2. Abdülhamit ‘in torunu Nilhan Osmanoğlu Hanım dört sene önce verdiği bir röportajda bazı gayrı menkullerin dedesinin tapusunda olduğunu söyledi. Bu söyleme o dönemde itiraz eden olmadı. Ne zamanki Anayasa oylamasında “evet ” diyeceğini açıkladı, dört yıl önceki konuşmaları gündeme getirilerek hakarete varan saldırılara maruz kaldı. Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen’in televizyonda Nilhan Hanımın fikirlerini eleştirmek yerine evli bir kadına taciz yapabilecek kadar aşağılaştılar. Bir de utanmadan kendilerinin Atatürkçü, laik ve kadına saygılı olduklarını söylemeleri insanı yaralıyor. Atatürkçü demek, Türk Toplumunun milli, manevi ve ahlaki değerlerine saygılı olmak demektir. Yanlış bir Atatürk algısı oluşturmak kimsenin haddi değildir. Topluma söyleyecekleri bir şeyleri olmayanlar, toplum değerlerine yabancı bu kesimin Atatürk gibi ortak bir değerin en büyük istismarcılarıdır. Atatürk’ten geçinen marjinal gruplardır.
Atatürk’e övgü dizerken bile toplumun anlayışına ters benzetmeler yaparlar. Ne demek “olmasaydın olmazdık” şirk koşmak gibi bir şey. “Padişahım çok yaşa” diyen Osmanlının söylemi daha masum değil mi? Abartılı söylemlerle kişileri tanrısal boyuta taşımak, sloganik cümlelerle onları dar alanlara sıkıştırmak ne derece doğrudur? Cumhuriyet Dönemi şairlerinden Kemalettin Kamu’nun bir şiirinde yer alan;
“Kabe Arab’ın olsun,
Çankaya biz yeter”
Söylemi Türk Toplum yapısının genleriyle ne derece örtüşebilir? Maalesef toplum olarak hiç bir şeyin dozunu ayarlayamıyoruz. Sevmesinde, yermesinde, eleştirmesinde hep ifrat ve tefrit noktasında oluyoruz. Bu durum övgü dizdiğiniz kişiye de zarar veriyor aslında.
Tarihi şahsiyetleri doğuran nedenler olur. Mesela Osmanlı 1. Dünya Savaşı’na girmeseydi, Milli Mücadele’den ve de Mustafa Kemal’den bahsetmiyor olacaktık. Karşılaşılan güçlükler ne denli büyük olursa onları aşabilen liderler de o denli büyük olurlar. Mustafa Kemal Samsun’a çıkıyor. Milli Mücadele’yi başlatıyor. Bir müddet sonra İstanbul Hükumeti tarafından görevinden alınıyor. Hatta tutuklanması için yazı çıkartılıyor. Görevden alınacağını anlayan Mustafa Kemal istifa ettiğini açıklıyor. Artık Mustafa Kemal yetkisi olmayan sıradan bir insandır ve her an tutuklanabilir. Doğuda görevli 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Erzurum’da karşılaşırlar. Kazım Karabekir hiç bir yetkisi olmayan Mustafa Kemal’e güveniyor ve ona “Paşam birliğimle emrindeyim” diyor. Kazım Karabekir, Mustafa Kemal’e “seni tutukluyorum” da diyebilirdi. Bu olayla Mustafa Kemal, Milli Mücadelenin tartışmasız lideri oldu ve Anadolu’da meşruluk kazandı.
Kurtuluş Savaşı sonrasında İnkılaplara farklı bakışları nedeniyle farklı çizgide bulundular. İzmir suikastinden dolayı yargılandı. Beraat etti. Bazı kaynaklar İstiklal Mahkemesinin beraat kararı vermesini, toplumdan ve ordudan gelebilecek tepkilerden çekinilmesine bağlar. Bu duruma vefa mı, vefasızlık mı diyelim. Ona da siz karar verin.
