Günlerdir bir film; izlenme rekoru kırıyor, çok kısa bir süre öncesinde vizyona girmiş olmasına rağmen gişeleri alt üst etmiş durumda. İzleyicileri deseniz mest olmuş, filmden oldukça memnun. Salonlar, tüm seanslar işgal edilmiş, günün her saatinde gişenin önünde akıl almaz kuyruklar ve tabi ki kaçınılmaz kavgalar… Film, bu arada 7 yaş ve üzeri izleyici kitlesine sahip olduğu için anne babaların çocukları ile yapabileceği en gözde hafta sonu aktivitesi. Harika değil mi? En son ne zaman bir filmin bütün salonları böylesine işgal ettiğini gördünüz? Neredeyse yarım saatte bir seans bulmanız mümkün. Türk sinemasının bu eşsiz başarısının hakkını vermek gerek. Filmin senaristinden yönetmenine, oyuncularından yapımcılarına ve tabi ki de bu filme gişelerde rekor kırdıran örfünden, töresinden ödün vermeyen, aileyi toplumdaki en değerli yapı olarak gören toplumumuzun her bir ferdine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Evet, bahsettiğim film geçtiğimiz günlerde beşincisi vizyona giren ve muhtemelen altıncısını, yedincisini göreceğimiz Recep İvedik. Öncelikle şunu belirtmek isterim. Bu bir film eleştirisi yazısı değil toplusal bir öz eleştiridir. Amacım kimsenin beğenilerini acımasızca eleştirmek değil, maskenin arkasında sakladığımız yüzlerimize ayna tutmaktır.
Meseleye şuradan başlayalım: Bir tip düşünelim, bu insan bizim komşumuz, okulda arkadaşımız, toplu ulaşım araçlarında bir vatandaş veya bir mağazada görevli. Hiç fark etmez. Gün içinde var olduğumuz tüm ortamlarda bu insanı düşünebiliriz. Bu insan, bizim yaşam alanlarımız arasında en özgür olduğumuz evlerimizde bile yapmaktan çekindiğimiz hareketleri, tavırları sergiliyor, küfürleri ediyor. Olur olmaz yerde size tekme tokat girişiyor, toplum içinde kadınları rahatsız ediyor, hakaret ediyor. Sizi en olmadık yerde küçük düşürüyor, tuhaf el şakalarında bulunarak taciz ediyor. Yeri geliyor en hassas duygularınızı kullanıyor. Bu insana karşı tavrınız ne olurdu? “Ya Türk insanını çok iyi tanımlıyor, bizde ne varsa olduğu gibi sergiliyor, bu tipi beğenmeyenler aşağılık kompleksine sahip insanlar’’ diyebilir misiniz? Bu soruya cevabınız evet ise haklısınız, toplumdaki her türlü ahlaksızlık ve saygısızlık bize müstahak demekten öte bir cümle kuramam. Ama eğer ki cevabınız hayır ise, eyvah eyvah, ne yazık ki iki yüzlüyüz. Sokakta küfreden çocukları görünce, anne babalar nasıl evlat yetiştiriyor diyoruz, gidip o küfürleri çocuğumuzla sinemada dinleyip kahkahalara boğuluyoruz. Yarın aynı küfrü çocuğumuzdan duyduğumuzda onu yerin dibine sokuyoruz. Çocuğumuz benzer davranışları toplum içinde sergilese, utancımızdan saklanacak bir köşe arıyoruz. Toplum içinde nezaketsiz davranışlarından ötürü gün içinde şikayetçi olduğumuz onlarca insanla karşılaşıyoruz. Gerek taciz olsun gerek hakarete uğramak olsun. Hakareti geçtim bir insan bana baktı diyerek başka bir insanı darp etme hakkını kendinde görüyor. Bu tür haberleri izlediğimizde ve hatta bu tür davranışlara maruz kaldığımızda “insanlar kafayı yemiş’’ deyip şikayetçi oluyoruz, ama sinemaya gidip bu nezaketsizliğin, adap bilmezliğin on katını izlemek için para verip vakit harcıyoruz ve en acısı sinemadan gayet mutlu ve rahatlamış ayrılıyoruz ve hatta daha da acısı bu karakterde kendimizi buluyoruz.
