Mahalli (Yerel) Türküler:
Türküler, dörtlükler, maniler, ve destanlar Halk edebiyatımızın temelini teşkil ettiği gibi horonuyla, kemençesiyle, kavalıyla, yayla şenlikleri, seyirleri, atma ve takma türküleriyle, yöremizin nüktedan ve keskin zekâlı halk ozanlarının şiirleri, âşıkların ezgileri ve destanlarıyla birlikte Çaykara halk edebiyatının da temeli ve Çaykara’nın folklorik yapısını ayakta tutan ana unsurlardan biri olduğu şüphesizdir.
Çaykara bölgesinde yayla yollarında, yayla şenliklerinde veya çayır biçmelerde, yayla ortalarında, toplu halde yaylaya çıkış ve inişlerde, imecelerde barakath ismi verilen sohbetlerde, düğün, seyir ve eğlencelerde bir araya gelenler iki gruba ayrılarak türkü söylerler. Bu gruplar üç ve daha fazla kişilerden meydana gelip karşılıklı olarak birbirleriyle atışırlar. Bu atışmaya seyir, seyreden kalabalığa da seyirci denir.
Çaykara ve yöresinin mahalli türkilerini:
1-Atma Türkileri
2-Takma Türkiler
3-Uzun Türkiler
4-Maniler
5-Destanlar
olarak sınıflandırabiliriz.
1-Atma Türkiler(Atışmalar):
Karşılıklı iki kişi arasında olur. Birbirlerine türkü atacak olanlar iki gruba ayrılır. Her grubun bir başkanı vardır, başta durur. Bir grup atışmasını yaparken diğer grup vezinli ve kafiyeye uygun olarak sözlerini hazırlar. Birinci grup sözlerini bitirince, ikinci grup söze başlar. Grup halindeki bu atışmalar ayakta yapılır. Sözleri evvelâ başkan söyler, grubu toplu halde tekrar eder. Atışmalar vezinli ve kafiyelidir. Anında, atılan türküye kafadan kafiyeli ve besteli olarak irticalen karşılık verilir.
Atışmalar gelenek halinde, eskiden beri Çaykara’da hep yapılagelmiştir. Şimdi bu atışmalar eski renkliliğini ve canlılığını maalesef taşımamaktadır. Nerde o eski atışmacılar, söz ustaları? Onların yeri dolmaz ki… Mesela Şahinkaya’dan Mahnidaoğlu Ahmet DURGUN, Eğridere’den Ağralioğlu Mustafa ŞEKER, Korkuluk lakaplı Ömer BAL, Mehmet KILIÇ, Mustafa MÜFTÜOĞLU, Maraşlı’dan Karnaba Ahmet, Karnaba Numan, Osmançelebioğlu Hüseyin Ağa, Koldere’den Karaoğlu Kasım, Karaoğlu Mecit, Hopşera’dan Şerifefendioğlu Muhammet Usta, Ataköy’den Hamdi KORKMAZ, Zeno’dan Gençağa, Taşlıgedik’ten Kukar Süleyman ARDIÇ ve daha bir çok türkücü, atışmacı ve söz ustası kişilerin ünü her tarafa dağılmıştı. Mustafa MÜFTÜOĞLU’ndan başka bu söz ustalarından hiç biri hayatta değildir.
Atma türkülerden kısa kısa örnekler verelim: Atma türküler bir mısralı olduğu gibi, iki mısralı, üç mısralı, dört mısralı olanı da vardır. Bu mısralar aynı ritimde söylenir.
Grubun atışmaya başlaması bir haykırma ile başlar. Atışmaların erkekli olanına seyir, erkekli kızlı olanına horon diye yöremizde isim verilir.[1]
Çaykara’da Ataköy’deki bir düğün davetinde zamanın ünlü atışmacılarından Yinoğlu Numan (Düğün Sahibi) ile Koldere’den Karaoğlu Kasımın atışmasından bir örnek (tek mısralı atma türkü):
Kasım- Kafadar yüreğunden bütün dertler savuşti.
Numan- Görduğun namünimet ehbap ateşsiz pişti.
Kasım- Bereket yılı idi hep namünimet taştı.
Numan-Ahbap fukaraluktan hep ahbaplarum kaçti.[2]
Çambaşı delikanlıları Ataköy’e imeceye gelirler. Bu imecedeki bir atışmadan bir dörtlük:
Ç- Bak sana ne deyurum
Ben seni göreyurum
Geldum da gideyurum
Almayun bizden icar.
A- Baktum uzaktan görüş
Alsana birkaç kuruş
Farkettum seni furuş
Her hal söz sözü açar.
