Bu yıl, Çaykara’nın yemyeşil yaylaları, sisin ardında saklı masallarını yeniden fısıldamaya hazırlanıyor. Her köşesi ayrı bir cennet olan Sultanmurat’tan Haldizen’e, Multat’tan Eğrisu’ya, Alaysa’dan Kurtdağı’na, Sarıkaya’dan Kuşmer’e Soğanlı’ya kadar her yayla, kendi türküsünü söyleyecek, kendi kokusunu meydanlara salacak.
Biz biliriz ki, yayla şenliği sadece horon oynamak değildir; o, köklerimizi, komşuluğumuzu, misafirperverliğimizi yaşatma günüdür. Bu yüzden şenliklerimizi öyle bir işlemeliyiz ki; her biri, ziyaretçisini sadece eğlendiren değil, Çaykara’nın ruhunu içine işleyen bir hatıraya dönüşsün.
Mis gibi mısır ekmeği kokusunun eşlik ettiği taze muhlama kazanları, kuynmak tavaları… Dumanı tüten etli lahana sarmaları… Kemençe ve kavalın yan yana, rüzgârla yarıştığı kaydeler… Gençlerin horonla coştuğu, yaşlıların “Bizim zamanımızda…” diye başlayan hikâyelerini anlattığı, çocukların ise özgürce koşturduğu yayla çimenleri olsun…
Bu yıl yayla şenliklerimiz bereketli olduğu kadar yoğun da… Aynı gün birden fazla yaylada çalınan kemençeler, bazen birbirinin sesini bastıracak gibi görünüyor. Tüm şenlikler ile ilgili etkileşimli bir zaman planlaması ve detaylı bir içerik çalışması yapılmadığı anlaşılıyor.
Şenliklerimizi, sadece bugünün değil, yarının da hatırlayacağı bir şekilde icra etmeliyiz. Programlarımızı öyle düzenlemeliyiz ki; ilgi bölünmemeli, her yayla kendi gününde parlamalı. Kültürümüzü yansıtan yarışmalar, yerel el sanatları sergileri, eski düğün âdetlerinin canlandırıldığı gösterilerle süslenmeli.
Unutmayalım; Çaykara yaylaları sadece coğrafya değil, yüzyılların harman yeridir. Şenliklerimizi daha organize, daha içi dolu, daha bizden yaparsak; hem misafirlerimiz büyülenir hem de çocuklarımız dedelerinin, ninelerinin hikâyelerini kendi gözleriyle görür, yaşar ve gelecekte de yaşatırlar…
Şenlikler ile yaylalarımızı sadece seyredilen değil, yaşanan bir masala dönüştürmeliyiz. Artık klasikleşen bir platform, yüksek sesli ve tempolu yöresel müzik eşliğinde gün boyu oynanan horonlar çok rutin ve yavan oluyor. Yayla şenliklerimizi yeni bir bakış ama eski bir anlayışla ele almanın zamanı geldi de geçmek üzere. Düzenleyeceğimiz şenlikler sıradanlaşmamalı, bilakis gönüllerde ve hatıralarda yer etmeli. Çünkü biz biliriz ki, yayla bir kez gönüle düşerse, ömür boyu orada kalır.
Sami bey çok önemli bir tespitte bulundunuz, son yıllarda herşeyde yaşanan erozyon değersizlik bizim şenliklerde de yaşanıyor maksat hasıl olsun herkes yapıyor bizde yapalım mantığı birşey ifâde etmez yarar sağlamaz Sultan murat farklı bir yer ordaki şenlik başka yerdeki şenlik gibi kutlanmamalı yada mekan yeri değiştirmeli