1960’lı ve 1970’li yıllarda doğanlar, tarihi ve kültürel dönüşümlerin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemde dünyaya geldik. Bizim kuşak, savaş sonrası dönemin etkilerinden, soğuk savaş yıllarına; teknolojinin yükselişinden, küreselleşmenin başlangıcına kadar pek çok önemli sürecin tanığı oldu. Türkiye özelinde, 1960 darbesi, 1971 muhtırası ve 1980 askeri darbesi gibi önemli olaylar, bizim kuşağın sosyal ve politik düşünce yapısını derinden etkiledi.
Bu dönemde doğanlar olarak, çocukluk yıllarımızı büyük ölçüde sade, teknolojik yeniliklerin henüz evlere yayılmadığı bir dünyada geçirdik. Sokak oyunları, mahalle kültürü ve aile bağları ön plandaydı. Radyonun evlerdeki yeri çok önemliydi. Televizyonun hayatımıza girmesi ve yaygınlaşması ile birlikte toplumsal değişim hız kazandı. Çoğumuz siyah-beyaz televizyonun büyüsünü ilk kez bu dönemde yaşadık. 1980’lerin ortalarında renkli televizyonun Türkiye’ye gelişi, bizim kuşağın hayatında önemli bir dönüm noktasıydı.
1970’lerin sonunda ve 1980’ler boyunca ve hatta 1990’ların önemli bir kısmında bizim kuşak, gençlik yıllarını yaşadı. Türkiye’de siyasi ve toplumsal hareketlilik artmış, üniversite gençliği önemli bir aktör haline gelmişti. Öğrenci hareketleri, siyasi kutuplaşmalar ve ideolojik çatışmalar, bu dönemde gençliğin ana gündem maddeleriydi. 12 Eylül 1980 darbesi ile birçok şey değişti. Değişen siyasi jargon, ortaya çıkan yeni siyasi hareketler toplumu derinden etkiledi. Bununla birlikte dünyayı iletişim araçlarıyla daha yakından ve derinden fark etme dönemi yaşandı. Bu dönüşümler hayatlarımızı ve geleceklerimizi derinden etkiledi ve belirledi.
1980’lerin ortalarında ve 1990’larda, bu kuşak iş hayatına atılmaya başladı. Türkiye’nin ekonomisi ve iş dünyası, küreselleşmenin etkileriyle birlikte değişime uğradı. Yurt dışı fırsatları, yeni meslekler ve değişen ekonomik dinamikler, bizim kuşağın kariyerlerini şekillendirdi. Aynı zamanda, teknolojiyle tanışan ve onu iş dünyasına entegre eden ilk kuşak da bizim kuşak oldu. Bilgisayarların ve mobil telefonların yaygınlaşması, iş yapma biçimlerini kökten etkiledi ve değiştirdi.
Bu dönem, aynı zamanda aile kurma ve çocuk yetiştirme sorumluluğunu üstlenme dönemi oldu. Bizim kuşak, çocuklarını yetiştirirken sahip oldukları değerleri koruma ve kendi çocukluklarında tatbik etme çabası içerisindeydiler. Ancak, değişen dünya şartları ve teknoloji, çocuk yetiştirme yöntemlerini de yeniden şekillendirdi.
Bugün 60’lı ve 70’li yıllarda doğan kuşak, hayatlarımızın olgunluk dönemini yaşıyoruz. Bir kısmımız emekliliği düşünürken, bir kısmımız aktif olarak iş hayatında yer almaya devam ediyoruz. Elektriksiz, yolsuz köylerde doğup büyük değişimleri ve gelişmeleri bizzat yaşayan bizim nesil adeta tarihin karanlık noktalarından iletişimin baş döndüren yıllarına kadar geniş bir yelpazede derin tecrübeler yaşadık. Teknolojiye adaptasyon konusunda belki de en büyük dönüşümü yaşayan kuşak olarak, sosyal medya, dijital iletişim ve internet dünyasında yer bulmayı başardık. Ancak, hızla değişen dünyada zaman zaman adaptasyon zorlukları yaşamak da bazılarımız için kaçınılmaz oldu. Nihayet bizim nesil yokluğu da varlığı da, darlığı da genişliği de tecrübe etmiş, yokluk halinde varlığı, varlık halinde yokluğu idrak edebilen engin tecrübeler yaşamış bir nesil olduk.
Gelecek konusunda ise, bizim kuşak, geçirdiği tüm evrelere rağmen hem yeniliklere adapte olmanın hem de geçmişin güzel, samimi ve insani değerlerini muhafaza etmenin derdini taşıyor ve mücadelesini veriyor şimdi. Bu istikamette genç nesillere örnek olma ve onların yolunu açma çabasını da gayretle yürütüyor. Geçmişin tecrübelerini aktarmak ve değerlerini korumak, bizim kuşağın bugünkü temel motivasyonlarından biri haline gelmiş durumda. Bunu ne kadar başarırız bilinmez ama hayat bu mücadele ile geçecek gibi…
Gecmise donup baktigimiz zaman hakikaten buyuk bir koprunun hatta koprulerin ustunden gectigimizi anliyoruz.
Guzel yazi olmus. Tesekkurler..