Üçlü Bir Atışmaya Örnek
A- Arkadaşluk müşterek
Yolcu yoluna gerek
Memnunuk hepunuzden
Ç- Sele gitti ırmaklar
Okunuyur evraklar
Geleyurler temizden
A- Cinmisun yoksa peri
Haman eskiden beri
Çikamadun pehrizden
Ç- Bir acayıp bakarsun
Ciyam gibi çikarsun
Ey arkadaş gehrizden
İkili Bir Atışmaya Örnek:
Eğridere’den Ağrali Mustafa ile Maraşlı’dan Kornaba Ahmet arasında bir atışma:
Karnaba:-Artuk ehtiyar oldun
Astun mi eleğuni
Ağrali.- Ey paçan dilencisi
İşte al direğuni
Karnap:- Gezerda dilenurum
Sen bağla şeleğuni
Ağrali:- Elbet bir şey verurum
Sen ketur küleğuni
İkili Bir Atışmaya Başka Bir Örnek:
Hadili ile Şinekli(Ataköy)’nin atışması:[3]
Hadili:- Cebişler geri geri
Beri gelsun tekeler
Şinekli:- Hadidansun dilenci
Omuzunda heybeler
Hadili:- Ben da dilencimiyum
Ha fuşki da çengeler [4]
Çaykara bölgesinin ünlü atışma ustası Mahnida Ahmet DURGUN ile Ataköy’den Hamdi KORKMAZ arasında yine ikişer mısralı bir atışma örneği:
Mahnida:-Şinekten bir gız sevdum
Selâm söyle softaya
Hamdi:- Şinekten gız vermezler
Dayanamaz cefaya
Mahnida: Davet ettiler beni
Oturttiler sofraya
Hamdi:- Alim bilurdum seni
Başladun hurafaya.[5]
2- Takma Türkiler:
Bir şeyi açıkça söylemeden, üstü kapalı bir şekilde, bir söz ustası türkücünün karşısındaki türkücüye üstü kapalı anlam taşıyan dörtlü, altılı veya sekizli türkülerle takılmasına Takma türküler denir.
Muziplik olsun diye, Kabataş’ta Hişiroğlu’nun düğününe davetli ünlü türkücü Karnaba’nın çapulalarını (ayakkabı) gizlerler. Bu durumu fark eden Karnaba Ahmet durur mu:
Akşamdan duşundiler
Aşlayalum çorbayı
Geturdiler güğumi
Bulmadiler kubayı
Çabalayı çalanlar
İncitti bu bobayı
Eygidi Hışıroğlu
Bildun mi Karnabayı ?[6]
Yine dörtlü bir Takma Türküye örnek:
Maraşlıdan Osmançelebioğlu Hüseyin Ağa, kaçırdığı sevgilisiyle ormanda saklanırken sevgilisine şöyle seslenir:
Nesip bu idi başa
Artuk geçti temaşa
Soğuk su katmaz aşa
Gönülden seven beni
Arka vermişum daşa
Ey sevduğum bin yaşa
Bin asker bir da Paşa
Gelseler vermem seni.[7]
Sekizli bir başka Takma Türküye örnek:
Maraşlı (Paçan)’dan Osmançelebioğlu İbrahim Ağa, konağının önünde, koltuğunda otururken, oradan geçmekte olan Karnaba Ahmet’i yanına çağırır ve bir türkü söylemesini ister.
Karnaba Ahmet’in Osmançelebioğlu’na söylediği sekizli takma türkü:
Yıkılur saltanatun
Sultan Süleyman olsan
Parçalar seni rozgâr
Dağlarda duman olsan
Yener seni Azrail
Çok da kahraman olsan
Sual için kâr etmez
Ahrette pişman olsan [8]
3- Uzun Türküler :
Atma ve Takma Türkülerle, manilerin dışında kalan, sekiz mısradan daha uzun, vezinli, kafiyeli şiir şeklindeki türkülerdir. Konuları çok çeşitli olan yöremiz ozanlarına ait uzun türküler vardır.
Uzun Türküye Maraşlı’dan ozan Abduşşekür DİNÇER’den bir örnek:
Yol doğru iken kaytan
Hiç bulamadım meydan
İğfal ediyor şeytan
Durmadan hergün beni
Cennetinden, hurinden
Hiç ayrılma nurundan
Yarabbi huzurundan
Eyleme sürgün beni
Ağlamam şuna buna
Kayıtlıyım tapuma
Geliyorum kapına
Etme lemtekün beni
Bir beşerim hattim yok
Kulluğa himmetim yok
Bir kuruş kıymetim yok
Toplasan yekün beni [9]
4- Maniler :
Türk Halk Edebiyatı mani bakımından da çok zengindir. Yöremizde pek mani ismi geçmez. Mani yerine “türki” tabiri kullanılır. Maniler, dörtlü türküler olup dizeleri kendi aralarında kafiyeli halk edebiyatı nazım şeklidir.
Türküler gibi maniler de, hemen hemen her şey için söylenmiş, sayıları binleri
bulan maniler Çaykara folkloru sözlü halk edebiyatımızı çok zengin çeşitli ürünleridir. Bu maniler asırlardan beri halkımız tarafından her zaman ve her yerde yaşlı, genç, kadın, erkek herkes tarafından terennüm edilir.
Maniler, türküler (dörtlükler); aşk, sevgi, ilgi, hayat, yaşama, sevinç, acı, gurbet, hasret, göç, sevda, kıyafet, tabiat (doğa) olayları gibi her konuyu dile getirir. Manilere dörtlük de denir.
