Enver Paşa (1881-1922) Osmanlı Harbiye nazırı (Milli Savunma Bakanı) Enver Paşa 1881’de İstanbul’da doğmuştur. 1903’te Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olmuştur. İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasına katılmış, 2. Meşrutiyet’in ilan edilmesinde önemli rol oynamıştır. 31 Mart olayında Hareket Ordusuna katılmıştır. 23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenen Babıali baskınına katılmıştır. 1914’te Sait Halim Paşa hükümetinde Harbiye Nazırı olmuştur.
Enver Paşa Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanların yanında katılmasında etkili rol oynamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğunun yenilgisiyle sonuçlanmasından sonra Berlin’e gitmiştir. Batum’da Türkiye şuraları partisini kurarak Türkistan’ı kurtarma hareketini yürütmüş ancak Rus Kuvvetleri karşısında başarılı olamamıştır.
4 Ağustos 1922 Tacikistan Belcivan yakınlarında bir çatışmada şehit düşer. Çeğen köyüne gizli mezarla defnedilir. Mezarı önce yere dik kazılıp belli bir yükseklikten sonra yere yan kazılarak bedeni adeta saklanır. Tacik aile bunu yıllarca (74 yıl) sır olarak atadan çocuklara nakleder ve nihayet naaşı 4 Ağustos 1996 da yapılan devlet töreni ile İstanbul’daki Hürriyet -i Ebediye Tepesindeki anıt mezara defnedilir.
Cemal Paşa anılarında; “Enver Paşa’nın kumanda heyetini gençleştirmek yoluyla uyguladığı askeri ıslahatın cidden isabetli bir tedbir olduğu tamamen meydana çıkıyor ve büyük birliklerin strateji ve taktik kurallarını bilen genç kumandanlar elinde hareket kabiliyeti kazandıkları görülüyordu.” ifadesiyle askeri ıslahatlarındaki isabetli kararını belirtmektedir.
Dedem Enver Paşa, adlı eserinde Osman Mayatepek ; “Mustafa Kemal biliyor ki Kurtuluş Savaşı’nı öngördüğü için Anadolu’nun muhtelif yerlerine Enver Paşa’nın emriyle silahlar gömülmüş ve saklanmıştır. Onları da Mustafa Kemal Paşa’ya bildiriyor yani Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç malzemeleri, zamanında Enver Paşa’nın sakladığı silahlar oluyor.” şeklindeki nakli Enver Paşanın ileriye dönük görüşünü belirtmektedir.
Alpay Kabacalı’nın hazırladığı Talat Paşanın Anıları adlı eserde: “Talat Bey 1906’da sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşecek olan Osmanlı Hürriyet Cemiyetinin kurucuları arasında yer aldı. Bu sıralarda bir Mason locasına da girdi. İttihat ve Terakki Cemiyetinin güç kazanıp yaygınlaşması yolundaki çalışmalarını sürdürdü.” bilgisini verirken İttihatçıların hedefe ulaşmak için dönemin bütün dengelerini kullandığını belirtmektedir.
Yanya’dan Ankara’ya adlı eserinde anılarını yazan Enver Paşanın bacanağı İsmail Hakkı Okday ; “Asım Bey bana bir emirname uzattı ve bak hakkında aldığım emri oku dedi. Erzurum cephesinde teftişte bulunan Enver Paşa bu emrinde Asım Bey’e benim ilk ateş hattına gönderilmekliğimi, yani bir an evvel şehadet mevkiine ulaşıp bu dünyadan elimi eteğimi çekmemi istiyordu. Beni göz göre göre ölüme iten bu emrin Enver Paşa gibi dindar tanınmış bu itibarla fani kin ve garezden uzak kalması gereken bir Türk Kurmay tarafından neden dolayı verilmiş olduğunu hala hakkı ile anlamış değilim” şeklinde Enver Paşanın hırsları hakkında da bizlere önemli bilgiler vermektedir.
Dedem Enver Paşa, adlı eserinde Osman Mayatepek Enver Paşanın maceralı, çalkantılı ve en etkili romanlara konu olabilecek hayatı ve son anları ile ilgili hazin bilgiler sunmaktadır. Eşi Naciye Sultanla aralarındaki sevgi ve bağlılığı mektuplaşmalarından anlayabiliyoruz. “Naciye Sultan bu kadar cefadan sonra Berlin’e geldiğinde Enver Paşa ile görüşemiyor. Tüm olup bitenden haberdar olmasına rağmen eşiyle görüşemediği için çok acı çekiyor. Enver Paşa Rusya’ya 6 defa gitmeye teşebbüs ediyor. Her seferinde bir problem çıkıyor ya tayyare düşüyor ya da bozuluyor. Sonunda başarıyor. Enver Paşa idealleri uğrunda yılmayan bir insan. Berlin’e geliyor Elbette Naciye Sultan’ı görüyor, fakat sürekli kalamıyor. Naciye Sultan da bunu kabullenmeye mecbur kalıyor. Enver Paşa’yı evinde oturmaya alıştırabilecek bir insan yok. Hatta enteresandır Enver Paşa’nın Naciye Sultan’a yazdığı en son mektup 4 Ağustos 1922’de eline geçiyor ve mektupta Enver Paşa; ‘İsviçre’ye geçmek istiyorum orada yaşayabiliriz fakat bunu başarabilmem için öldüğüm haberini yayacağım ki peşimizi bıraksınlar bir gün. Aman inanma’ diyor. Bu mektubun üzerine 4 Ağustos 1922 tarihinde şehit ediliyor. Yani mektup Naciye Sultan’ın eline geçtiği gün aslında Enver Paşa gerçekten şehit olmuştur. Haberi sonra geliyor. Naciye Sultan dışarıda üzüntü gösterisi yapıyor, evde bir memnuniyet içinde, çünkü inanmıyor, zannediyor ki bu Enver Paşa’nın yaydığı bir dedikodu. Hâlbuki Enver Paşa hakikaten şehit düşmüştür. Öldüğüne üç dört ay sonra zar zor ikna oluyor.”
