Bayburt’a aşamayacağını kesin olarak anlamış, o da kuvvetlerini batıya yönelterek Sultanmurat Tepeleri’ni tutmuştu. Sürmene istikametinden gelen diğer düşman kuvvetleri ise Yarımca (Arpalo) Köyü tepelerinde mevzilerine girmişti. Düşmanın keşif kolları ise Leman Suyu’na kadar uzanmıştı.
Esasen Kakart Geçidini ele geçiren kuvvetlerimiz, düşmanın Sultanmurat istikametinde ileri harekâtına devam edeceğini önceden sezdiğinden, Türk kuvvetleri de buraya çekilerek tekrar düşmanla karşı karşıya gelmişlerdi. Yapılacak muhtemel bir muharebede zafer sağlayabilmek için düşman kollarının uzandığı Leman Suyu’nun zaptedilmesi lâzımdı. Bu maksatla harekete geçen kuvvetlerimiz Leman Suyu’nu alarak düşmana iyiden iyiye yaklaşmıştı.
Şehitler Tepesine Doğru:
Leman Suyu’nun zaptından sonra, kuvvetlerimiz Ataköy ve Yarımca Köyü tepelerinin güney yamaçları üzerinde tahkimat yapmış, mevzilere yerleşmişti. Buna karşı düşman Sürmene-Bayburt yolu üzerinde bulunan tepeleri tutarak mukabil tahkimata girişmişti. Sürmene’den gelen kuvvetlerini Madur Dağı eteklerinde mevzilendirmişti.
Düşmanı takviye için gelen “Türkinasti Obçesto” Kolordusu muharebe sahasına gelmeden, Türk kuvvetleri tarafından 8-10 Mayıs 1916 tarihlerinde yapılan taarruz sonunda işgal ettikleri tepelerden atılarak mevzileri ele geçirilmiş, düşmanla amansız bir mücadeleye girişilmişti. Yenilen düşman kuvvetleri şimdiki Sultanmurat Şehitler Tepesi’ne çekildi. Düşmanı takip eden kuvvetlerimiz taarruzlarına ara vermeksizin Şehitler Tepesi’nde yapılan 24 saatlik inatçı bir mücadeleden sonra burasını da zaptederek şanlı Türk Bayrağı’nı tepeye dikti..
Sultanmurat Şehitler Tepesi’nden atılan düşman, üç koldan panik halinde geri çekilmek zorunda kaldı. Bu kollardan biri Sürmene Ağuluot, diğeri Barma istikâmeti ile Holo köylerinin Ağaçbaşı idi. Üçüncü kol, panik halinde Ataköy istikametinde çekilmişti. Bu tepeler üzerinde verilen muharebelerin şiddeti hayret verici idi.
Milletin Gönlünde Ebediyyen Taht Kuran Şehitlerimiz:
Sultanmurat Tepesi’nde dalgalanan Şanlı Türk bayrağı düşmanı çileden çıkarıyor, bütün saldırılar Mehmetçiğin süngüsü karşısında başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Sultanmurat Tepesi’ni canları pahasına müdafaa eden ve dalgalanan nazlı Türk bayrağını ebediyen daim kılmak için gösterilen bu azim ve irade öyle kolay ifade edilecek gibi değildir.
Vatan için, millet için, ölmeyi ta ezelden göze almış olan Mehmetçik, 23 Haziran günü akşamına kadar devam eden kanlı mücadelesinde, bu azim ve kutsi davasını, kanlarını dökerek ve şahadet şerbetini içerek en güzel şekilde ispat etmişlerdi.
Her türlü yardımcı kuvvetlerden uzak bu kahramanlar kafilesi, akşam güneşinin karanlığı, Sultanmurat tepesini karartırken; 70 erimizi ve başlarında kahramanlığın timsali haline gelmiş şehit yüzbaşıyı nazlı birer misafir gibi ağır ağır örtüyordu.
Bu savaşta 4. Alay Komutanı Binbaşı Talat, 4 Alay 2. Tabur Kumandanı Yüzbaşı Recep Bey (Recep Peker) ve Sultanmurat Grup ve 13. Fırka Komutanı Kâzım Bey (Kâzım Özay) da bu kahramanlar kafilesinin sağ kalan komutan gazileri idi.
Aradan yıllar geçti. Çaykara’nın Sultan murat Tepesi’ni mübarek mezarları ile süsleyen ve bunun için de “Sultanmurat Şehitliği” diye anılan ecdadımızın bu isimsiz kahramanları, her zaman gönüllerimizde kurdukları tahtta var olacaklardır. Her yıl mezarları başında yapılan ve Çaykara’ya şerefler bahşeden Sultanmurat Şehitlerini Anma Günü, hem milli, hem dini ve hem de insanî görevlerimizin yerine getirildiğinin güzel bir örneğidir. Ancak, kutlamaların şehitlerimizin şanına, davalarının taşıdığı anlama ve değer ölçülerimize uygunluğu yerine getirilirse…
Kaynak:(Çaykara Müftülüğü ve Çaykara Gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri Çaykara’nın Manevi ve Kültürel Değerleri Sempozyumu-1)
Araştırmacı yazar Hüseyin ALBAYRAK)
Bu aziz şehitlerimiz için son sözü Arif Nihat Asya’ya bırakalım:
BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var, bekliyor…
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye ?
Destanını yapmış,
Bir el ki ahretten uzanmış.
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler.
Öpelim temizse dudaklarımız…
Fakat basmasın toprağına
Temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgârını kesmesin gövdeler…
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar, kasideler.
Geri gitsin alkışlar, geri…
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri !
Ona oğullardan, analardan
Dilekler yeter…
Yazın sarı, kışın beyaz
Çiçekler yeter
Söyledi söyleyen demin…
Gel süngülü yiğidim alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor…
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgâr bekliyor.
Destanı öksüz, sükûtu derin
Meçhul askerin…
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu toprak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Bu vatanın bekası için mücadele vermiş şehitlerimize Yüce Mevlâ’dan rahmet ve mağfiret diliyorum diyor, sizleri bütün vatan şehitlerimiz ve gazilerimiz için Fatiha okumaya davet ediyorum.
Mekânları Cennet, ruhları şâd olsun
Sultanmurat Savaşları için bak: Fevzi Çakmak (Mareşal), a.g.e., s. 212; Altay Yiğit, Doğu Karadeniz Muharebeleri, s.125-133; Hüseyin Albayrak, Birinci Dünya Savaşı’nda Trabzon’un İşgali ve Kurtuluşu (Trabzon’un Kurtuluşu , s. 6) Eser Ofset, Trabzon, 1995; Mehmet Bilgin, Madurdağı Savaşı, s.58
Arif Nihat Asya, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s. 17, Nurgök Matbaası, İstanbul,1967
Kaynak:(Çaykara Müftülüğü ve Çaykara Gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri Çaykara’nın Manevi ve Kültürel Değerleri Sempozyumu-1)
Araştırmacı yazar Hüseyin ALBAYRAK)