Hepsini rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sevgili HÜSEYİN Bey + arkadaşlarım öncelikle MEVLAM her manada her konuda baka bilmekle görebilmek arasındaki farkı algılamayı doğru ve güzel samimi insanlara yaşamlarıyla bütünleştirmeyi nasip eylesin. Bu kısa yorum ve muhakemem her manada geçerli olduğu düşüncesinde olduğumu ifade edebilirim. Bu VATAN ıma MİLLET ime ve ÜLKE me vesile olmuş TÜM GEÇMİŞLERİMİZE + ATATÜRK ve Arkadaşları dâhilinde artısı ile eksisi ile saygı ve sevgi duyuyorum. Örnek. Geçmişimize bakalım cumhuriyet tarihi süreci olarak ATATÜRK cüyüm diyerek geçinenler ATATÜRK cülüğü şahsı menfaatleri doğrultusunda su istimal ederek kullanmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Aynı şekilde başlık yorumumdaki gibi İSLAM iyeti Dini duygu ve düşünceleri dâhilinde aynı şekilde birileri AMAÇ ları doğrultusunda göründüğü gibi ARAÇ olarak kullanmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Geçmişlerimizim doğruluklarına ve güzelliklerine her manada artı bir özellik ve güzellik ilave edebilmek ayrıcalık ve erdemliliktir. Aynı şekilde tüm geçmişlerimizin bilerek bilmeyerek yaşadıkları ve yaşadıkları yanlışlıklardan ders alarak olumsuz süreçleri yaşamadan geçebilmek BİZ lere yakışacağı düşüncesindeyim. VATAN MİLLET ve ÜLKE olarak Ana Temellerde konularda BİZ olmak zorundayız. SİZ ler varsanız BİZ ler varız. SELAMLAR – SEVGİLER…….
Atatürk’ün katıldığı ilk savaş, Atatürk’ün Harp Okulundan mezun olduktan sonraki ilk görev yeri ve Atatürk’ün ilk savaşında elde ettiği başarı ve tecrübeleri.
Atatürk’ün katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı’dır.
Trablusgarp Savaşı (1911-1912)
İstanbul’da 11 Ocak 1905’de Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olan Mustafa Kemal, 5 Şubat 1905’te Şam’da bulunan 5. Ordu’ya atandı. Bu onun ilk görev yeriydi.
Atatürk’ün ilk görev yeri Şam’da bulunan 5. Ordu’dur.
Trablusgarp Savaşı ve Atatürk
1911 yılına gelindiğinde, İtalyanlar Trablusgarp’a saldırarak Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettikten sonra, Osmanlı Devleti, İtalyanlara karşı koymak için bölgeye asker gönderememiş sadece vatan sever bazı subaylar sivil kıyafetler ve zor şartlar altında Trablusgarp’a geçerek vatan topraklarının kaybedilmemesi için büyük çaba sarf etmişlerdir.
İşte bu subaylar arasında Mustafa Kemal’de vardı. Mustafa Kemal, bu uzun yolculukta rahatsızlanmış ancak iyilileştikten sonra arkadaşları ile birlikte bölge halkını örgütleyerek, Derne, Tobruk ve Bingazi’yi düşmandan kurtarmışlardır.
Trablugarp Savaşı Atatürk’ün ilk katıldığı savaştır. Bu savaşta büyük tecrübe kazanan Mustafa Kemal, bundan sonraki hayatında bir çok savaşa katılmış ve tecrübe edindiği harp sanatını bütün savaşlarda en iyi şekilde icra etmiştir. En son Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasındaki büyük payı ile askeri ve siyasi yaşamında eşsiz başarılar elde etmiştir.
Savaş dolu yıllar ile geçen Atatürk’ün hayatı Türk Milletine adanmış bir hayattır. O, vatanı ve milleti için en ağır koşullara rağmen bütün gücü ile mücadele etmiş emsalsiz bir liderdir.
Bu Hakaretler sadece Osmanlı Torunu olan Nilhan OSMANOĞLU hanımefendiye yapılmamıştır hepimiz birer Osmanlı torunu olduğumuza göre bizlere yapılmıştır dolayısıyla bu alçak bu namussuz bu kimin çocuğu olduğu belli olmayan yılmaz Özdil Müjdat Gezen gibi soysuzlara er yada geç hadleri bildirilecektir.
Osmanlı torunu olan hanımefendiye hakaret eden mahluklar yıllarca gençlerimizi zehirleyen birer pislık oldular ve bunlar hala pisliklerini etrafa saçıyorlar.bunları iyi bir samarlayıp yularlarını sıkmak lazım.