ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
34,2714
EURO
37,4959
ALTIN
2.928,60
BIST
8.876,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

“Boba olma”!!!

"Varmısın ki yok olmaktan korkarsın."
25.05.2017 11:46
A+
A-

BOBA OLMA!!!

85’ yılının son günü, son demi, son gecesi karlı bir yılbaşında, soğuğun kırık dökük evlerin aralıklarından arsızca girip sobada yanan ateşle kavga edişinin en şiddetli günlerinde gelmişim dünyaya.

“Boba olma” ! Der, hep babam “Boba olma”

Yalın bir okunuşla bakarsak meseleye o kutsal görevi yabana atmış oluruz ki bu da babamıza ve babalığa büyük haksızlık etmiş oluruz. Babam bu sözü her söylediğinde kendimce ne kadar anlayabildiysem o kadar hissederdim ta ki “boba” olana kadar.

Kendi emsallerim ve bizden büyüklerin yaşadığı dönem itibariyle belki bir çoğumuz hele hele eskilerin büyük bölümü bir “boba” sevgisinden ya mahrumdurlar ya da çekingenliklerin ardında kalan rahmet ve şefkat kırıntılarından ne kadar istifade edebildilerse o kadardır “boba”.

Büyüklerimizin hep bir marifetmiş gibi anlattıkları ve anlatırken de halâ boba’larına karşı olan saygı ve mesafeyi  o an yaşarcasına aynı heyecan ve tedirginliğe bir çok defa şahit olmuşuzdur. Boba dır evin direği, Boba’dır her yaz başı gurbet ellere gidip kışa yakın dönen. Boba’dır evde konuştuğu zaman çıt kadar dahi sesin çıkmaması gerektiği an. Boba’dır ayrı sofrakasi, ayri sahani, ayri ekmeği olan, boba dır o başlamadan yemeğe başlanmayacak olan.  Boba evde olduğunda asla yüzyüze gelmemelidir çocuklar hatta yüzlerini saklayabilmek için mümkün mertebe pekenin en uç  en kuytu en karanlık köşesine oturmalıdır. Eğer orası müsait değilse soba borusunun ardında oturmalı ki bobanun yüzini görmeyecesun.

Bir boba asla beyuklerinun yaninda çecuklerini sevemez ayiptur. Boba merhametli olmaz! Çocuk düşse biyerine bişe olsa hele de yanında beykanan, boban var ise o çeçuk else da ona dokunamazsun. Çünkü saygı! Bunu gerektirir.

Sadece çocuklar nasiplenmez bu saygıdan, talihsiz gelinler de öyledir hakeza.

Bir gelin kaynatasina, kayinina helaldur ama kocasina mahrem!!! Çünkü Boba’nun yaninda karinile konişamazsun ayiptur.

Boba’nun lafina laf katamazsun es kaza bir iki kelime ekledun hemen yedun şamari. Şansın var şamar yemedi isen hemen azar gelur peşine: “Sus da e bilmem ne çecuği haurda iki yalan konuşacağuk.” Zaten ondan sonra bir daha bobanile asla bir yere gidemezsin.

Eskiden bizim oranın tabiri ile “Hayin” (acımasız) boba’lar vardi maalesef ve Müslümanlıkta mangalda kül bırakmayan. Şefkat ve merhametten yoksun büyüyen birkaç nesil ve halâ bu yanlışları sürdürmek isteyen birkaç talihsiz.

Hayatımda hep düşündüğüm ama asla mantıklı bir cevap bulamadığım bu acımasızlığa bu merhametsizliğe “Saygı” kılıfını uydurmaları da asla kabul etmedim.  Müslümanlıkta kül bırakmayan dedelerimiz neden Allah ve Resulunun metodlarını uygulamak yerine kendi örf ve adetlerini sürdüregelmeleri de ayrı bir sosyoloji konusu olmalı bence.

“Hz.Enes( R.a.) ten rivayet le “Çoluk çocuğuna Peygamberimiz (asm)’den daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim’in -Medine’nin- Avali semtinde oturan bir süt annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah (asm) sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi.” (Buharî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 63)

Peygamberimiz (asm) çocukları memnun etmek için dediklerini yapar, onların kalbini kazanırdı.