Şimdi Çaykara ‘da yüzlerce yıldan beri ağızlarda dolaşan manilerden bir kaç örnek verelim.
Yaylaya Özlem:
Sultan Murat Suları
Yakayı yüreğumi
Yaz başları gelende
Sayarum günlerumi
E yaylalar yaylalar
Çumen bağladunuz mi
Askere gideyurken
Beni ağladunuz mi?
Bu dağları aşarum
Sel olurum taşarum
Senden ayrı gezersem
Yol bulamam şaşarum
Gürgenum kuskusları
Tam güzün dökilurler
Eygidi taşlı yollar
Ne sevdaluk bilurler
Al elune elune
İp ile orağuni
Gel çıkalum dağlara
Def eyle merağuni
Yayla çumenlerine
Yağmur yağar ıslanur
Mavi çiçeklerine
Nazlı yarum yaslanur
Kadohordan geçilmez
Daraçık sokakları
Tiken oldi gözüme
Sıçanoba kızları
Haçan bir kız kaçacak
Yan basar ayağını
Ener ahıra çözer
Sığırlarun bağını
Sar belune belune
Lahuriden kuşağı
Hiç geçermi aklundan
Alsam habu uşağı
Yaylanun çumenine
Otlar körpe kuzular
Anam ile babamı
Her gün gönlüm arzular
5-Destanlar:
Türk Halk Edebiyatının zengin ve canlı ürünlerinden birisi de destanlardır. Destanlar manzum olup dörtlü kıtalar halinde, her kıtanın her üç dizesi, destanı oluşturan diğer kıtalarında dördüncü dizeleri kendi aralarında birbirleriyle kafiyelidir.
Çaykara folkloründe yöremiz halk edebiyatı içinde ozanlarımız tarafından yazılmış birçok destan vardır. Şehitler Destanı, Göç Destanı, Sel (Felaketi) Destanı, Gurbet Destanları, ölen sevilmiş kişilerin ardından yazılan ya da bir kaza ve afet dolayısıyla yazılmış destanlarımız az değildir.
Bu destanlarımızdan Ataköylü şair merhum Remzi ABBASOĞLU ‘nun Sultan Murat Şehitleri için yazdığı destanı numune olarak veriyorum:
Ey mezar taşlarına sarmaşıklar dolaşan
Ey dumanlı dağları yıldırım gibi aşan,
Türk soyunun kahraman evlâtları, erleri
Can verip de aldınız yattığınız yerleri
Şu kızaran şafaklar, dinlenen tan yerleri
Şu boy boy çöküntüler, o günün siperleri
Şu yamaçlar, dereler, şu uzak karlı dağlar
Şu yeşeren tepeler, şu bahçeler, şu bağlar
Esen tatlı rüzgârlar, yıldızlar, mavi gökler
Uçmaklarda dolaşan, o sayısız melekler
Sizi tesbih ediyor, hep sizi anıyorlar,
Kutsal hatıranızla bak, halâ yanıyorlar
Ey göklere yükselen en büyük elemanlar
Ey Tanrı’nın yanında yer alan kahramanlar
Bu sakin tepelerde uyuyan kardeşlerim
Gönülleri ısıtan isimsiz güneşlerim
Hürriyetin, benliğin eşsiz mücahitleri
İstiklâl davamızın en büyük şahitleri
Kurtardığınız toprak şimdi sizi saklıyor
En derin muhabbetle sarıyor, kucaklıyor
Bu toprağı sulayan tertemiz kanlar sizin
Cihanda aldığımız şerefler, şanlar sizin
Kalblerimiz her lâhza sizinle çalkalanır
Yurdun dört köşesinde hür bayrak dalgalanır
Bu bayrak sizden gelen en büyük bir şereftir
parolamız “İstiklâl” hedef aynı hedeftir
Bu yolda sizler gibi hazırız can vermeğe
Sizin rikâbınızda bir hizmete ermeğe,
En mukaddes derece:şehitlik mertebesi
Bir kabe kadar kutsal bu “Şehitler Tepesi”.[10]
[1] a.g.e. “ :77
[2] a.g.e. “ : 78
[3] Hadi: Sel senesi olan 1929’a kadar Çaykara’nın merkezi dahil Of’a kadar olan havalinin en büyük pazarı olup, kalabalık esnaf ve el sanatkarlarına sahip, Pazar kurulan bir yerdi. Şimdi ıssız denecek durumdadır. Şahinkaya’nın altında, Solaklı deresinin kenarındadır .
[4]Çaykara ve Folkloru –Altay Yiğit Sayfa: 86
[5] a.g.e. “ : 88
[6] a.g.e. “ : 95-96
[7] a.g.e. “ : 96
[8] a.g.e. “ : 97
[9] a.g.e. “ :147
[10] a.g.e. “ :133
Kaynak:Çaykara Müftülüğü ve Çaykara Gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri Çaykara’nın Manevi ve Kültürel Değerleri Sempozyumu-1
(Araştırmacı yazar Ahmet Cemal NİYAZOĞLU)