En son ne zaman aynı kaldırımda yürüdüğümüz birine selam verdik. Ne zaman bir kedinin başını okşadık. Günlük hayatın peşinde koşturmaktan başka hangi yolu katettik. Çok katlı binaların pencerelerinden baktığımızda kaç insan görebildik.
Her gün binlerce günah işlediğimiz yaşamdan korkmayıp da ölmekten mi korktuk? Bu tam bir akıllılık göstergesi. Bense amatör bir deliyim.
Ölümü yaşamak. Ölümlü yaşamak ya da dur dur…
Ölümle yaşamak…
İşte gerçek bir eylem. Hastanelerin yoğun bakım ünitelerine gitmek. Bir yaşlının ellerindeki kırışıklara dokunmak. Hiç tanımadığın bir ölüye dualar dizmek. Mezarlıkta dolaşıp mezar taşlarına dokunmak. Tanımadığın birinin mezarını sulamak, çok sevdiğin menekşeni sular gibi. İşte bunlar aklıma gelenler. Ben ki aklı başında olmayan bir özneyim bu aralar.
Başımıza gelecek olan ölüme aşina olabilmemiz için yapmamız gerekenler adlı bir kitap çıkarsam tabi ki yok(!) satmaz.
Bize kutsal bir kitap olarak sunulmuş hayatı müsvedde bir kağıt misali yaşamakla meşgulüz. Merhamet etmeye vaktimiz yok, öleceğiz çünkü(!) Hırslarımız, öfkelerimiz ve lanet olası kibrimizle öleceğiz. Baki kalanın hoş bir sada oluşu Baki’de kaldı. Bizler hoşnutsuz ve doyumsuz bir neslin neferleriyiz artık. Artık bizi biz bile kurtaramayız. Artık.
Yaşarken farkında olmadıklarınıza, ölürken dokunmayın. Çağırmayın 112’yi. Zamanında yardımına koşmadığınız o insanı, rahmet-i Rahman’a ererken yalnız bırakın. Gideceği en yüksek makamda aracıya hacet yok. Yalandan bağırıp çağırmayın. Üzülmeyin. Üzmeyin son nefesinde. Kıymetli vaktinden çalmayın bırakın, bırakın ki son nefesinde bir kelime-i şehadet getirsin.
Dünyaya meyli olmayanın gözünde nesne kıymetsizdir değil mi? Siz ise alın o koltuk takımlarını. Üçlü koltuğu beş kardeş bölüşün, nasıl yapacaksanız(?) Faize konmuş para bırakmadığı için babanıza mı söveceksiniz, sövün. Anneniz Trabzon hasırı bırakmadı mı o narin bileklerinize? Ah ne acı. Ama siz içlenmezdiniz, varlığı yokluk ile görseydiniz. Köy peyniri yiyip dudaklarınız yansaydı, suyun kıymetini elbet bilirdiniz. Babanız yediğiniz çikolataya ortak olmadığında bilirdiniz. Kardeşiniz okulda dağıtılan sütü, annesi puding yapsın diye eve getirse tabi ki içlenmezdiniz. Yokluk insanı terbiye eder. Varlıklı bir varlığa bunu anlatamazsınız. Ben denemedim çünkü dinlemediler varlıklılar beni, yoktum onlar için.
Yaşadığımı hissetmiyorum çoktur.
Öldüm.
Ölen insanlığa kısa bir cümle: Allah rahmetiyle muamele ede.