Bir seferinde Hz. Hasan’ı omuzuna almış, gidiyordu. Bir adam kendisini bu halde görünce, Hasan’a;

“Ey çocuk, bindiğin binek ne güzeldir.” dedi. Peygamberimiz (asm) de cevap verdi:

“O da ne güzel binicidir.” (İbn Hacer, el-İsâbe, I/329)

O bir peygamber olduğu halde omuzunda çocuk taşımaktan utanç duymuyor, bununla iftihar ediyordu.

Peygamberimiz (asm) çocuklara o kadar şefkatli ve hoşgörülü idi ki, bebekler ve küçük yaştaki çocuklar kucağını ıslatsalar dahi onları anlayışla karşılar, işlerini bitirinceye kadar kendi hallerine bırakırdı.

Peygamberimiz (asm)’in  torunu Hüseyin, süt annesi Ümmü Fadl’ın yanındaydı. Bir defasında Peygamberimiz (asm) Hüseyin’i görmeye gitti. Ümmü Fadl der ki:

“Hüseyin’i emziriyordum. Resulullah (asm) yanıma geldi. Çocuğu istedi, verdim. Çocuk hemen üzerine akıttı. Almak için elimi uzattım. ‘Çocuğun işemesini kesme.’ dedi. Sonra bir bardak su istedi ve çocuğun ıslattığı yere döktü.”

Peygamber Efendimiz (asm) çocukların ağlamalarına dayanamaz, onların susturulmasını, yorulmamasını isterdi. Sevgisi ve şefkati çocukların ağlamasına dahi müsaade etmezdi.

Hanımlarını sıkı sıkıya tembih eder, Hüseyin’den söz ederek, “Bu çocuğu ağlatmayın.” derdi.

Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi.”

Almamız gereken bu kadar güzel örnek varken neden Boba’lık makamını bu hale getirdiler? İmkanımız olsa tarihe gitsek ve sorsak.

Yaşadığım bir hadiseyi anlatmak istiyorum; bir gün kayın validemin evinde eşimin amcasının gelmesi münasebetiyle bulunduğumuz sırada kendisiyle yeniden doğduğum oğlumu sevmekle meşgulken eşimin amcasının bana değişik baktığını fark ettim ve hemen durumu anladım. Kendisine bunda ne gibi bir ayıbın veya saygısızlığın olduğunu sorduğumda sadece atalarından öyle gördüğünü ve öyle olması gerektiğini söyleyebildi. Ben de ona Allah ve Resulunun bize bu şekilde emretmediğini söylediğimde söyleyecek pek bir şey bulamamıştı. Bir dönem 1. Dünya savaşında cepheye giden dedelerimiz geri dönemediklerinden o dönem evli erkekler eşleriyle gezmezmiş dul kadınlar üzülmesin diye. Babalar çocuklarını başkalarının yanında sevmezmiş yetim çocuklar üzülmesin diye. Bu uygulama maalesef bir örf adet olmuş hala günümüzde uygulanmaya çalışılmakta ama o da bir çok örf adet gibi zamana tarihe yenilip gitmektedir.

Boba olma!

Evet babamın bu sözü hala kulaklarımda, hafızama bir çivi gibi çakılan “boba olma”

Yukarıda doğum tarihini yazmamın sebebi buydu aslında ben oğlumla yeniden doğmuştum ve o Boba’lardan değilim İnşaAllah. Uşağumi gördüğümde yine bobamun dediği gibi “Yureğum kaynayi”

Boba evin özüdür, boba satırın son sözüdür.

Alıntı; Sorularla İslamiyet “Peygamberin çocuk sevgisi”

Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2023 18:42
12.06.2021 16:16
07.11.2018 16:32
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

  1. Ali AYDIN dedi ki:

    Aleyküm selam Sayın Hocam sizde haklısınız, yazımda sadece olaya farklı açıdan bakmaya çalıştım. Babamın o sözü de; içinde bastırdığı merhamet duygularının dile geliş şeklidir. Saygılar. selam ve dua ile.

  2. Ahmet MUTLUOĞLU dedi ki:

    Haklılık payınız çok olmakla beraber, değer yargılarının toplumdan topluma ve zamandan zamana değiştiğini, duyguların ise değişmediğini, dedeniz Rahmetli Temellioğlu Ali Aydın’ın meşhur sözü ile hatırlatmak isterim: “Hiç bir bobaaaaaaaa evladinun zerarini istemez”. (Bunun her baba evladını sever demek olduğunu belirtmeye bilmem gerek var mı).Yazmaya devam. Selamlar.