Günümüzde 1980 öncesini konu alan filmler ve diziler moda oldu. Takdir edersiniz ki dünyada moda nın nihayetinde siyasi ve ekonomik bir kazancı vardır. Bu amaca matuf filmlere tarih ve uluslar arası ilişkiler bakış açısından bir yorumlama da ben getirmek istiyorum.
Gelin tarihi gerçeklerin ışığında dünya siyaseti ve uluslararası politikalar bağlamında anlatılan dönemi yani 1980 öncesini birde biz değerlendirelim.
- Dünya Savaşının Nedenlerine baktığımızda; Ham madde ve sömürge arayışı. İngiltere ve Almanya arasındaki ekonomik rekabet. Silahlanma yarışının hızlanması. Fransız ihtilalinin getirdiği milliyetçilik akımının etkisi. Fransızların Alsas-loren bölgesini Almanlardan geri almak istemesi. Avusturya’nın ve Rusya’nın balkanlar üzerindeki çıkar çatışmaları. Siyasi birliğini geç tamamlayan Almanya ve İtalya’nın siyasi dengeleri değiştirmesi, şeklinde görülmektedir.
1.Dünya Savaşı İttifak devletleri(1882); Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan; İtilaf Devletleri (1907);İngiltere, Fransa, Rusya devletleri arasında yapıldı. 1. Dünya Savaşına katılan yaklaşık 65 milyon civarında askerin 9.2 milyonu öldü. Rusya, Osmanlı devleti, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları yıkılarak yerlerine yeni devletler kuruldu.
- Dünya Savaşı sonunda dünyanın bir daha böyle büyük bir felaket yaşamaması, uluslar arası barışı sağlamak için Milletler Cemiyeti, Locarno, Briand-Kellogg Antlaşmaları yapıldı. 1.Dünya savaşı sonunda galip devletler barışı sağlama yerine kendi çıkarlarını sağlamaya çalışmaları, yenilen devletlerin siyasi, ekonomik ve askeri kısıtlamalar ve ağır yükümlülükler getiren antlaşmalar imzalamasına sebep oldu. Almanya ile ağır Versay Antlaşması imzalanması, diğer yandan barış çabaları sürerken, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı siyasi gelişmeleri etkiledi, 1931 de Japonya’nın Mançurya’ya saldırması, İtalya’nın 1924 te Arnavutluk’u işgali, 1934 te Habeşistan’a saldırması ve art arda çıkan siyasi buhranlar dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirdi.
2.Dünya Savaşı 1939-1945 yıllarında Müttefik Devletler; İngiltere, Fransa, Rusya ile Mihver Devletler; Almanya, İtalya, Japonya arasında oldu. Neticede 60 milyona yakın insan hayatını kaybetti.
2.Dünya Savaşında Alman ordusunu Stalingrad da durdurmayı başaran tek ordunun sahibi Rusya büyük bir itibar kazandı ve bu rüzgârla birlikte savaş sırasında işgal ettiği Doğu ve Orta Avrupa ülkelerini her yönüyle kendine bağladı. SSCB rejiminin getirdiği düzene karşı olan ülkeler ona karşı koyarken kendilerini güvende hissedemedikleri için ABD ye yaklaştı.
- Dünya Savaşı sonrası uluslararası mücadele, farklı dünya görüşlerinin çatışmasıyla oluştu. ”Soğuk Savaş” olarak adlandırılan bu dönemde devletler anlaşmazlık ve çatışmaları doğrudan birbirine karşı sıcak bir savaşa girmeden sürdürdüler.
Blokların oluşumuna baktığımızda Doğu Bloku; SSCB, Bulgaristan, Yugoslavya, Ukrayna, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Beyaz Rusya. Batı Bloku; ABD ve geri kalan Avrupa devletleri olarak görülmekteydi.
Sovyet ve Doğu Bloku Ülkeleri yani “Demir Perde” ülkelerinin hedefi Komünizmi Dünyaya yaymaktı
ABD ve Batı Demokrasilerinin hedefi ise Komünizmin yayılmasını durdurarak Liberalizmi hakim kılmak ve en sonunda komünist dünyanın yıkılması idi.Metotlar: Casusluk [KGB vs. CIA], Silahlanma Yarışı [nükleer casusluk] Üçüncü Dünya insanlarının düşman bloğa karşı entelektüel ve ideolojik mücadeleleri [Komünist devlet ve otoriter ekonomi – Demokratik devlet ve kapitalist ekonomi]
Avrupa’da ulaşılan kutuplaşmadaki en son aşama ise NATO ve VARŞOVA Paktı şeklinde idi.
