Olay anı öncesi durumu normal iken;
Kaybolan yıldız gibi hızla göçtü ukbaya.
Hanımdı düşüncesi, evlâdının peşinden;
Sonsuzluğuna erdi Mustafa Nuri KAYA.
Bıraktı iki oğul, kendinden habersiz eş;
Birinci dereceden bir abla ve üç kardeş.
Nasıl olayım evde yalnızlıkla cebelleş;
Sorduğumuzda derdi Mustafa Nuri KAYA.
Ne olacağına hep takılıp kalıyordu;
Hayat arkadaşından güç, kuvvet alıyordu.
Ele düşürme diye Hakk’a yalvarıyordu;
Arzı kabul ettirdi Mustafa Nuri KAYA.
Tedirgindi, garipti; sanki kimsesizdi o;
Eğitici, arifti; sessiz, isteksizdi o.
Mütevazi, zarifti; artık çaresizdi o;
Yıkandı, kefenlendi Mustafa nuri KAYA.
Çalışma hayatını başkentte noktaladı;
Aklında İstanbul’un sakini olmak vardı.
Taşındı Alzheimere zevcesi yakalandı;
Üzüldü, kederlendi Mustafa Nuri KAYA.
Ardından karşıladı tabutunu kızının;
Muhatabı olmuştu böyle alın yazının.
Yaşlarını akıttı iki sağ dayısının;
Acıyı göğüsledi Mustafa Nuri KAYA.
Yüksek tahsil sonrası işte kamuyu seçti;
Meteoroloji’den Başbakanlık’a geçti.
Ricası kendim dahil, bir çok kişiye yetti;
Yetişti, yetiştirdi Musstafa Nuri KAYA.
Çaykara Taşören’li, kimlik yaşı seksen bir;
Okuyalım ruhuna hibe edelim tekbir.
Tekrardan hepimizin bu dünyada misafir;
Sözünü teyit etti Mustafa Nuri KAYA.
Teravihe giderken düştü cami yolunda;
Kafadan darbe aldı, kimse yoktu kolunda.
On haziran gecesi, iki bin oln altıda;
Son nefesini verdi Mustafa Nuri KAYA.
Hemşehrisine candı, memleketine hasret;
Bahçeköy’de ederiz bundan sonra ziyaret.
Peygamberimizle ol, mekânın olsun cennet;
Üstün, kıymet, değerdi Mustafa Nuri KAYA.
Mehmet KABAOĞLU
12 HAZİRAN 2016