Uzungöl’e bir de tersinden bakalım…

Kırk yıllık bir geçmişi var Uzungöl’ün. Uzungöl Kırk yıl önce Çaykara’da sıradan, köylerden bir köydü. Sadece diğer köylerden farkı ortasında bir göl bulunmasıydı. Halkı kıt imkanlar içerisinde hayvancılıkla ve gurbetçilikle geçiniyordu.

1975 yılında Avrupa’da bir süre kalıp Turizmi ve getirisini keşfeden çılgın(!) Uzungöllü heykeli dikilesi Dursun Ali İnan’ın memleketine dönüp bir kaç alabalık havuzu ve mütevazi bir lokanta ile başlattığı turizm faaliyetleri yıllar geçtikçe büyüdü, gelişti. Özellikle 80’li yıllarda Foto Ferhat Yıldız’ın özel fotoğraflarının ulusal basına taşınmasıyla Uzungöl önce Türkiye’ye sonra tüm dünyaya yayılan bir üne kavuştu. Devlet büyükleri Trabzon ziyaretlerinin bir soluk noktası olarak bu bakir alanı programlarına aldı. Özellikle merhum Bakanımız Adnan Kahveci buraya yaptığı gizli korumasız, münferiden ve tebdil-i kıyafet ziyaretlerle bu zeminin oluşmasında perde arkası önemli katkılarda bulundu. Süreç içerisinde sürekli yükselen bir ivmeyle Uzungöl turizmde bir dünya markası haline geldi. Özellikle 2010’lu yıllardan sonra hızla artan Arap Turizmi Uzungöl için müthiş bir talep patlaması yaşanmasına neden oldu. Bu da yapılaşmayı hızlandırdı ve bugün zaman zaman benimde katıldığım silüet eleştirilerine zemin oluşturur görüntüler ortaya çıktı. Mevcut plansız düzensiz yapıyı tasvip etmemekle birlikte olaya bir de tersinden bakalım. Uzungöl’de yaşanan bu obez büyümeyi bütün eksik ve yanlışlarına rağmen göğüsleyebilen, buradaki yoğun talebe cevap vererek ülkemize çok ciddi bir turizm girdisi sağlayan Uzungöl halkını, esnafını ve yatırımcısını tebrik etmek lazım.

İmar durumları öyle ya da böyle yoluna girecek, su akıp yatağını bulacaktır. Onu kendi mecrasına bırakıyoruz. Ancak yörenin bir ferdi olarak Uzungöl halkını hiçbir eğitim almadan, tamamen el yordamıyla, yaparak yaşayarak oluşturdukları bu eşsiz destinasyon için topyekün kutlamak gerektiği kanaatindeyim. Eksik ve kusurlarıyla bugün bir Uzungöl gerçeğinden bahsedebiliyorsak bu gerçek başta o Şerah köylülerinin eseridir. Hep eleştirilmek yerine biraz da takdiri hak etmiyorlar mı?