Böylece SSCB komünizmi, ABD ise kapitalizmi kullanarak dünyaya hâkim olmaya çalışmışlardır. Nüfuz etmek istedikleri ülkeleri işgal ettiler, böldüler, parçaladılar ve kan gölüne çevirdiler. Neticede SSCB Yugoslavya’yı tehdit etti, Çekoslovakya’yı işgal etti. Almanya doğu ve batı olarak, Vietnam, Kore kuzey güney olarak ABD ve SSCB tarafından bölündü. Afganistan SSCB tarafından işgal edildi. Yunanistan ve Türkiye’de de bu iki grubun yayılma alanı olarak görüldüğü için büyük felaketler yaşandı.
Bu ülkelerde casusluk ajan faaliyetleri yanında para, makam ve her türlü menfaatler sağlayarak gençler köklerinden uzaklaştırıldı ve komünist halk ayaklanması ile nihayetinde diğer ülkelerde olduğu gibi kızıl orduyu davetle ülkeyi Rusya’nın yâ da ABD’nin işgaline hazırlamışlardır. İki kutuplu dönemin siyasal tanımlaması Türkiye’de toplumu sağcı ve solcu diye ayrıştırmakla birlikte hakikatte ise bir yanda Komünizmi kurmaya çalışan emperyalizmin maşaları din ve milliyet düşmanları işgalciler, bir yanda milletinin tarihine, diline, kimliğine, inancına, kültürüne, istiklaline sahip çıkan ve bu uğurda 4 bin şehit veren ve ihtilal neticesinde de 4 bin insanını hapislere gönderen Türk milliyetçileri, öte yanda ise tatlı su kahramanları top ve ekmek peşinde koşan sözüm ona sözde siyasal İslamcı parti, cemaat ve tarikatların bir kısmı yer almakta idi. Kayıpları ise ne can ne gelecek ne servetleri ne de makamları olmuştur.
Yakın geçmişe dair hafızalarımızın silinmeye ve yeni nesillere ise arzu edilen kodlarda bilgi yüklenmeye çalışılan zamanları yaşamaktayız. Hakikatin yerine arzu edileni, yaşananların yerine ise yeni yaşantılar ilave edilerek toplumun yakın geçmişle olan bağları kesilmeye ya da şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Şimdi sizlere iki filmden bahsedeceğim. Birincisi vergilerimizden kesilerek yaşatılan devletimizin resmi TV kanalı TRT’de yayınlanan bir propaganda filmi “Sevda Kuşun Kanadında”. Filimde siyasetin zirvesi müthiş bir şekilde tarihe nakşedilerek parlatılıyor, ‘Kasımpaşalı, gol makinası, Kur’an bülbülü’. Öğrenci olayları ve siyasetin bir yanında terör ve silahlı çatışmanın bir parçası komünistler; diğer yanda silah ve terörle eşleştirilen Türk milliyetçileri. Bunların dışında okuyan, terörün ve silahın uzağında, kültürlü, sözde İslam ile özdeşleştirilen siyasal iktidarın geçmişi. İkinci film ise günümüzde sinemalarda gösterimde olan ‘Ankara Yazı’ . Suçsuz bir ülkücü gencin idama gidişi anlatılıyor. Fikri içerikten yoksun, amaçsız, köklerinden uzak, ruhsuz bir film izledik. Filmin sonunda aklımızda kalan askerin yaptığı işkence ve günümüze devşirilmek istenen bu yöndeki nefret ve sözde alınan intikamın kendilerine yönelteceği siyasi kazanım. Şehit Mustafa’nın mektubu tıpkı siyaset meydanındaki gibi eksik okunmuş. Ülküden idealden yoksun anlamsız basit bir hikâye. Hâlbuki Pehlivanoğlu haykırıyor idama giderken; “Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır. Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır.” Dönemin hafızasına mefkûrenin mührünü kazıyan haykırışlar duyulmadı. Menfaatlerin mabut ülkülerin ayaklar altına alındığı günümüzde bu duyguları yaşatmak varlık sebebimiz olmalı.
Bu gün kahramanlaştırılmaya çalışılan günümüzün dolar milyonerleri, menfaatleri için halkına küfreden çıkarcılar, rüşveti hukuksuzluğu hukuk yapan, siyasi çıkar için her kutsalı suiistimal eden, millî kimlikten yoksun ve hangi medeniyete mensup olduğundan habersiz köksüz kitlelerdir.
15.05.2016 Hanefi Çatal