100 yıl öncesinden selam getirdim, 100 yıl öncesine selam gönderiyorum…
Solaklı Deresinin kıvrımlarınca kıvrılan uzun ince bir yoldayız.
Offff, Of!…
Solaklı Deresinin taştan taşa vurarak kıvrıla kıvrıla ulaştığı son noktadaki nidasını temsil edercesine Of!
Solaklı deresi Of’ta son bulurken Derebaşı virajları Of! diyerek başlıyor tam tersine. Hikâyesiyle münasip düşercesine…
Of’tan başlayarak Solaklı’nın sağ yamacına tutunmuş D915 karayolu dere kıvrıldıkça kıvrılır, uzadıkça uzar.
1914 yılında başlar hikayesi bu yolun. O zaman araç yoktur daha. Rus işgali altındadır memleket. Of’u Bayburt’a bağlayan en kısa mesafe hesaplanır ve çalışmalar başlar. Şantiyeler kurulur. Yöre halkından eli kazma-kürek tutanlar, duvar ustaları, aşçılar, sucular işbaşındadır. Kısım kısım 3 yıl devam eder çalışmalar. Çaykara’(O zamanki adı Kadahor)a kadar derenin kenarından ilerleyen yol Çaykara’yı geçince dönemin önemli ticaret merkezi Hadi pazarında Solaklı ile yollarını ayırır. Şur-Şinek-Harheş-Aşağı Ogene-Yukarı Ogene istikametinde ilerler. Artık daha sarp bir arazide ilerlemeye başlanmıştır. Yamaç arazinin büyük bir bölümü duvarlarla geçilir. Kazılabilen yerler ise kazma kürekle. Yolun en önemli kısmı Derebaşı’dır. Solaklı deresinin bir kolunun kaynak noktasındadır Derebaşı.
Onun için adı Derebaşı’dır. Sarp bir arazidir burası. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydir buradan yol geçirmek. İlmek ilmek araziyi dokuyarak yolu dağdan aşırmak…
Çalıştı dedelerimiz. Kilim gibi dokudular yamaçlara 13 virajı… Ve zirveye vardıklarında en zor nokta ya vardılar. Yalçın kayayı aşamadılar.
Şantiye sorumlusu Rus komutana dediler:
-“Komutan burayı geçemiyoruz” diye.
Onun için de buraya “Demirkapı” dediler.
-Bir bozuk para kadar da olsa parça koparabilir misiniz?
-Koparırız.
-O zaman devam….
Dedi Rus komutan.
Devam ettiler. Ve aştılar “Demirkapı’yı” ve yüce dağları, ovaya indiler.
Sadece ovaya mı? Yaylalar.. Asıl yaylalarına ulaştılar. Ve yıllarca kullandılar bu yolu. Bu yol kimisinin kaderi, kimisinin eceli oldu. Kimisinin sevdası, kimisinin en tatlı, kimisinin en acı hatırası…
Solaklı boyunca uzayan yolda İşkenaz, Taşhan, Küçühol, Kondu, Kadahor, Hadialtı, Şinek, Harheş, Ogene, Derebaşı ve Heneke hanları durakları oldu.
Bölge insanının ortak noktası oldu bu hanlar, bu yol.
Bu yolda tanıştılar, kaynaştılar, kader birliği yaptılar, ekmeklerini, azıklarını paylaştılar.
Bazen türkü oldu dudaklarında, bazen hasret oldu yaylaya, bazen hasreti bitirdi Derebaşı yolu…
Kıvrım kıvrım kıvrılan yolda kervanlar dizilirdi, yayla çıkış ve inişlerinde…
Derebaşı vardır analarımızın terlerinde, anılarımızın bir yerlerinde…
Kamyonların kornasında, hayatın tam ortasında…
Yıllarca taşıdı bizi Derebaşı.
Enes’in hanında bir çorba kokusudur bazen, Heneke çayırlarında bir nefes.
Derebaşı’nda yankılanan ses…
Yolu kazan çekiç sesi midir,
Yamacı yürüyüp çıkan yolcunun nefesi mi?
Yoksa bir feryat mı?
Korkudan bürünülen sessizliğin sesi midir?
Derebaşı bir tarihtir, anılarla örülen, rüyalarda görülen…
Dile kolay, bir asır taşıdı yöreyi denizden dağa, ovaya; ovadan, yayladan denize…
O bir mirastır hepimize…
Dedelerimizden, atalarımızdan…
Şimdi garip, şimdi yalnız, şimdi yorgun gibi
Ama eski topraktır o.
Eski yol
Gene eskisi gibi şenleneceksin
Müsterih ol
(Bulutlara Giden Yol-Derebaşı Belgeseli için kaleme alınmıştır)