Suların gibi çağlar damarlarımdaki kan;
Mayıs girmeden başlar; çeker beni Çaykara’m.
Köylerin, yaylaların çıkmaz rüyalarımdan;
Haziran şenlik, bağlar; çeker beni Çaykara’m.
Yağmur, güneş, rüzgârlar Açmış dağ başlarını;
Sermiş gözler önüne etek, yamaçlarını.
Üzülürüm kırmışsa bir ağacın dalını;
Temmuz’da gölge, kırlar; çeker beni Çaykara’m.
Kaya dipleri dahil yeşermiştir ortalık;
Orak, tırpan kullanmak; gerektirir ustalık.
Adamsızın yüzünü güldürürdü ırgatlık;
Ağustos’ta üç beş şar; çeker beni Çaykara’m.
Sözüm tatmayanlara; Oba sefası başka.
Uykusu, düşü ile yapmam, kaldırmam şaka.
Nasıl yanıldığını düşmeyen bilmez aşka;
Eylül mehtaba salar; çeker beni Çaykara’m.
Yazın sonuna doğru garip görünür etraf;
Niçin tutulur bilmem; taşlar solmaktan muaf.
Vedadandır gönlümle aramdaki ihtilâf;
Ekim’de var git parlar; çeker beni Çaykara’m.
Soğuklar yönetime el koymuş yükseklerde;
Durup iç geçirenler; oturmuş eşiklerde.
Dalda açan, büyüyen; ömrü bitenler yerde;
Kasım’da doğa yatar; çeker beni Çaykara’m.
Yeşilin en canlısı; Her mevsim bizde mevcut.
Tepenin en namlısı; Her mevsim bizde mevcut.
Havanın dumanlısı; Her mevsim bizde mevcut
Aralık’ta da sarar; çeker beni Çaykara’m.
Öyle olur ki bazen; kardan kapı açılmaz;
Sobasız mekânlarda oturulmaz, yatılmaz.
Öğlen akşam arası avcılar evde durmaz;
Ocak’ta da göl donar; çeker beni Çaykara’m.
Bilerek aksatmayız; ne bayram, ne düğünü;
Dünyada unutmayız, unutturmayız dünü.
Yılın ikinci ayı, yirmi yedinci günü;
Şubat’ta kurtuluş var; çeker beni Çaykara’m.
Hoş gelir yavaş yavaş tabiatta uyanış;
Yaşanır kazma kürek satışlarında artış.
Anlaşılır hükmünü sürdürmekten geçti kış;
Mart’ın ertesi bahar; çeker beni Çaykara’m.
Yetiştirdiklerine gıpta etmekte herkes;
Mabetlerinden kalma, kulaklarımdaki ses.
Dere kıyılarında bulunsam, alsam nefes;
Nisan’da toprak, yollar; çeker beni Çaykara’m.
Mehmet KABAOĞLU
28 NİSAN 2015