Üç çeşit yevmiye
Eskiden, yani delikanlılık dönemlerimde iyi bir tırpancıydım. Tırpanla çayır biçmek bizim işimizdi. Yaz gelince tırpan elimden düşmezdi.
Haziran’da fındık altları ile başlardık tırpan işine. Zordur fındık altını tırpanla biçmek. İstediğin gibi açılıp yayılamazsın. Tırpanının sapı da ağzı da küçük olmalıdır fındık altı biçerken. Deyim yerindeyse gıdım gıdım ilerleyebilirsin. Doğrusu bir kaç defa dışında fındık altı biçmek için yevmiyeye gitmedim. Benim asıl yevmiyelerim yayla çayırındadır. Orada dilediğin büyüklükte tırpanla istediğin gibi sallanabilirsin.
Dedim ya iyi sallarım tırpanı. Beni karşıdan izleyenlerin yalancısıyım: çsor’da ilerleyişim şiir gibiymiş. Her sallayışımda şşşşyyyttt, şşşşyyyttt diye nameler gelirmiş tırpanımın ucundan. Beni çayır biçerken izleyenlerin yalancısıyım. Rahmetli babam büyükbaş hayvan ticareti ile uğraşırdı. Bizde her zaman 10-15 arası hayvan bulunurdu. Dolayısıyla çok ot lazımdı kıştan çıkmak için. Kıştan yaz başına selametle çıkmak için yazın ne kadar çayır bulursa otunu biçmek üzere kiralardı rahmetli. Bazısını yağ-peynir karşılığı, bazısını yarılık bazısını para karşılığı vs. Biz başlarken kaç çayır biçeceğimizi bilmezdik. Zira rahmetli babam sürekli eklemeler yapardı. En az bir ay süreyi göze alırdık yayla çayırcılığında.
Ama sadece kiralanan çayırlarla bitmezdi işimiz. Bir de babamın sürpriz yevmiyeci görevlendirmeleri vardı. Bazen akşam eve gidince yarın falan yerde filan kişinin çayırını biçmek üzere yevmiyecisin talimatı gelirdi. Ig-mıg para etmez ertesi gün söylenen yere giderdik. Niye ıg-mıg? Şundan: Birincisi yevmiyeci gittin mi oturmak, dinlenmek yok. Sabah tırpanı dövüp başladınmı o günlük patronun insafına kalmış arada bir çay molası verdiyse verdi. Vermediyse öğlene kadar nefessiz tırpan sallayacaksın. Ama kendine çalıştığında dilediğin zaman oturup dinlenebiliyorsun. Bir de sabah yevmiyeci gittiğin kişi sana bir haftada bitmeyecek genişlikte bir alan gösteriyor ve şöyle diyor: Haburayi Zihni Çakirun bir günde kesti! Yani demek istiyor ki sen burayı bu gün kesemezsen başarısızsın, yevmiyeyi hak etmiyorsun. Allah’ım nasıl bir baskıdır o. Zihni ağabeye sorma şansı da yok. Gurbete gitmiş. Daha sonra emekli olup memlekete döndüğünde sormuştum bir günde kestiği iddia edilen yerleri hiç birini doğrulamamıştı selametli. Meğer bize gaz veriyorlarmış anladık sonra.
Uzatmayalım bu hedefi alınca tüm performansınızı ortaya koymak durumundasınız, koyuyorsunuz da. Öğlene doğru açlıktan bir düşüş oluyor ve gözünüz her çsor başı yemeğin geleceği istikameti bir süzüyor ister istemez. Nihayet yevmiyeye gittiğiniz evin anası, gelini ya da kızı sırtında küçük bir sepet elinde kapaklı bir kuymak tavası ile beliriyor. Bir gevşeme oluyor sizde, az sonra dinlenecek olmanın verdiği bir rahatlama. Sofra kurulana kadarki iki üç çsor daha bir hevesle gidiyor. Sonra çayırda bir bezin üstünde kurulan kır sofrasında yemeğe çağrılıyorsunuz. Yemeğin kalitesi öğleden sonraki performansa direkt etki edeceği için önemli. Bazen sadece bir kuymak ve etrafında kayda değmeyecek bir kaç aparat gelir ki bu benim pek sevdiğim bir menü değildir. Çünkü öğlede sulu yemeği kuymağa tercih ederdim. Bir de yemeği hazırlayanın nezafeti meselesi de karın doyurma anlamında önemliydi. Nihayet yemek bitip tırpan dövülür ve öğleden sonraki aboskala geçilir. Aynı tempoda akşama kadar devam eden çalışma güneşin iyice batıya yatıp dağın üzerine düşmesine kadar devam eder ki öğleden sonranın motivasyonu işin bitiminde alacağınız yevmiyedir. Onun hayaliyle sallarsınız tırpanı. Sonuçta yevmiye mesaisi tamamlandığında üç tür ödeme şekli vardır:
1. İş biter bitmez yevmiyeniz ödenir.
2. “Hayde görüşuruk” diyerek ileri bir tarihe ertelenir.
Doğrusu birincisi çok tatlı ikincisi çok tatsız bir tahsilattır.
3.Bir de sabah daha işe başlamadan verirdi yevmiyeyi bazıları. O gün akşam olmazdı daha.
Peki işveren memnuniyetini ölçmek?.. Kolay: Eğer işveren “Haburayi seneye da sen keseceksin adam aramayacağım daha” demişse… Ya da bir başka çayır için randevu istemişse işveren ziyadesiyle memnundur. Bir de yüzünden bellidir zaten.
Memnun değilse?
İşte benim gibi usta bir tırpancıda bunun cevabı yoktur.
Çsor: Trpanın bir gidişinde biçtiği alan.
Aboskal: Belli bir süre için çalışanın bitirmeyi planladığı alan.
Kerendin Avusturya tırbanıydı herhalde