ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
36,2225
EURO
38,0047
ALTIN
3.352,91
BIST
9.877,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

Meslek Tassubu

21 Aralık 1972'de Çaykara'nın Şahinkaya Köyünde doğdu. İlkokulu Şahinkaya II İlkokulunda 1983 yılında, Ortaokulu Çaykara İnönü Lisesi Orta kısmında 1986 yılında, Liseyi Çaykara İnönü Lisesinde 1990 yılında tamamladı. 2000 yılında 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Muhtelif kamu görevlerinde bulundu, bulunmaktadır... Yöresi ile ilgili basılı kitap ve değişik yayınlara imza atmıştır. Amatör olarak fotoğrafla uğraşmaktadır. Evli iki çocuk babası olan Sami Ayan yöresi ile ilgili araştırma ve derlemelerini de sürdürmektedir.
25.11.2016 07:47
A+
A-

Bazı meslek erbapları var ki her zaman kendi bildiğini yaparlar. Siz mesleği ile alakalı müşterisi olsanız da bu değişmez. Parasını ödediğiniz işte bile istediğinizi yaptıramazsınız.

Mesela berberlerin çoğu böyledir. Gidersiniz berbere bir tarif yaparsınız. Şuradan şöyle alalım, üstten fazla almayalım, enseyi fazla açmayalım kulaklar şöyle, böyle diye yapacağı işi tanımlarsınız. Tıraş sırasında işin rayından çıkmakta olduğunu fark edersiniz. “Tamam oradan daha alma, buradan biraz daha al” diye de uyarırsınız. Sadece “Tamam abi” der ve yine bildiğini okur. Tıraş bitince kafanızı tanıyamazsınız. Yahu bir şey desen olmaz demesen olmaz. “Şuradan fazla aldın, burası olmadı” deseniz de tıraş devam eder. Abi o yatar, şimdi öyle görünüyor, kısa değil, uzun değil… Bitmeyen teraneler. Artık saçı kendi halinde düzelmeye bırakmaktan başka çaresiz kalmaz. Bu yüzdendir ki hep tıraşı ertelerim. Fakat Çaykara’da berber Mehmet Güvercin’i istisna ederim bu işten.

Mesela dergi, gazete,logo vb tasarımları yapan grafik tasarımcıları vardır. Onlar da öyledir. İş sizin eser onun olduğu için olsa gerek ki bir türlü istediğinizi yaptıramazsınız. Şu fotoğraf şurada olsun, şu yazı böyle olsun gibi uyarılarınız hep rahatsızlık ve sızlanmayla karşılanır ve sonuçta sizin değil onun istediği sonuç çıkar ortaya…

Ustalar vardır bir de. Eline proje verirsiniz. Plan verirsiniz, malzemenin en iyisini sunarsınız, ücretini ödersiniz ama bir türlü istediğinizi yaptıramazsınız. Sizin neyi nasıl istediğinizin fazlaca bir önemi yoktur. Usta bildiğini okur her zaman. Bunu şöyle yap deseniz usta: “O öyle olmaz” der. Yahu ben böyle istiyorum. “Yok öyle güzel olmaz. Ben öyle yapmam bunu, kendime sövdüremem” der. İşiniz biter ama ortaya hiç bir zaman hayal ettiğiniz şey çıkmaz.

Mesela terziler de böyledir. Kumaşı verirsiniz. En hassas biçimde ölçünüzü alırlar. belden, enden, boydan…. Haftaya provaya gel. Gidersiniz. Haftaya bir daha ve nihayet son prova… Elbiseyi alırsınız ceket omuzdan sıkar, pantolon belden. E kardeşim niye ölçü aldın o zaman. Hazır konfeksiyon ürünleri ölçü almadan beni görmeden daha iyisini yapıyor…

Ve pazarlamacılar… Asla sizin ihtiyaç duyduğunuz şeyi anlamak istemezler. Onların kafasında sana satmak istediği şeyi satmak vardır. Siz almak istediğinizi bilirsiniz. Ekonomik bir sınırınız vardır ama satıcılar bu sınırları hep yukarı doğru zorlar. Diyelim bir çamaşır makinesi alacaksınız. Kafanızda mesela 800 devir, bilmem ne kadar güçte bir makine ve bir de fiyat vardır. Satıcı abi şimdi 800 devir kullanılmıyor artık. Yok kurutmalısı, var yok otomatik açılanı, cep telefonuyla programlananı, …nı nı nı… Sizin kafanızdaki rakamı sürekli değiştirir ve istediği ürünü satarlar.

Tam da bu konu ile alakalı bir hikaye ile meseleyi bağlayalım. Rahmetli amcamın 60’lı, 70’li yıllarda Çaykara’da bir konfeksiyon dükkanı vardır. Bir gün biri zayıf diğeri kilolu iki arkadaşı dükkana gelirler. Kilolu olan bir kazak alacaktır. Üzerine bir kazak dener. Kazak hafif dardır. Rahmetli amcam:
-Bu kadar darlık bir şey değil bir defa yıkandı mı bu açar. diyerek kilolu arkadaşını ikna eder.
Çay sohbet devam ederken kazak zayıf arkadaşın aklında kalmıştır.
-Yahu şu kazak hoşuma gitti ben de bir tane deneyeyim der. Kazağı denerler zayıf arkadaşa biraz bol gelir. Amcam:
-Bu kadar genişlik önemli değil yıkayınca girer. Der ve her iki arkadaşına da kazaktan birer tane satar. Dükkandan ayrılırlar. Dışarıda biri diğerine:
-Yahu şu senin kazak kaç numara?
-Üç…
Seninki kaç numara?
Üç..
Ulan bu Mudoğli ikimuze da ayni kazaği satti. Birimuze dedi yikandimi girer, birimuze dedi yikandimi açar.
Tekrar dükkana dönerler.
Ulan Mudoğli ayni kazaği ikimuze da sattun birimuze dedun yikandi mi girer, diğerimize açar. Al bu kazaklari geri.
-Ben sizun gibi iki enayeyi bir daha nerde bulacağum. deyince…
-Ola haklisun biz buni zamanşnda anlamaduk ise buni hak ettuk derler. Ve tabi bu şaka karşılıklı mutabakatla noktalanır.

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.