Osmanlının kurulduğu 14. Yüzyıl başlarında hızlı büyümesinin bir çok nedeni olmakla birlikte en önemlisi Osmanlıyı durduracak ona engel olacak güçlü devletlerin o dönemde olmamasıdır. Bizans’ın zayıflığı, Balkanların etnik ve mezhep yapısı, güçsüz ve dağınık Ortaçağ Avrupa’sı, Osmanlı’nın lehine olmuştur. Bir Rusya yok, bir ABD yok, Çin yok, AB yok. Osmanlı’nın karşısında denge unsuru olacak bir ülke yoktu. 16. Yüzyılda durum değişti.
Kanuni, Avrupa’da Osmanlı’ya karşı oluşan Haçlı ittifakını önlemek için Fransızlara kapitülasyonlar(ayrıcalık) vererek, Fransa’yı kendi tarafına çekerek, haçlı birliğini parçalamak istemiştir.
18. Yüzyıldan itibaren Osmanlı malum nedenlerle güç kaybederken, Avrupa’da güçlü devletler ortaya çıkmaya başladı. Doğuda da Rusya gibi Osmanlı üzerinde emelleri olan güçlü bir devlet oluştu. Güç dengelerinin değişmesi Osmanlı’yı müttefik arayışına zorladı. Sonuçta müttefiklik kuracağınız ülke bir Avrupa ülkesi ki bunların samimiyeti günümüzdeki tutumlarıyla aynıydı. 2. Abdülhamit bu ülkelerin çıkar mücadelesini görerek uyguladığı denge politikasıyla ülkesinin varlığını korumaya çalıştı. Tahttan indirilince yönetime hakim olan İttihatçılar yeni müttefik arayışında Almanya’ya yanaştılar. Savaşı kazanacaklarına inandıkları Almanya’nın yanında savaşa girerek Osmanlı’yı bitirdiler.
Müttefik arayışı günümüzün de sorunu. Günümüzdeki müttefiklerimiz olduktan sonra düşman aramaya gerek yok. NATO üyesisiniz. Sizi tehdit eden terör örgütleri var. Sizin yanınızda olması gereken müttefikleriniz, bırakın size desteği, bu örgütlerle iç içe ve her türlü maddi ve manevi desteği verebiliyor. NATO’yu bırakalım Rusya müttefik olsun diyorsunuz, aynı örgütlere ev sahipliği yapıyor ve bu terör örgütlerini destekliyor. Bulunduğunuz coğrafya sizin bir ittifak içinde olmanızı zorluyor. Neticede NATO’ya girişimiz de Rusya’nın tehditleri sonucu olduğunu biliyoruz.
“Dünyada barış olsun” samimiyeti taşıyan ülkelerin mazlum milletler dileği olduğu, emperyal ve silah üreticisi ülkelerin barış konusunda samimi olmadıkları çok açık. Dünyada gerginlik yaratarak silah pazarı oluşturulur. ABD’de her üç çalışandan birinin silah sanayinde çalıştığını düşünürseniz silah üretmenin ABD için hayati önemi ortaya çıkıyor. Bu durum diğer ülkeler için de geçerlidir. ABD ve Rusya düşman gibi görünmesi danışıklı dövüştür. Bu ülkeler istese Suriye’de, Irak’ta veya diğer çatışmaların devam ettiği bölgelerdeki savaşı durdurabilirler. Ama bu çatışmalar bu ülkelerin lehinedir ve de bu ülkeler bu savaşların, gerginliklerin devamından yanadırlar.
Siyonist düşünce kuruluşları, çatışmaların ağırlıklı olarak İslam dünyasında devam etmesini olumlu buluyor çünkü;
-Müslüman ülkelerin kaynakları silah üreticisi ülkelere gidiyor, İsrail’in güvenliği bu arada sağlanmış oluyor.
-İslam dünyasında oluşturdukları İslami(!) terör örgütleriyle(DAEŞ, EL-KAİDE vb.) İslam’ın terör dini olduğu algısını oluşturmak suretiyle bu dinin yayılmasını engellemiş oluyorlar.
-İstikrarsız bu ülkeler üretim yapamadıkları için üreten güçlü ülkelerden mal alarak kaynakları bu ülkelere akıtıyor ve o ülkelerin işsizliğine çare olunuyor.
-Ölen de, öldürülen de, kaybeden de İslam Dünyası olunca, egemenlerin kazandığı bu düzeni sona kim erdirecek.?
Benim düşüncem, iki kutuplu bu dünyada(aslında tek) denge unsuru olabilecek üçüncü bir gücün oluşturulması. İslam-Türk Dünyası ve ezilen diğer toplumlarla ülkemiz öncülüğünde düşünülebilir. Bu ülkelerin maddi kaynakları, insan kaynakları, jeopolitiği düşünüldüğünde, olabilirliği mümkün. Şimdi bazı arkadaşların “bu ülkelerle bu iş olmaz, bizi arkadan vurdular” dediklerini duyuyorum. İşte karşı tarafın en büyük kozu bu söylemi kafamıza sokmaları ve bizim birlik kuramayacağımızı bize inandırmaları.
Rahmetli İnönü’nün “güçlü devletlerle siyaset yapmak, ayı ile yatağa girmek gibidir” sözü anlaşılan bizim gözümüzü korkutmuş olmalı. Aklın öncülüğünde dilerim ki ön yargılarımızı yıkarız.
Tarih tekerrürdür.
Yazıdan anlaşılan, OSMANLI nın yükselişi tıpkı T.S. nin 1980 öncesi şampiyon olması gibi. Yaşı o günlere yetenler bilir, T.S. de İSTANBUL takımlarının amansız rekabetleri sonucu.Aralarından sıyrılmış. Karadeniz külüplerini teker teker KÜMEDEN göndererek elde ettiği PUAN larla ŞAMPİYON olmuştu. Taki 1980 dabesine kadar Darbeden sonra bir kez daha ŞAMPİYON oldu ne var ki birinci liğde KARADENİZ takımı kalmamıştı.