Kendimi hatırladığım en küçük yaşımdan beri tanıdığım, komşuluk yaptığım bir büyüğümdü. Oğlu Fahri’nin arkadaşım olması, eşi İsmet amcanın yaylada, mezirede ve köyde yaptığımız ev inşaatlarında ve bilimum tamir işlerinde rahmetli babamın baş usta tercihi olması ailece bizi iç içe iki aile gibi yapmıştı. Zaten tüm evlerimizi İsmet amca yapmıştı. İyi bir marangozdu İsmet amca. Deyim yerindeyse ağaçtan adam yapardı. Bugünkü gibi elektrikli el aletlerinin olmadığı bir dönemde tamamen bileme ve kol gücüyle çalıştırdığı marangoz aletleri vardı. Rende, burgu, köstere, kamarogofti, varyoz, çırpı, pergel, şakul vs gibi. Bunları taşıdığı bir sandığı oldurdu. Usta alet-edevatının bir kısmı bizim evde bir kısmı kendi evinde bulunurdu. Bir gün İsmet amca bizde çalışırken beni kendi evine rende ağzı almak üzere gönderdiğinde 5-6 yaşlarındaydım. Evleri yaylada bizim evle arasında sadece çeşmenin bulunduğu kadar yakındı. Sami git Mürşide halana de hanegadaki alet sandığından sana bir rende ağzı versin dedi. İsmini ilk defa bu şekilde duyduğumu hatırlıyorum Mürşide halanın. Ve ondan başka bu isimde kimseyi tanımadım. Mürşide hala kendisi Mimilos’tan rahmetli Burhan Zorlu’nun kardeşiydi. Asaletli bir aileden geliyordu. Yol yordam bilirdi. Çalışkan ve başarma azmi olan bir büyüğümüzdü.
Aynı köylüydük ama özellikle yaylada evlerimizin çok yakın, babamla İsmet amcanın çocukluktan beri arkadaş olması dolayısıyla biz de çocuklar olarak hep bir arada, annemle Mürşide halamız da sürekli içli dışlıydık. İsmet amca usta olduğu için sabah erken kalkar ve çalıştığı inşaata giderdi. Babam her akşam onunla bir araya gelmek isterdi. Ya onu bize çağırır, ya da biz onlara giderdik. Babam sabah çok erken kalkacak olsa da hayvanları otlattıktan sonra eve gelip öğle uykusu uyuma imkanı vardı. İsmet amcanın böyle bir imkanı yoktu. Zira çalıştığı inşaatta usta olarak yevmiye ile çalışır, dolayısıyla gün boyu istirahatsız çalışırdı. Araları öylesine samimiydi ki babam akşam oturmayı uzattığı zaman İsmet amca ona rahatlıkla yorgun olduğunu söyleyebilir hatta bazen bunu yüksek tonda ifade ederdi. Mesela babam yatsıdan sonra Mürşide halaya “Mürşide ya yap bir çay içelim” dediğinde İsmet amcanın babama kızarak: “Kalk git eve sabahtan erken kalkacağım” diye rahatça söylediğini babamın ise bunu gülerek karşıladığını hatırlıyorum. Bu durumda Mürşide hala hep babamın tarafında olur ve çayı yapardı. Aynı şey bizim evde de olur bu defa annem İsmet amcayı desteklerdi. Oğlu Fahri ile neredeyse her günümüz birlikte geçerdi. O nedenle evleri evimiz gibi, evimiz evleri gibiydi. Onlar bize geldiklerinde sofra hazırsa teklifsiz oturur, biz gidince de aynı şekilde teklifsiz sofralarına oturabilirdik. Mürşide halanın bize yüzünün ekşidiğini hiç hatırlamıyorum. İsmet amca inşaatlarda çalışır, Mürşide hala ve çocukları yaz boyu aldıkları çayırları biçer, ot satar aile ekonomisine destek olurlardı. Bu hayat bedenen oldukça yorucu bir hayattı. İsmet amca geçmişte Bursa’nın Görükle kasabasında ufak bir arazi almıştı. Mürşide halanın yaşadığı zorlu hayattan bıkmış olduğu belliydi. Bir gün İsmet amcayı oralara yerleşme imkanını araştırmak üzere Bursa Görükle’ye göndermişti. Oraya taşınıp yöredeki eziyetli hayattan kurtulmayı kafasına iyice koymuştu. Tam bu süreçte kışın köyde evlerimizin uzak olmasına rağmen bize gelmişti ve durumu anneme şöyle anlatıyordu: “E Hatice ben artık bu memleketten gideceğim. Ne olursa olsun. Çalışıyoruz çalışıyoruz elde bir şey yok. Yaz başı ağbini(hayvan gübresi) tarlaya seriyoruz, tarlayı belleyip toprağı dibine indiriyoruz. Ürettiğimiz mısırı, yazın yaptığımız otları hayvanlara yediriyoruz, tüm emeklerimiz kışın yine gübre oluyor. Yine tarlaya seriyoruz ve bu şekilde dönüp duruyoruz. Bu nasıl bir hayattır E Hatice.! Üstelik karnımız da doymuyor. Vücudumuzdan yorgunluk çıkmıyor. Çocuklarımı da bu hayatın içerisinde büyütmek istemiyorum. Bursa’ya gideceğim. Orada çocuklara daha kolay iş buluruz. Ne olursa olsun bu yaşadığım hayattan daha zoru yok. Şansımı deneyeceğim E Hatice” … Evet bu ifadelerle şimdi teferruatına girmeyeceğim şekilde kamyona yüklediği köydeki eşyalarıyla terk etti memleketi.
Bu gün taziye için aradığım oğlu Fahri’den aldığım bilgiye göre 32 sene olmuş. Orada yerleşmiş, imkanlara kavuşmuşlardı. Zaman zaman yaz aylarında gelirdi Mürşide hala. Gittiklerinde uzun süre buradaki yerleri ile biz ilgilenmiştik. Bir kaç yıldır diyaliz hastasıydı. Bugün son nefesini verdiği haberi geldi. Çocukluğumdan büyük bir yaprak daha düşmüştü. Biz onu iyilerden olarak tanırız. Allah nur içinde yatırsın. Mezarı kararlı bir şekilde göç ettiği Bursa’nın Görükle mahallesinde oldu. Toprağı oradanmış demekki. Vartan Yaylasındaki büyüklerimiz her geçen gün azalıyor. Öne doğru ilerliyoruz. Allah iman selameti versin. Amin