Çocukluğumuzda yaz mevsimi boyunca yaylalar oyun alanımızdı.
Hiç ummadığın an aklına düşüyor özlüyorsun…
Büyüklerimiz ve doğaya saygılarını hatırladım:
Hemen şunu söyleyeyim ki: Yaylanın tüm köşe- bucağını kullanmada büyüklerimiz çok hassas idi. “Aman çimenlerde oynayıp da çimenleri bozmayın” derlerdi. Çünkü çimenler bize süt veren inek ve koyunlarımızın beslenme alanı idi. Nefes aldığımız yerlerdi.
Halbuki uçsuz bucaksız çimenler yamaçlara doğru öylece çiçeklerle yayılıp dururdu. Değerini bilmek muhteşem bir bilinç… Bize doğayı koruma ve sevme bilincini böyle kazandırdılar.
Çelik-çomak oynardık, koşu yarışları yapardık. Engelleri öyle bir gayretle geçerdik ki sonradan kendimize bile hayret ederdik.
Daha çok gözden uzak yerlere doğru akar tüm gençler olarak orada kendimize yer yapardık.
Kelif yapardık. Tüm arkadaşlarımızın ortak evi olurdu. Günümüzün çoğunu orada geçirirdik.
Herkes evinden bir şeyler getirirdi, ortak bir mutfak oluşturur ve paylaşımı en adil yaparak yerdik.
Hatta daha ileri gider bazı evlerden tavuk çalar burada pişirirdik. Ancak tavuğu herkes kendi evinden çalardı. Gizli alırdı yani!..
Özellikle elma, armut, fındık ve benzeri sebze meyve nerede bulursak alır o evimize(keşifte) getirirdik. Çok koşardık, yorulurduk, acıkırdık sonrada birlikte bölüşür, yerdik.
Sadece oyun oynayan çocuklar değildik: Babalarımıza annelerimize yardım ederdik. İmece usulü yardımlar yapardık. Bazen de ortaklaşa ç/aldığımız meyveleri böylece hak etmiş olurduk.
Bizim yardım, paylaşım, dayanışma, üretim becerisi, birlikte yürüyebilme kültürü hep buralarda yeşermiş ve doğmuştur.
Yani yaylamız bizim için sadece bir eğlence yeri değil aynı zamanda bir eğitim alanı idi. Tüm büyüklerimiz aslında bizi uzaktan gözetim altında tutardı ve serbest bırakır gibi davranırlardı. Büyüdüğümüzde iyice anladık ki bizleri onların o uzaktan kontrolü yetiştirmiş.
Sultanmurat tüm yaylaların şahı olarak her taraftan insanın geldiği ve nice dostlukların kurulduğu bir güzel mekandı.
Yayla şenlikleri yapılırdı. Bu şenliğe yöredeki tüm yaylalardan gelinirdi. Araklı, Sürmene, Of, Dernekpazarı, Çaykara hemen hepsi bu şenliklerde Sultanmurat’ta idi. Panayırlar kurulur, çarşılar oluşturulur, horanlar kemençeler, eğlenceler saatlerce sürer bolca alışveriş yapılırdı. Bu panayırda hemen her şey vardı. En çok da samimiyet vardı bu şanlı yaylalarımızda…
23 Haziran şenlikleri aslında Şehitlerimizi anma günüdür. Hem şehitlerimizi anar, dualar yapar hem de yöre halkı ile kaynaşırdık… Bu da bize tarih şuuru yüklerken yerine göre hareket edebilme yeteneği de vermiştir.
Yine 20 Ağustos yayla ortası şenlikleri de aynı canlılıkta geçerdi. Tüm komşu yaylalardan gelinir eğlencenin zirvesine çıkılırdı. Bu etkinliklerde nice güzel insanlar tanıdık, nice güzel dostluklar kurduk.
Meğer ki yayla bizim en kıymetli okulumuz, yüksek tepelerde yüksek lisans yapma yerimizmiş… Çağın zorluklarına rağmen bu geleneklerin devam etmesi toplumumuzun en sağlıklı şekilde ayakta durabilme idealini doğuracaktır.
Bugün de etkili, yetkili önderlerimiz bu konuları çok iyi inceleyip bu döneme uyarlamalıdır…
Sevgilerimle…