Bazen zararı bertaraf, bazen inceden dokundurma, bazen derin mesajlar verme, bazen nefreti, bazen şefkati ortaya koymak, bazen durumu idare etmek üzere insan zihin kıvraklığını kullanır. Yöremiz laf ustalarının mesajlarını ince esprilerle verdiği nadide topraklardandır. Kaybolan bir kültürün ucundan tutmak adına sözün gücüne bırakalım sözü.
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz..
Evet söz vardır savaşı durdurur, söz vardır insanı öldürür, söz vardır zehir gibi yemeği bal eder. Yöremizde sıcak insan ilişkilerinin yaşandığı yıllarda, gerginliği bitiren, yüzleri güldüren, arayı bulduran hikayelerimizden birkaç örnek daha sunalım.
……
KEMİKSİZ ET
Çaykara’da kasaplık yapan Feryüz amca, etliye sütlüye çok fazla karışmayan, sakin, fazla konuşmayan işine bakan bir kişiliktir. Ancak bazı durumlarda lafı gediğine koymakta da ustadır.
Caminin altındaki kasap dükkânına bir gün bir müşteri geliri:
-Ağabey bana güzel bir et vereceksin ama hiç kemuği olmayacak.
(O yıllarda kasaplarda kemiksiz et satılmıyordu. Et kemikli satıyordu)
-Ooov! O zaman fare keceseksin ğhala oğli!
……
KENDİ DİNUMDEN OLANLARA ANLATAMAYURUM
70’li yıllarda Çaykara’da lokanta açan Şişko Mehmet iyi CHP’lidir. Bir gün iki Avrupalı turist Çaykara’ya düşer. Lokantada yemek yiyecekler ama dillerinden anlayan kimse yoktur. Bir şeyler diyorlar ama cevaplar tarzancadan öteye geçmiyor. O sırada AP İlçe Başkanı olan Server Gürkan lokantaya gelir. Kendisi ortaokul mezunu ve aydın kabul edilen bir kişiliktir. Şişko Mehmet yabancı dil bilecek potansiyeli kendisinde görür ve söylediklerini turistlere tercüme etmesi için yardım ister.
-Ola habu gavurlar bişeler deyur anlamayuruk. Biz bişe deyuruk anlatamayuruk. Sen okumiş adamsun ya bak nedur dertleri?
-Yaho ben kendi lisanumdan, kendi dinumden olan gavurlara anlatamayurum derdumi elun gavurina ne anlatayim…
……
HABU KARİ İLE…
Şahsene hala kışları oğlu Mehmet ağabeyin yanına gider, yazın köye gelirdi. Gelini Fadime yengeye de her nedense kafayı takmıştır. Halbuki bütün hizmetini de o yapıyor. Bir gün öğle saatinde oğlu Mehmet ağabey işten eve yemeğe gelir. Bakar ki Şahsene halanın durumu pek iyi değil. Yüz asılmış, bir parmağıyla oturduğu koltuğun kenarında daireler çiziyor.
Mehmet ağabey:
-Ana neyun var?
-Bişe yok..
Biraz sonra bakar ki durum aynı…
-Ana bişe var..
-Yokkk!
Bir süre sonra da durum değişmeyince:
-Ana ya de ne oldi?
E Mehmet, habu kari ile nasi emur(ömür) geçureceksun?
Olay açığa çıkmıştır artık. Mehmet ağabey idare sanatını konuşturur:
-Ana ya hğasona(boşver) çoği gitti azi kaldi.
-Ola ado bal isa ibes(Onu da doğru diyorsun)
……