İnsanın bir vatana ihtiyacı vardır. Vatan doğduğun yer mi, doyduğun yer mi, öldüğün yer midir?
Bu soruların cevabı kişiden kişiye göre değişiklik arz edebilir kuşkusuz. Ama bir yerin vatan edilmesinde doğmak ve doymak kadar ölmek de önemli bir unsurdur. Zira bir insanın mezarının olduğu yer orasının vatan edilmişliğiyle yakından alakalıdır.
Bazen insan hiç tanımadığı, bilmediği bir yere defnedilir. Mezarı bilmediği bir yerde olur. Mesela savaşlarda ve doğal afetlerde ölenler için bu durum söz konusu olabilir. Birkaç yıl önce Atlas Okyanusuna düşen bir uçakta viyolonsel sanatçısı Türk bir müzisyen de vardı. Okyanus sularına gömülen uçakla birlikte okyanusta gömülmüştü. Mezarı okyanus olmuştu.
Bir de ideal sahibi insanlar vardır. Ölümü de bir hedefe mebnidir. Osman Bey gibi mesela. Rivayet edilir ki ilk Osmanlı padişahı ve Devlet-i Aliye’nin kurucusu Osman Bey Bursa’yı kuşatır. Bursa kuşatması uzun sürer ve Osman Bey bu sırada hastalanır. Oğlu Orhan Bey’e vasiyet eder: Beni Bursa’ya gömün. Buradaki amaç ve vasiyetteki talep Bursa’nın alınmasıdır. Nitekim Bursa fethedilir ve Osman Bey Bursa’ya defnedilir.
Konuyu yöremize taşımak istiyorum. Özellikle son yüz yılda muhtelif aralıklarla toplu göçler veren ilçemiz gidenler için hep bir özlenen yer olma özelliğini taşımıştır. Şu anda bile kütüğe kayıtlı nüfusunun büyük bir bölümü ilçe dışında yaşayan bir memlekettir Çaykara. Toplu olarak göç edilen Hatay Kırıkhan, Van Özalp, Erzincan Çayırlı, Çanakkale Gökçeada gibi yerlerdeki hemşehrilerimiz buralarda kendi mezarlıklarını oluşturmuş, buraları vatan edinmişlerdir. Ama birçoğu mezar taşına gönlündeki memleket olan Çaykara’yı da işlemeyi ihmal etmemiştir.
Toplu göçlerin dışında geçim için yaşanan göçler de az değildir Çaykara’da. Yurdun çeşitli yerlerinde ekmek derdine düşen hemşehrilerimizden ömrü nihayete erenlerin bir kısmı mezarını mutlaka memlekete, Çaykara’ya gelmesini ister. Bu aslında kendisinin memleketine olan sevdasının yanında neslinin de bir şekilde memleketine bağlılığını sağlamak içindir. Hakikaten mezarı memlekete gelen gurbetçi ailesinin memleketi ile bağları az çok sürüyor. Mezarı gittiği yerde olanların sonraki nesilleri için Çaykara artık geçmişlerinin geldiği bir yurt olmaktan öteye geçmiyor.
Olaya Çaykara’dan bakacak olursak; Gurbete gidenler özlendiği gibi gurbete gönderenler de hep özlemiştir. Gurbettekilerin dönmeyi hayal ettiği gibi sıladakiler de gurbettekilerin bir gün bir şekilde dönüp geleceğini ummaktadırlar. Ancak gurbette ölüp gurbette toprağa verilenden umut kesilir artık. Hanesi kapanır, hatırası unutulur, geride buruk bir hüzün kalır.
Herkes için mümkün olmayabilir ama imkanı olanların mezarını memleketine vasiyet etmesi yine de kökeni ile kurulmuş bir bağdır. Şehir mezarlığında unutulup gitmektense hayatta iken komşu olduklarınla yan yana, omuz omuza defnedilmek, mezar taşın okunduğunda tanıyan birilerinin bulunması ve bir Fatiha ile yad edilmek için mezarın köyünde olsun.