Ey nefsim gel seninle bir yolculuk yapalım;
Önce ana karnından bu dünyaya bakalım.
Sonra yine birlikte emrihak akabinde;
Sonsuz menzile doğru adım adım çıkalım.
Bir damla kan pıhtısı, müstakil bir cenindik;
İnsan şekli verilip meydana getirildik.
Uzuvlar tamamlandı; başladı hareketler ;
Özel mekânımızı taradık didik didik.
Hiç olmadığı kadar yormuşuz annemizi;
Akşam sabah demeden gördü hizmetimizi.
Şefkatinden olacak derdi ki şu diyarda;
Doğduktan sonra serbest bırakacağız sizi.
Mırıldandıklarını dinlerdik beraberce;
Uykusuzluklarına tavır aldık günlerce.
Bazen kımıldamadan, bazen de tekmeleyip;
Düşünmesin istedik bizleri gündüz gece.
Çok kalmadı diyordu doluyor miadınız;
Hazır bekletilmekte kundak, salıncağınız.
Kız erkek hiç fark etmez, ne olursanız olun;
Yeter ki düzgün olsun eliniz, ayağınız.
Ağlamamızı duyan gülerek bize koştu;
Bilhassa tanıdıklar zevkten, neşeden coştu.
Boy boy kurdelelenmiş paketler arasında;
Dokuz ay on gün süren keyfimiz bozulmuştu.
Baş döndürücü hızla ser serpil, büyü geliş;
Olgun diye anılan namlı döneme eriş.
Akıbet başlayacak er geç varacağımız;
Arasat meydanını, mahşer yerini seziş.
Şimdi gel doğru söyle ey nefsim niçin azdın;
Ana rahminde iken dünyaya inanmazdın.
Ay, yıldız, güneş, doğa, cihan dediklerinde;
Başka havadan çalıp diyene az mı kızdın?
Cennet, cehennem, Kevser; İremler, köşkler, sırad.
Bunlar öte taraftan bahsedilen birkaç ad.
Mevlâ’nın varlığını, birliğini şüphesiz;
Kabullenmeyen beşer nasıl bulacak murat.
Bu kez aklın başında iyi kavra şu sözü;
Ariflerin dediği hakikatlerin özü.
Mezarda soru sual, ahiret hayatı var;
Mahkeme-i Kübra var, göz görmeyecek gözü.
Döndürülüyor âlem bir gün ıssız kalacak;
Bâki değil bu adem bir gün soldurulacak.
Kabre girene kadar kırk soruya muhatap ;
Yanlışta ruh azapta, doğruda şâd olacak.
Naaşa hissettirmek yaradan için kolay;
Gaflettekiler gibi sırıtıp etme alay.
Bütün yaptıklarından inan diyorum nefsim;
Dara çekileceksin; o ne büyük bir olay.
Şunu sakın unutma uyku yarı ölümdür;
Güzel rüyalar, ya da kâbus dolu bölümdür.
Ecel ve ötesinden bize yansıyan gerçek;
Hareketsiz bedende sevinç veya zulümdür.
Bulunduğun ilk halden örtülene dek üstün;
Tependen tırnağına değişirsin büsbütün.
Ummadık durumlardan, ummadığın vakitte;
Seni çeviren kuvvet her an, her yerde mümkün.
Çare öğrenilmeli, bilinmeli ilmihal;
Duyulmadan pişmanlık, hem dil edilmeden lâl.
Efendimiz gösterdi, âlimler açıkladı;
Tâbi olan kurtulur, olmayan çeker melâl.
Karanlık kervan neyse; aynısıdır cehalet.
Cahil de üzerinde dolaşan bir hayalet.
Oynamaz zerre kadar, şaşmayacak terazi;
Tecelli edecektir hesap günü adalet.
Kâinatı bir gözle, kesintisiz zamanla ;
Nizama intizama iyi bak, iyi anla .
Hemen boynunu büküp dön hatadan ey nefsim;
Huzura çık tövbe et, yaşayalım imanla.
Mehmet KABAOĞLU
09 KASIM 2015