Enver- Mustafa Kemal ilişkisini en iyi Talat Paşa’nın Hatıraları anlatır. Zira ona kendisi öldüğünde orduya kimin komuta etmesini sorduklarında ‘Mustafa Kemal’ dediğini nakleder. Bu aralarındaki rekabeti bir bakıma saygıyla çözen cümledir. İlber Ortaylı Enver Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki farkın; Enver Paşa’nın Alman devlet erkânı önünde hazır ol dururken padişahı umursamaması, Mustafa Kemal Paşa’nın ise iki tarafı da umursamaması, olduğunu belirterek farklı bir açı ve yorum getiriyor. Mete Tuncay da İsmet İnönü’den rivayetle; Enver Paşa’nın “Semerkant, Tiflis, Batum” diye Mustafa Kemal Paşa’nın ise “Erzurum, Ankara, Sakarya “ diye konuştuğundan bahseder. Ufka ve reel duruma atıf yapıyor.
Mustafa Kemal Paşa “Enver bir güneş gibi doğmuş, bir grup ihtişamı ile batmıştır. Arasını tarihe bırakalım” der. İsmet İnönü ise “Enver Paşa ihtilalden önce ahlak, cesaret ve kahramanlık misali olarak tanınmıştır. Enver’e en çetin kıta hizmetleri tam ve itimatla emniyet edilmiştir. Enver Paşa şahsi meziyetleri ile iyi bir asker, iyi bir subay olarak cemiyetin kusur olarak bildiği unsurlardan, insanın tasavvur edemeyeceği kadar nasibi olmayan bir tiptir” tanımını yapıyor.
Orta Asya’da yaşayan Türk halklarının hepsinin Enver Paşa’ya veyahut da bütün İttihat ve Terakki liderlerine karşı büyük bir saygınlığı ve hayranlığı var. Hatta bir dönem o yörelerde doğan çocukların çoğunun ismi ya Enver, ya Cemal, ya Talat’mış. Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ismi tesadüf değildir. Enver Paşa’dan geliyor. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Enver Hoca, o da Enver Paşa’dan gelmedir. Bunlar tesadüf değildir.
Evet, ölümü korkutan adamdı. Enver Paşa…. Cesaretin beden bulmuş hali, inanç ve vatanseverliği tartışılmazdır, iki kez uçaktan düşer ve ölmez. Esir alınır ama mücadelesinden vazgeçmez. Geniş bir kadroydu, İttihatçılar hedeflerine ulaşmak için mason localarına bile kayıt olanları oldu. Lakin bunlar saf, temiz, yürekli, deli göz, vatanseverlerdi. Rumeli, Çerkez Anadolu çocuklarıydı. Mason ifadesi Talat’a Cemal’e Enver’e ve gözünü vatan için karartmış, ölmüş, şehit olmuş ittihatçılara ahlaksız bir iftiradır. Öyle olsaydı mandater bir Sevr devletine rıza gösterir, yan gelir yatarlardı. Bu iftirayı atanlar tarihçi değildir.
İttihatçıların aklı Talat, yüreği Enver, samimiyeti ise Cemal Paşalardır. Ayrıca bu ekip milli mücadeleyi yürüten Mustafa Kemal’in en önemli dayanağı olmuştur.
Enver Paşa Saraya damat olması sebebiyle yükselmenin basamaklarını hızlı çıktı. Dolayısı ile tecrübe eksikliği ona zarar verdi. Birçok tarihi olayda önündekileri iterek öne geçer.
Enver Paşa’nın tek zaafı; damat olması ve hırsı. O büyük bir Türk Milliyetçisiydi. FAKAT TÜRKISTANDA DEĞİL HİNDİSTANDA ŞEHIT OLMALIYDI.
03.08.2023
HANEFI ÇATAL
Sözü Geçen Çalışmalar
Alemdar, Emrullah ve Savaş Keleş. «İki Küresel Savaş Arasında Dünya.» Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı. İstanbul: Devlet Kitapları, 2020.
Kabacalı, Alpay. Talat Paşa’nın Anıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2013.
Mayatepek, Osman. Dedem Enver Paşa. İstanbul: Timaş Yaynları, 2015. 204.
Okday, İsmail Hakkı. Yanya’dan Ankara’ya. İstanbul: Sebil Yayınevi, 1975.
Paşa, Cemal. «Hatıralar.» İstanbul: İşbankası Yayınları, 2001.