TEMELLİ
KAPATMA YERİNE TEMELSİZ İHTAR
Geçen hafta Anayasa Mahkemesi iktidar partisi hakkında açılan temelli kapatma
davası ile bir karar verdi
Başsavcının partinin temelli kapatılması ve 71 kişi hakkında
siyasi yasak talebiyle açtığı davayı esastan görüşen Mahkeme, iddia makamının
talebini “haklı” bulmakla birlikte önerdiği cezayı (yaptırımı) “ağır” bularak
daha hafif bir cezaya hükmetti.
Kararı şöyle okumak mümkün: AK Parti laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline
gelmiştir, fakat temelli kapatılmasını gerektirecek ölçüde değil. Partiye isnat
edilen suç, “Siyasi partilerin … eylemleri, … lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı
olamaz” (AY.m.68/IV) hükmünün ihlalidir.
“Bir siyasi partinin m.68/IV hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli
kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak halinde
geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir” (m.69/VI:
2001’de eklenen cümle).
O halde, eylemleri laiklik ilkesine aykırı görülen bir siyasi partinin temelli
kapatılması, ancak Anayasa Mahkemesince laikliğe aykırı fiillerin işlendiği bir
odak olduğu sonucuna varılması ile mümkündür.
AY.m.69/VI, cümle 2’de “odak olma” kavramına açıklık getirilmektedir: “Bir
siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde
işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez
karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel
kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu
fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği
takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır”.
Özetlemek gerekirse, ya parti üyeleri yoğun bir şekilde laikliğe aykırı fiiller
işlemiş olacak ve parti de bu eylemleri açık veya örtülü şekilde benimsemiş
gözükecek ya da doğrudan parti organları kararlılık içinde laikliğe aykırı
fiiller işlemiş olacak… İddianamede her iki ihtimale de işaret edilmektedir.
Yine 2001 yılında eklenen bir fıkraya (m.69/VII) göre “Anayasa Mahkemesi,
yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin
ağırlığına göre ilgili siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen
yoksun bırakılmasına karar verebilir”.
Yani, dava konusu edilen fiillerin ağırlık derecesi partinin temelli
kapatılmasını gerektirecek vahamet boyutunda görülmezse, kapatma yaptırımı
yerine para cezası yaptırımı uygulanabilecektir.
Nitekim “temelli kapatma” cezasını ağır bulan Mahkeme, Hazine yardımının yarı
oranında kesilmesi cezası ile partinin uyarılmasını uygun görmüştür.
Aslında bu “uygun görme” bile “kıl payı” olmuştur. Eğer bir üye daha “temelli
kapatma” yönünde oy kullanmış olsaydı, partinin kapatılması yanı sıra siyasi
yasaklar gündeme gelebilecekti.
Sonuç itibariyle Anayasa Mahkemesi kararına yansıyan irade, iktidar partisinin
laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu yargısını kabul etmektedir. Yani karar
mercii, iddia makamının suçlamasını kabul etmiş, fakat yaptırımını ağır bularak
azaltmıştır. Mahkeme, gazete kupürlerinden derlenmiş laikliğe aykırılık
söylemlerini yeterli bularak, marjinal bir laiklik yorumunu benimsemiştir.
Temyizi kabil olmayan bu kesin hüküm ve herkesi bağlayan bu yargı kararı,
kanaatimce fevkalade yanlıştır ve temelsizdir.
Anayasa Mahkemesinin parti kapatma davalarına bakışını
inceleyen Merih ÖDEN’in, “Türk Anayasa Hukukunda Siyasî Partilerin Anayasaya
Aykırı Eylemleri Nedeniyle Kapatılmaları” isimli tez çalışmasında (Ankara 2003)
vardığı sonuç, bu kararda bir kez daha teyid edilmiş olmaktadır: “Anayasa
Mahkemesi, parti kapatma davalarında parti özgürlüğünü sınırlayıcı bir anlayışa
sahiptir” (s.188).
Kaynak: Günebakış Gazetesi