1948 den günümüze kadar böyle buruk, ıssız, kimsesiz, sessiz kalmadın Çaykara’m. Korkma yalnız kalan sadece sen değilsin. Dünyanın her tarafında hayat böyle sürüyor. Herkes senin gibi hasret kaldı sevdiklerine. Aydınlık gelecek için, sağlıklı bir toplum için bu hasretliğe razı olacağız ve katlanacağız. Başardığımız gün, kimsesiz yaşadığımız günlerin değerini daha iyi anlayacağız. Seni evimin balkonundan seyrediyor, özlemlerini bir bir görüyorum.
Biliyorum çok özledin sabahları guruplar halinde okula giden bayanlı, erkekli öğrencileri.
Biliyorum özledin erken saatlerde esnafların dükkânlarından sokağa attığı bulgur tanelerine uçuşan güvercinleri.
Biliyorum özlemişsin kara güzün bağrından ayrılan ve bu mevsimde sana dönmesi gereken ama gelemeyen gurbetçileri.
Biliyorum çok bekledin dünya incisi Uzungöl’üne akın akın gelecek yerli ve yabancı turistleri.
Biliyorum dört gözle bekliyorsun namaz vakitlerinde merkez camisine ibadet için koşarak akın akın gelen Müslümanlarını.
Biliyorum arar oldun hafta günü(Salı) ihtiyaçlarını almak için seni şereflendiren köy hanımlarını ve pazar yerindeki sohbetlerini.
Biliyorum çok özledin sabah namazı ile lokantasını açan aşçıları ve çay ocağında çayını demlemiş müşterisine çay taşıyan çaycıları.
Özlemişsindir uzun sokağında kılınan kalabalık cenaze namazlarını.
Özlemişsindir sokaklarının boydan boya bayraklarla süslendiği, köylülerin izlemek üzere sokağı hınca hınç doldurduğu, öğrencilerin heyecanla okuduğu şiirleri ve yaptıkları diğer etkinliklerle kutladıkları 23 Nisanları.
Biliyorum yazmakla bitmez senin özlediklerin. Bakma böyle yazmış olduğuma senin hasret çektiklerin benim burnumda tütüyor. Sen benden daha iyisin Çaykara’m. Benim daha neleri özlediğimi bilir misin? Ben mahallemi, mahalledeki can komşularım, yol kenarlarında taze taze yan yana duran salut turşularını özledim.
Ben yaylamı, soğuk sularını, yeşil çimenlerini, sabah çobanların sürdüğü nahırı, yağan yağmurun, çakan şimşeği ardından topraktan fışkıran guguvakaları özledim.
Ben mezere mi, yeni açmış komar yapraklarını, Çifin çiçeklerini özledim. Özledim koyunları ve peşinden bağırarak giden körpe kuzuları.
Ben gurbette evlatlarımı, evlatlarımın evlatlarını özlemişim, uzaklarda kalan akrabalarımı, dostlarımı özlemişim.
İnsanlığı, arkadaşlığı, dostluğu, paylaşmayı, gülmeyi özledim.
Dahası en çok seni özlemişim Çaykara’m seni.
Bu hasretli günleri evde kalarak yaşamak kolay değil elbet ama yoğun bakımda yaşamaktan iyidir. Derler ya “Her yokuşun bir inişi var.” diye. İnşallah o yokuşun sonundayız. Az kaldı buluşmaya, kavuşmaya Çaykara’m. Beraber olacağımız mutlu, mesut ve sağlıklı günler bizi bekliyor.
Sabreyle Çaykara’m