Bu Cuma namazını Eyüp Sultan Camii’nde kılmak nasip oldu. O gün Eyüp İlçe Emniyet Müdürünün babası vefat etmişti; müftümüz vaaz vermek için çıktı minbere. Vaazında anne-babadan bahsedip, hayattan kendi yaşanmış hikâyelerinden örnekler verdi.
Müftü bey, “95 yaşındaki babamın dizlerine başımı koyarım; başımı okşar, öylesine huzur dolarım ki, içim bir başka ferahlar,” dediğinde, hissettiklerini düşündüm.
Ben hiç babamın dizlerine başımı koyamadım.
58 yaşındayım ama böyle bir an yaşamadım. Babamın başımı okşadığını bile hatırlamıyorum, Anam için de aynı şey geçerli; aslında Karadeniz’de bu iş biraz böyledir… Pek kimse sevgisini göstermeyi, içini açmayı bilmez, belli etmez, edemez.
Cuma günü, belki o eksiği tamamlayabilirim diye düşündüm.
Babam yaşamıyordu, 23 yıl evvel bu dünyadan göçüp gitti, bari anamla bunu deneyimleyeyim dedim.
Biraz çekinerek, biraz gülümseyerek “Ana,” dedim, “başımı dizine koysam, sen de başımı okşasan?” İlk tepkisi tanıdıktı: “Eee, hadi oradan!” Ama ben üsteleyince kabul etti, ben de yavaşça başımı koydum dizine…
O an, annem kendince başımı okşamaya başladı.
Fakat, nasıl anlatayım, sanki bir tencereyi ovalar gibi kafamı sıvazlıyor!
“Ana,” dedim gülerek, “sanki kap yıkar gibi başımı okşuyorsun.” İşte o an, ikimizin yüzünde kahkaha belirdi ve bu resim ortaya çıktı.
Şimdi bu resimi paylaşmak istiyorum; bir hatıra kalsın, gönüllerde yer etsin diye.
Siz siz olun, sevdiğinizi söyleyin. Çocuklarınızı sevin, başlarını okşayın. Sevgiyi içimizde tutmanın kimseye faydası yok; Resulullah Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) de buyurmuş ki:
“Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin.”