Filmi her yerde gözüme sokulan fragmanları ve arkadaşlarımın sinemadan çektikleri kısa videolar haricinde izlemedim. Sinema salonu önünde 8 salondan 4’ünü işgal etmiş bu filmi görünce, sonra dört günlük gişe raporuna bakınca, geçmişe dönüp sinema dünyasının en başarılı yönetmenlerinden az bütçe ile büyük işler başaran ve filmlerinde gerek pornografik öğeler barındırmayan, gerek şiddet içermeyen, toplumsal ve iç dünyamızın bize asıl aynasını tutan Mecid Mecidi’nin adının bile muhafazakar Türk ailelerinde bilinmemesine, Hz. Muhammed filminin vizyonda üç hafta kalabilmiş olmasına üzüldüm. Bilet gişesindeki ekranlarda o kaba saba, nezaketsiz tipin tüm salonları kapatmış olduğunu gördüğüm manzara ve insanların filmden çıkarken yüzlerindeki memnuniyet. Aslında iki yüzlülüğümüze, insanlara karşı taktığımız maskenin ardındaki nezaketsizliğe, hoyratlığa ve aklınıza gelebilecek her türlü pespayeliğe ayna tutar gibiydi. Küfredince rahatlayan, şiddet uygulayınca otorite sağladığına inanan tramvatik ruhumuzun beyaz perdedeki izdüşümünden başka bir şey değil bu.
Sevgili arkadaşlarım öncelikle BİZ lere yakışan bir birimizin doğruluğunda güzelliğinde ders almamız bunla beraber bir birimizde olan artı özelliklerden onur ve gurur duymamız gerektiği düşüncesindeyim. Aynı şekilde birbirimizin yanlışlarından ve yanlışlıklarından hicap ve üzüntü duymamız ve farklılığımızı vereceğimiz öneri ve tavsiye düşüncesi ile değerlendirmemiz insan olarak farklılığımız olduğu düşüncesindeyim. Benim yanlışım yanlışlarım kimseye örnek alınacak bir davranış olamaz. Aynı şekilde hiç kimsenin yanlışı ve yanlışları kimseye doğrulukta güzellikte örnek olmamalı. Ders alabilmek ayrıcalıktır. SELAMLAR – SEVGİLER….
Topluman aynasi Recep ivedik hikaye okumayin
Nesi varmış İVEDİĞİN. Herkes zaten birer İVEDİK olmuş. Her zamanki gibi Sebebi iskalarsanız sadece sonuu görürsünüz Sonrada … A a Aa Aa niye bunu izliyor herkes dersiniz…..İVEDİK tiplemesi nasıl bir tiplemedir. Örneğin SOLAKLI vadisinden Bir ÇOCUK okula yazıldı ve ona kendisinden başka kimseyi düşünmeyen. MERHAMET ve GÜZEL AHLAK, DERE, ORMAN, HAYVAN sevgisi olmadan yetiştir…. ( Bu değerleri sevip korumak olmadan ALLAH sevgisi ve din olmaz) Ama bunların hiç birni içinde barındırmayan DİNİ eğitimi ( Nanamaz, oruç paran varsa kırıntı babında zekat ve haç ) verirsen .Alacağın HASAT bundan iyi olmaz…., .Bu çocukların Okuyanları Bürokrat bile olsa okumuş İVEDİK, okuyamayanlar ZENGİNDE olsa ZENGİN İVEDİK, Hiç bir baltaya sap olamadığında da KÜTÜK İVEDİK olurlar..Ve İçten içe İVEDİĞE bakarak ne kadar doğal işte İNSANİ ve doğa kuralları ile barışık olmadanda pek ala yaşanılabiliyormuş derler. ..Sen BAYBURTA KLASİK müzik Orkestrası getriridiğinde SİYASİLER ve kültür adamlarıda dahil ”BAYBURT bayburt olalı böyle zülüm görmedi ”” dersen İTRİ, MOZART, DEDE KORKUT mu seyredeceklerini sanıyorsunuz. Her daim ZÜBÜK duyguları içinde uyarılmaya hazır bekleyen İNSANLARın…
aynen dostum