Siyasi ve güncel anlamda ülkemizde günlük yazı yazmak hiç de zor değil, gündem çok hareketli konu bulmakta sıkıntı yok. Bu hafta günlük siyasi tartışmaların dışında kalalım dedik farklı bir konuyu “emeklilik” konusunu sorguladık.
Dönem sonunda Allah nasip ederse bizim de katılacağımız bu camiadaki insanlar ortalama bir gününü nasıl yaşar, uzun yıllar alıştıkları bir yaşam tarzından yeni bir yaşam tarzına geçmenin zorlukları nelerdir? İş hayatında sahip oldukları gücü ve unvanları emekli olunca kaybetmek ve sıradan bir vatandaş olmak nasıl bir duygu? Bulunulan görevler, sahip olunan unvanlar hayatın akışı içinde bir safha, bu süreçte yaptıklarıyla vicdanen rahat mı? Geride “hoş bir sada” bırakabildim mi? emekli olamak ve alışılagelmiş bir hayat tarzından yeni bir yaşam biçimi oluşturmak nasıl olur?
Bu ve buna benzer soruları emekli olan arkadaşlara sorduğunuzda farlı cevaplar alıyorsunuz.
“Amirin baskısından kurtuldum, tam özgür olacağımı düşünürken, hanımın baskısını hissetmeye başladım” diyen arkadaşıma,
-Hayırdır, ev işi, temizlik, bulaşık mı?
-Değil de, yemek sonrası tabakları silip bulaşık makinesine koyduğum oluyor, bilahare yıkama bitince, makineden alıp silerek yerilerine koyuyorum sadece,
-Hocam, sen desene “bulaşıkları ben yıkıyorum”
-Öyle mi oluyor? Farkında değilim öyle oluyor gerçekten,
Kısa geçen kış günlerinin nasıl geçtiği sorusuna ilginç cevaplar,
– Öğleden sonra ezan dinliyoruz.
-Öğle, ikindi, akşam peş peşe bir camiden diğerine,
-Hasta ziyaretleri, cenazeler,
-Öğretmen evi, gazeteler, oyun bağımlılığı,
-Küçük statta amatör küme maçlarının izlenmesi ki, çok sayıda işsiz ve emeklinin vazgeçilmez eğlencesi,
-Fatura ödeme veya resmi dairede iş gereği olmak, o gün emekli için “ben de bir iş yapıyorum” duygusu ile mutlu olanlar,
-Sivil toplum örgütlerinde, siyasi partilerde görev alanlar,
-Torun sevgisiyle, il il gezen emekli dedeler,
– Üç beş arı kovanı alıp köye dönenler ve köyde, küçük çaplı organik tarım faaliyeti.
Biz de büyük ihtimalle ağırlıklı olarak son maddeye takılacağız.
Emekli olup köye yerleşen eşlerden erkek olanlar kalp hastası ama köyde yaşamayı çok seviyorlar, sürekli ölüm korkusu yaşayan koca, eşine diyor ki, “bak hanım her an ölebilirim, gece ölürsem panik yapma, sakin ol, kimseyi de rahatsız etme, bağırıp çağırma şunu yapacaksın, çenemi başıma, ayaklarımın başparmaklarını da birbirine bağlayacaksın. Sabah olunca da komşulara haber verirsin” diyor. Kadın, “ben ölü insana dokunamam bu işi yapamam” diyor. Yanlız şunu yaparım, “her akşam çeneni ve ayaklarını bağlar yatarım, sabahleyin çözerim, ölürsen de hazır bağlanmış olurlar” pratik çözüm de anlaşıyorlar. Neyseki aylar süren bu çözüp bağlama işi adamın gündüz ölümüyle sonuçlanıyor. Bayan eşini kaybediyor ama bu iskence de son buluyor.
Geçen hafta bir spiker sokak ropörtajı yapıyor. Konu “beka meselesi” yaşlı emekli amcaya soruyor,
-Türkiye’nin “beka sorunu” var mı? Kulakları iyi duymayan amca cevap veriyor,
-Eşim geçen sene öldü, bekar kaldım, sorun olmaz mı? Yanlız yaşamak çok zor, bekarlık çok zor, hükümet bir şey yapacaksa bekarlığa bir çözüm bulsunlar.
Herkes haklı, amca çok haklı, bütün emeklilere sağlıklı uzun yıllar diliyorum. Dilerim bir gün bizim emekliler de vakitlerini, dünyayı gezecek turlara katılma imkanı bulur ve mutlu olur.
24/03/2019/TRABZON